Hoş geldiniz!

Forumumuza Kayıt Olarak, Açmış olduğumuz konulara erişebilir Ve Topluluğumuza Katılabilirsiniz!

Şimdi Kayıt Ol! Giriş yap

Milli Türk köken Efsanesi

  • Konbuyu başlatan alemextra 
  • Başlangıç tarihi
alemextra Çevrimdışı

alemextra 

Admin
Admin
Ayın En iyi Posteri
30 Ara 2023
9,177
2
38
konya

Türk köken Efsanesi

Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi

Çağdaş Türk Lehçeleri ve Edebiyatları Bölüm Başkanı

KÖK Sosyal ve Stratejik Araştırmalar Dergisi s. 65-92.
.
I. Ortak bir köken mitleri vardı: "Dişi-kurt"tan türemişlerdi

Takdim

Eldeki yazı geniş bir çalışmanın ilk kısımlarıdır. Muhtemelen bu dergide "millet inşası"nda kullanılan mit ve sembollerin yerini belirlemesi ve "biz" olarak "kendini tanımlama"nın seviyesini göstermesi açısından çok yönlü incelemeye değer bir malzeme sunmaktadır.

Giriş

Eski Türk çağına ait Kök Türk alfabesi ile yazılı metinler Türklük biliminde yalnız yazıldıkları zamanın durumu hakkında değil‚ ‘Türk’ adlı topluluğun ön‚ en eski ve eski çağları hakkında da görülerde bulunulacak zengin malzemeyi barındırmaktadır. Bu yadigârlar Türklerin yalnızca dil tarihinin anıtları değil‚ onları bugüne bırakan toplumun ‘millet’ olarak tarihinin de anıt değerindeki tanıklarıdır.

Etnik anlamda ‘kimlik’ ve günümüz modern ‘millet’ anlayışının sorgulamalarında kendini sanık olarak görenler için‚ bu anıtlar Türk milletleşme tarihi incelemelerinin aslî görgü tanıkları ve somut delilleri olarak durmaktadır.

Bu çerçevede yapılacak bir inceleme‚ gerçekte‚ Türklüğün bu zaman-mekân boyutuna eğilecek Türk toplum bilimcilerini ve Türk toplum tarihçilerini beklemektedir. Prof. Dr. Sencer Divitçioğlu’nun Kök Türkler (Kut‚ Küç ve Ülüg) (1987) adlı eseri böyle bir incelemenin ilk girişimlerinden biri olarak değerlendirilmelidir. Prof. Dr. Bozkurt Güvenç’in Türk Kimliği olarak iddialı bir başlık taşıyan eseri ise (1992)‚ bu konuyla ilgili yüzeysel görüş ve çalışmaların derlemesinden ibaret gözükmektedir; bu bakımdan Divitçioğlu’nun eseriyle karşılaştırılamaz.

Elbette‚ bu noktada dil tarihçilerinden toplum bilimcilerine ve toplum tarihçilerine bu metinlerin gerçekten iyi yorumlanmış eserlerini vermeleri beklenir. Türk dil yetisinin‚ sosyal bilimler alanının her tür sorusuna cevap verir nitelikteki bu icra ürünlerinin doğru‚ eksiksiz ve yansız tahlillerini yapabilmek‚ sağlam gramer bilgisi yanında Türk siyasî ve kültür tarihine‚ Türk mitolojisine ve inanç sistemine‚ toplum bilimi kavramlarına yakınlığı veya en azından tanışlığı da gerektirir.

Kök Türk ve onu takip eden ‘oluşum’ların sınırları içindeki nüfusun‚ siyaset-savaş düzeyinde birleşip çözülen‚ dil‚ akrabalık ve ortak ata gibi etkenlerin hiç öneminin olmadığı insan derneşikleri (Divitçioğlu 1987: 177) mi‚ yoksa ‘millet’ tanımı ile uğraşanların varsayım ve gereklerinin varlığında uzlaştıkları ‘millet’ olma unsurlarına sahip insan topluluğu mu oldukları üzerine neler söylenebilir?

Bu problematiğin incelenmesinde ve iddia/iddiaların doğrulanmasında veya geçersiz kılınmasında temel belgeler olarak 7-9. yüzyıla ait Kök Türk alfabesiyle yazılmış Türkçe metinler kullanılmıştır. Bunlar arasından‚ özellikle 8. yüzyılın ilk yarısına ait ‘Kök Türk’ yönetici mezar kitabeleri ile onu izleyen Ötüken ‘Uygur’larının kağanlık kitabelerine müracaat edilmiştir. Tamamlayıcı özellikleriyle Yenisey bölgesi kitabeleri de ihmal edilmemiştir.

Bu yazılı belgeler‚ birinci elden ‘Biz’in etnik kimlik tanımlayıcıları olmaları kadar‚ ‘onlar veya diğerleri’nin de nasıl görüldüğü veya ‘diğerleri’ne nasıl bakıldığını göstermeleri bakımından değer taşırlar. Bu yazının ‘biz’i bugün genel olarak kendilerine ‘Türk’ diyenlerin veya öyle sayanların ataları’dır; ‘onlar’ı ise esas olarak ‘biz’in o dönemde ‘Tabgaç’ diye adlandırdığı bugünkü Çinlilerin ataları olacaktır. Zaman zaman başka ‘diğerleri’ne de metinler elverdiği nispette bakılacaktır.

Çin tarihi aslında bir sülâleler tarihidir ve bir kısmı da Türk‚ Moğol ve Mançu-Tunguz kökenlilerin atalarının bazen de temel kaynaklar olarak kullanılacaktır.

Ayrıca‚ Türk sözlü edebiyatı kadar‚ şüphesiz Türk arkeolojisi de konunun daha somutlaşmasına yarayacak zengin malzemeyi sunmaktadır ki bunlara da gerektiğinde müracaat edilecektir.

Araştırmanın belli bir etniklik yaklaşımı sınırında yapılmamasına özellikle özen gösterilmiştir. Bunda millet oluşumunda "hâkim etnik çekirdek"e verdiği önemi neden bu tür çalışmaların ihmal ettiği veya sessiz kaldığı da dikkat çekicidir.

"Etnosembolizm"e bir bakış

Genel kabule göre milletle “bir tarihî kültür ile belli bir yurdu paylaşan herkesi tek bir siyasî topluluk içinde birleştiren kültürel ve siyasî bir bağı gösteren”ler anlaşılırken‚ devletle “diğer toplumsal kurumlardan farklılaşmış ve onlardan özerk‚ belli bir toprak parçasında baskı ve zor tekeli uygulayan kamu kurumları” kastedilmektedir (Smith 1994: 32-33). Smith’in millet tanımı aynen şöyledir: “tarihî bir toprağı/ülkeyi‚ ortak mitleri ve tarihî belleği‚ kitlevî bir kamu kültürünü‚ ortak bir ekonomiyi‚ ortak yasal hak ve görevleri paylaşan bir insan topluluğunun adı” (1994: 32). Bu iki temel kavram üzerine yapılan tanımlar sayıca artırılabilirse de‚ özde büyük ölçüde birleştiği dikkati çeker.

Smith’te millî kimlik (national identity) ve millet (nation) “birbirleriyle ilişkili etnik kültürel‚ teritoryal‚ ekonomik ve yasal-siyasî pek çok unsurdan oluşan karmaşık yapılar” olarak değerlendirilir ve milletin biri sivil ve teritoryal diğeri etnik ve jeneolojik olan iki boyutu harmanladığı dile getirilir.

Milletler mensuplarına kesin bir toplumsal mekân tanımlar ve topluluğu zaman ve mekâna konumlandıran bir tarihî toprağın/ülkenin sınırlarını çizerler‚ fertleri milletin “moral coğrafyası”nın eşsizliğini gösteren “kutsal merkezler”le süslerler (Smith 1994: 34).

Milletler ekonomik bakımdan‚ insan gücü de dâhil teritoryal kaynaklar üzerinde denetim kurarlar. Ayrıntılı bir iş bölümü oluşturur‚ yurt içinde topluluk fertleri arasında kaynak dağılımının yanı sıra emek ve meta dolaşımını da teşvik ederler (Smith 1994: 34).

Etnik kimlik duygusunu bir araya getiren‚ birleştiren ve uzun süre devamını mümkün kılan güçler arasında devlet kurmak‚ askerî hareketlilik ve örgütlü din hayatî önemi haiz görünmektedir (Smith 1994: 50). Smith etnik oluşum ve süreklilik açısından siyasî eylemin önemini vurgular. Etnik kimlik duygusunun ve nihayetinde millî asabiyyenin gelişmesinde en büyük rolü üniter bir siyasanın tesisi oynamıştır. (Smith 1994: 50).

Weber bunun da “açıkça farklı olanlardan kaçınma ve hakir görme veya tersine ne olduğu bilinmeyen bir korkuyla bakma” şeklinde tezahür edeceğini ifade eder (Weber (1922) 1996: 53). Hem bu sayılan faktörleri eş anlı olarak görmek hem de sözü edilen bu sosyal aksiyonun tezahürlerini belirlemek açısından 8. yüzyılın ilk yarısından kalma kitabeler değerli bir malzemeyi sunar.
 

Konuyu görüntüleyenler

Yasal Uyarı Görmek İçin Tıkla
Geri
Üst
Combeki Media