- Katılım
- 30 Ara 2023
- Mesajlar
- 9,437
-
-
- Konu Yazar
- #1
SIRAT
Yol cadde geçit. Kur'an-ı Kerim'de sırat daha çok "müstakim" (doğru) ile sıfatlanarak Allah'ın rızasına uygun olan ve O'na ileten Tevhid dini ve İslâm dini anlamında kullanılır:
"Kim Allaha güvenip dayanırsa muhakkak doğru yola (Sırat-ı müstakime) iletilmiştir" (Alu İmrân 3/101);
"Muhakkak Allah benim de Rabbimdir sizin de Rahbinizdir. O halde yalnız O'na ibadet ediniz. Bu doğru yol (Sırat-ı Müstakim)dur (Alu İmran 3/51).
Fakat ıstılahta sırat denilince ahiretteki "sırat" akla gelir. Sırat mahşer yerinden itibaren Cehennemin üzerinden geçerek Cennete kadar uzanacak bir köprüdür. Bu köprü haşir günü Cehennemin üzerinde kurulacaktır.
Mü'min günahkâr kâfir herkes bu köprüye gelecektir. Cennete gidebilmek için bundan başka yol yoktur. Sıratın iki tarafına konulmuş kancalar oradan geçmeye iyi amelleri yetmeyen kimseleri Allah'ın emriyle çekip Cehenneme düşüreceklerdir. İyi amelleri ağır gelenler kötülükleri sebebiyle tırmalanıp yara almış olsalar bile Sıratı geçeceklerdir.
Bazı mü'minler senelerce sürünerek geçeceklerdir. Sırattan geçiş esnasında Peygamberimiz sırat üzerinde Kurtar ey Rabbim kurtar" diye mü'minlere dua edip duracaktır (Müslim İman 84/329).
Ebu Said el Hudrî'nin rivayetinde Peygamberimiz şöyle buyuruyor:
"Mahşerde muhakeme ve muhasebe işlerinden sonra Cehennemin üzerinde bir köprü (Sırat) kurulur. Allah şefaate izin verir. (Mü'minler) ya Allah selamet ver selamet ver diye dua eder durur''.
Ya Rasulallah köprü nedir? diye sorulduğunda; "Kaypak ve kaygan bir yoldur. Orada; kancalar çengeller ve Necidde bilen sa'dan denilen sert dikencikler gibi dikenler vardır. Mü'minler amellerine göre kimi göz açıp kapayıncaya kadar kimi şimşek gibi kimi rüzgar gibi kimi kuş gibi kimi iyi cins yarış atları gibi kimi deve gibi süratle geçerler.
Mü'minlerden kimi sapasağlam kurtulur. Kimi de tırmalanmış (hafif yaralı) olarak salıverilir. Kimileri de Cehennem ateşi içerisine dökülür" (Buhari Müslim Tirmizi'den naklen Mansur Ali Nasıf Tâc V 394-395).
Ebu Hureyre Peygamberimizden şöyle rivayet ediyor: "Cehennemin ortasına sırat (köprüsü) kurulur. Oradan peygamberlerden ümmetleri ile beraber geçenlerin ilki ben olacağım. Peygamberlerden başka o gün kimse konuşamaz Peygamberlerin sözleri de "Ey Allah'ım kurtar kurtar" olur" (Buhari ve Müslim'den naklen Tâc V 377-378).
Ebû Sa'id el-Hudri'nin rivayet ettiğine göre Sırat köprüsü kıldan ince kılıçtan keskindir. Sırat'ın uzunluğu bin senelik yokuş bin senelik iniş ve bin senelik de düzlüktür. Bu mesafe bazı insanlar için olacaktır.
Her bir kimsenin bu mesafeyi geçmesi amelleri ile orantılı bir zamanda olacaktır (Mansur Ali Nasıf Tâc V.394; Acluni Keşfül-Hafa II 31). Bazı ulemâya göre Sırat'ın kıldan ince kılıçtan keskin olduğuna dair rivayetler bu köprünün üzerinden geçmenin pek müşkil ve zor olduğundan kinayedir.
Mü'minlerin Sırat'ın üzerinden çabuk geçip geçmemeleri onların haramlara yönelip yönelmemelerine bağlıdır. Kalbine haram işleme düşüncesi gelip de ondan hemen yüz çevirip uzaklaşan kimseler Sırat'tan çabuk geçecektir.
Sırat üzerinde her bir mü'minin yalnız kendisinin faydalanacağı bir nûru vardır.
Bu nurdan başkası faydalanamayacaktır. Kimse başka bir kimsenin nûru içerisinde gidemeyecektir. Nurunun intişarı nisbetinde her bir mü'mini Sırat geniş veya dar olacaktır. Sırat'ın genişliği hadd-i zatında bir ve aynı olduğu halde üzerlerinden geçenlerin nurları nisbetinde kimisine ince ve sıkıcı kimisine enli rahat ve hoş görünecektir.
Yüce Allah şöyle buyurur: "Ey iman edenler günahlarınıza samimi bir tevbe ile Allah'a dönün! Umulur ki Rabbiniz sizin kötülüklerinizi örter. Peygamberi ve onunla birlikte iman edenleri utandırmayacağı günde Allah sizi içlerinden ırmaklar akan cennetlere sokar.
Çünkü onların nurları önlerinden ve yanlarından koşar da "Ey Rabbimiz nurumuzu tamamla bizi bağışla; muhakkak sen her şeye kadirsin " derler " (et- Tahrim 66/8). Bu âyette mü'minlerin nurlarından kastedilen iman ve amelleriyle husûle gelen nurlardır.
Özellikle bu nurları Sırat üzerinde onları yedip götürecek ve selamete çıkaracaktır. Münafıklar karanlıkta kaldıkça mü'minler "Rabbimiz nurumuzu söndürüp de bizi de kâfirler ve münafıklar gibi karanlıkta bırakma! Varacağımız yere kadar nurumuzu devam ettir ki bu nurla sevinelim karanlıkta kalıp perişan olmayalım" derler: "O gün (sıratta) münafık erkeklerle münafık kadınlar
mü'minlere bizi bekleyin nurunuzdan bir parça ışık alalım derler. Onlara dönün arkanıza da bir nur arayın denilir. Nihayet onların arasına bir kapısı olan ve içinde rahmet ve dışında azab bulunan bir sür çekilir" (el-Hadid 57/13).
Allah Teâlâ yine şöyle buyurur:
"Sizlerden hiç bir kimse yoktur ki oraya (Cehenneme) uğramamış olsun. Bu Rabbin için kesinleşmiş bir hükümdür. Sonra biz iman edip kötülüklerden sakınanları kurtarırız. Zalimleri de diz üstü çökmüş olarak orada bırakırız" (Meryem 19/71-72).
Bir rivayete göre cennetlik mü'minlerin Cehenneme uğramaları üzerindeki sırattan geçmelerinden ibarettir. Herkes bu köprüye gelecek ve Cehenneme girecek olanlar da buradan gireceklerdir. Mü'minlerin Cennete yollarının Cehennemden geçmesindeki hikmet; sevinçlerinin fazlalaşması ve kurtuldukları için şükürlerinin artması ve kâfirlerin üzüntülerinin çoğalmasıdır.
Çünkü dünyada düşman saydıkları mü'minlerin kurtulması kendilerinin Cehenneme atılmaları kâfirler için azab üzerine azab olacaktır.
Mutezile'nin çoğu ve Kadi Abdulcebbâr el-Hemedâni (ö. 415/1025) Üzerinden geçmek mümkün olamaz; mümkün olsa bile Sırattan geçmek müminlere eza ve cefa çektirir” diyerek Sıratı inkâr etmişlerdir.
Halimi (ö. 403/1012) gibi bazı âlimler de kâfirlerin Sırat'a uğramadan doğrudan doğruya Cehennem'e atılacaklarını söylemişlerdir. Bunlar bu görüşlerini Ebu Sa'id el-Hudrî'nin rivayet ettiği bir hadise dayandırmışlardır. Bu hadise göre Mahşerde bir münâdi "Her ümmet dünyada nelere tapıyor idiyse onların ardına düşsün" diye çağırır.
Bunun üzerine münezzeh ve yüce olan Allah'tan başka şeylere putlara ve heykellere tapagelen ne kadar kimse varsa onlardan hiçbiri kalmaksızın Cehenneme dökülürler. Artık ortalıkta iyi ve kötülerden yalnız Allah'a ibadet etmiş olanlar ve ehl-i kitabın kalıntılarından başka kimseler kalmayınca Yahudiler çağırılacak ve onlara "siz neye ibadet ediyordunuz?" denilecek. Onlar "Allah'ın oğlu Üzeyr'e tapıyorduk" diyecekler. Bunun üzerine onlara "yalan söylediniz! Allah hiç bir eş ve oğul edinmedi" denilir.
Bunlar susadıklarını söyleyerek Cenab-ı Allah'tan su isteyince kendilerine serap gibi görünen ateşe götürülecekler ve birbirlerini çiğneyerek Cehennem ateşinin içine yuvarlanıp döküleceklerdir. Sonra Hıristiyanlar çağırılacak "sizler kime ibadet ediyordunuz?" denilecek. "Allah'ın oğlu Mesih'e ibadet ediyorduk" diyecekler.
Onlara da "yalan söylediniz! Allah hiç bir eş ve oğul edinmedi" denilecek. Bunlar da susadıklarını söyleyerek Allah'tan su isteyince kendilerine " Haydi suya gelmez misiniz" diye işaret olunur. Serap gibi görünen Cehenneme doğru toplanacaklar ve birbirlerini çiğneyerek Cehenneme döküleceklerdir".
Bu hadisin devamında: Geride kalanlara tanımadıkları bir surette Allah Teâlâ'nın tecelli edeceği sonra şiddet ve dehşetin kaldırılarak samimi olarak Allah'a ibadet edenlerin secde etmelerine izin verileceği diğerlerinin -secde etmek istediklerinde- kafalarının üzerine düşecekleri daha sonra Allah Teâlâ'nın bunlara ilk gördüklerinden başka bir surette (sıfatta) tecelli edeceği bildirilir.
Bundan sonra da Cehennemin üzerine köprü (sıratın) kurulacağı ve şefaate izin verileceği beyan edilir (Buhari Müslim Tirmizi'den naklen et-Tâc V 393-394; metin Müslim'in Sahih'inden özetlenerek alınmıştır bk. Müslim Sahih Kitabül-İman 81/302).
(Sa'deddin Taftâzani Şerhul-Makasıd İstanbul 1305 II s. 223; Şerhul-Akaid İstanbul 1310; Abdusselâm b. İbrâhim el-Lakkâni Şerh-u Cevhereti't-Tevhid Mısır' 1955 s. 235-236; Fahreddin er-Razi Mefâtihul-Gayb İstanbul 1308 Kitab-ü Mecmü'atin mine't-Tefâsir el-Matbaatül-Âmire İstanbul 1319).
Yol cadde geçit. Kur'an-ı Kerim'de sırat daha çok "müstakim" (doğru) ile sıfatlanarak Allah'ın rızasına uygun olan ve O'na ileten Tevhid dini ve İslâm dini anlamında kullanılır:
"Kim Allaha güvenip dayanırsa muhakkak doğru yola (Sırat-ı müstakime) iletilmiştir" (Alu İmrân 3/101);
"Muhakkak Allah benim de Rabbimdir sizin de Rahbinizdir. O halde yalnız O'na ibadet ediniz. Bu doğru yol (Sırat-ı Müstakim)dur (Alu İmran 3/51).
Fakat ıstılahta sırat denilince ahiretteki "sırat" akla gelir. Sırat mahşer yerinden itibaren Cehennemin üzerinden geçerek Cennete kadar uzanacak bir köprüdür. Bu köprü haşir günü Cehennemin üzerinde kurulacaktır.
Mü'min günahkâr kâfir herkes bu köprüye gelecektir. Cennete gidebilmek için bundan başka yol yoktur. Sıratın iki tarafına konulmuş kancalar oradan geçmeye iyi amelleri yetmeyen kimseleri Allah'ın emriyle çekip Cehenneme düşüreceklerdir. İyi amelleri ağır gelenler kötülükleri sebebiyle tırmalanıp yara almış olsalar bile Sıratı geçeceklerdir.
Bazı mü'minler senelerce sürünerek geçeceklerdir. Sırattan geçiş esnasında Peygamberimiz sırat üzerinde Kurtar ey Rabbim kurtar" diye mü'minlere dua edip duracaktır (Müslim İman 84/329).
Ebu Said el Hudrî'nin rivayetinde Peygamberimiz şöyle buyuruyor:
"Mahşerde muhakeme ve muhasebe işlerinden sonra Cehennemin üzerinde bir köprü (Sırat) kurulur. Allah şefaate izin verir. (Mü'minler) ya Allah selamet ver selamet ver diye dua eder durur''.
Ya Rasulallah köprü nedir? diye sorulduğunda; "Kaypak ve kaygan bir yoldur. Orada; kancalar çengeller ve Necidde bilen sa'dan denilen sert dikencikler gibi dikenler vardır. Mü'minler amellerine göre kimi göz açıp kapayıncaya kadar kimi şimşek gibi kimi rüzgar gibi kimi kuş gibi kimi iyi cins yarış atları gibi kimi deve gibi süratle geçerler.
Mü'minlerden kimi sapasağlam kurtulur. Kimi de tırmalanmış (hafif yaralı) olarak salıverilir. Kimileri de Cehennem ateşi içerisine dökülür" (Buhari Müslim Tirmizi'den naklen Mansur Ali Nasıf Tâc V 394-395).
Ebu Hureyre Peygamberimizden şöyle rivayet ediyor: "Cehennemin ortasına sırat (köprüsü) kurulur. Oradan peygamberlerden ümmetleri ile beraber geçenlerin ilki ben olacağım. Peygamberlerden başka o gün kimse konuşamaz Peygamberlerin sözleri de "Ey Allah'ım kurtar kurtar" olur" (Buhari ve Müslim'den naklen Tâc V 377-378).
Ebû Sa'id el-Hudri'nin rivayet ettiğine göre Sırat köprüsü kıldan ince kılıçtan keskindir. Sırat'ın uzunluğu bin senelik yokuş bin senelik iniş ve bin senelik de düzlüktür. Bu mesafe bazı insanlar için olacaktır.
Her bir kimsenin bu mesafeyi geçmesi amelleri ile orantılı bir zamanda olacaktır (Mansur Ali Nasıf Tâc V.394; Acluni Keşfül-Hafa II 31). Bazı ulemâya göre Sırat'ın kıldan ince kılıçtan keskin olduğuna dair rivayetler bu köprünün üzerinden geçmenin pek müşkil ve zor olduğundan kinayedir.
Mü'minlerin Sırat'ın üzerinden çabuk geçip geçmemeleri onların haramlara yönelip yönelmemelerine bağlıdır. Kalbine haram işleme düşüncesi gelip de ondan hemen yüz çevirip uzaklaşan kimseler Sırat'tan çabuk geçecektir.
Sırat üzerinde her bir mü'minin yalnız kendisinin faydalanacağı bir nûru vardır.
Bu nurdan başkası faydalanamayacaktır. Kimse başka bir kimsenin nûru içerisinde gidemeyecektir. Nurunun intişarı nisbetinde her bir mü'mini Sırat geniş veya dar olacaktır. Sırat'ın genişliği hadd-i zatında bir ve aynı olduğu halde üzerlerinden geçenlerin nurları nisbetinde kimisine ince ve sıkıcı kimisine enli rahat ve hoş görünecektir.
Yüce Allah şöyle buyurur: "Ey iman edenler günahlarınıza samimi bir tevbe ile Allah'a dönün! Umulur ki Rabbiniz sizin kötülüklerinizi örter. Peygamberi ve onunla birlikte iman edenleri utandırmayacağı günde Allah sizi içlerinden ırmaklar akan cennetlere sokar.
Çünkü onların nurları önlerinden ve yanlarından koşar da "Ey Rabbimiz nurumuzu tamamla bizi bağışla; muhakkak sen her şeye kadirsin " derler " (et- Tahrim 66/8). Bu âyette mü'minlerin nurlarından kastedilen iman ve amelleriyle husûle gelen nurlardır.
Özellikle bu nurları Sırat üzerinde onları yedip götürecek ve selamete çıkaracaktır. Münafıklar karanlıkta kaldıkça mü'minler "Rabbimiz nurumuzu söndürüp de bizi de kâfirler ve münafıklar gibi karanlıkta bırakma! Varacağımız yere kadar nurumuzu devam ettir ki bu nurla sevinelim karanlıkta kalıp perişan olmayalım" derler: "O gün (sıratta) münafık erkeklerle münafık kadınlar
mü'minlere bizi bekleyin nurunuzdan bir parça ışık alalım derler. Onlara dönün arkanıza da bir nur arayın denilir. Nihayet onların arasına bir kapısı olan ve içinde rahmet ve dışında azab bulunan bir sür çekilir" (el-Hadid 57/13).
Allah Teâlâ yine şöyle buyurur:
"Sizlerden hiç bir kimse yoktur ki oraya (Cehenneme) uğramamış olsun. Bu Rabbin için kesinleşmiş bir hükümdür. Sonra biz iman edip kötülüklerden sakınanları kurtarırız. Zalimleri de diz üstü çökmüş olarak orada bırakırız" (Meryem 19/71-72).
Bir rivayete göre cennetlik mü'minlerin Cehenneme uğramaları üzerindeki sırattan geçmelerinden ibarettir. Herkes bu köprüye gelecek ve Cehenneme girecek olanlar da buradan gireceklerdir. Mü'minlerin Cennete yollarının Cehennemden geçmesindeki hikmet; sevinçlerinin fazlalaşması ve kurtuldukları için şükürlerinin artması ve kâfirlerin üzüntülerinin çoğalmasıdır.
Çünkü dünyada düşman saydıkları mü'minlerin kurtulması kendilerinin Cehenneme atılmaları kâfirler için azab üzerine azab olacaktır.
Mutezile'nin çoğu ve Kadi Abdulcebbâr el-Hemedâni (ö. 415/1025) Üzerinden geçmek mümkün olamaz; mümkün olsa bile Sırattan geçmek müminlere eza ve cefa çektirir” diyerek Sıratı inkâr etmişlerdir.
Halimi (ö. 403/1012) gibi bazı âlimler de kâfirlerin Sırat'a uğramadan doğrudan doğruya Cehennem'e atılacaklarını söylemişlerdir. Bunlar bu görüşlerini Ebu Sa'id el-Hudrî'nin rivayet ettiği bir hadise dayandırmışlardır. Bu hadise göre Mahşerde bir münâdi "Her ümmet dünyada nelere tapıyor idiyse onların ardına düşsün" diye çağırır.
Bunun üzerine münezzeh ve yüce olan Allah'tan başka şeylere putlara ve heykellere tapagelen ne kadar kimse varsa onlardan hiçbiri kalmaksızın Cehenneme dökülürler. Artık ortalıkta iyi ve kötülerden yalnız Allah'a ibadet etmiş olanlar ve ehl-i kitabın kalıntılarından başka kimseler kalmayınca Yahudiler çağırılacak ve onlara "siz neye ibadet ediyordunuz?" denilecek. Onlar "Allah'ın oğlu Üzeyr'e tapıyorduk" diyecekler. Bunun üzerine onlara "yalan söylediniz! Allah hiç bir eş ve oğul edinmedi" denilir.
Bunlar susadıklarını söyleyerek Cenab-ı Allah'tan su isteyince kendilerine serap gibi görünen ateşe götürülecekler ve birbirlerini çiğneyerek Cehennem ateşinin içine yuvarlanıp döküleceklerdir. Sonra Hıristiyanlar çağırılacak "sizler kime ibadet ediyordunuz?" denilecek. "Allah'ın oğlu Mesih'e ibadet ediyorduk" diyecekler.
Onlara da "yalan söylediniz! Allah hiç bir eş ve oğul edinmedi" denilecek. Bunlar da susadıklarını söyleyerek Allah'tan su isteyince kendilerine " Haydi suya gelmez misiniz" diye işaret olunur. Serap gibi görünen Cehenneme doğru toplanacaklar ve birbirlerini çiğneyerek Cehenneme döküleceklerdir".
Bu hadisin devamında: Geride kalanlara tanımadıkları bir surette Allah Teâlâ'nın tecelli edeceği sonra şiddet ve dehşetin kaldırılarak samimi olarak Allah'a ibadet edenlerin secde etmelerine izin verileceği diğerlerinin -secde etmek istediklerinde- kafalarının üzerine düşecekleri daha sonra Allah Teâlâ'nın bunlara ilk gördüklerinden başka bir surette (sıfatta) tecelli edeceği bildirilir.
Bundan sonra da Cehennemin üzerine köprü (sıratın) kurulacağı ve şefaate izin verileceği beyan edilir (Buhari Müslim Tirmizi'den naklen et-Tâc V 393-394; metin Müslim'in Sahih'inden özetlenerek alınmıştır bk. Müslim Sahih Kitabül-İman 81/302).
(Sa'deddin Taftâzani Şerhul-Makasıd İstanbul 1305 II s. 223; Şerhul-Akaid İstanbul 1310; Abdusselâm b. İbrâhim el-Lakkâni Şerh-u Cevhereti't-Tevhid Mısır' 1955 s. 235-236; Fahreddin er-Razi Mefâtihul-Gayb İstanbul 1308 Kitab-ü Mecmü'atin mine't-Tefâsir el-Matbaatül-Âmire İstanbul 1319).