Hoş geldiniz!

Forumumuza Kayıt Olarak, Açmış olduğumuz konulara erişebilir Ve Topluluğumuza Katılabilirsiniz!

Şimdi Kayıt Ol! Giriş yap

islam Salih A.s ve Semut Kavmi

  • Konbuyu başlatan alemextra 
  • Başlangıç tarihi
alemextra Çevrimdışı

alemextra 

Admin
Admin
30 Ara 2023
9,177
2
38
konya


A. Semud Kavmi Ve Vatanı

Semûd kavmi Birinci Âd kavminin bakâyâsıdır; dolayısıyla İkinci Âd diye de isimlendirilir. Bu husus biraz sonra meallerini vereceğimiz âyetlerden de açık bir şekilde anlaşılmaktadır.

Se¤mûd Birinci Âd kavmi gibi Arabistan'da yaşamış meşhur kavimlerden biridir. Hz. Salih (a.s.)[1] ve kavmi Semûd'un İbrahim (a.s.)'dan önce yaşadığı hususunda görüş birliği vardır. Tarihçi¤ler kavme ismini veren Semûd'u Hz. Nuh (a.s.)'m dördüncü batından torunu olarak kaydederler. Buna göre Semûd'un soy kütüğü şöyledir: Semûd b. Câbir (bazı rivayetlerde Âmir veya Âd) b. İrem b. Sâm b. Nuh.

Hz. Salih (a.s.)'m soy kütüğü ise şöyledir: Salih b. Ubeyd b. Asef b. Mâşih b. Ubeyd b. Cader (Hazer) b. Semûd.

İslâmın zuhurundan önceki dönemde Câhiliye Arapları Semûd kavmi hakkında pek çok hikâye biliyorlardı. Nitekim Câhiliye devri Arap şiirinde ve bu dönemden günümüze ulaşan hutbelerde bu kavmin ismine çok sık rastlanmaktadır. Bu kavim hakkında Asur'da ortaya çıkarılan kitabelerde de bilgi verilmiştir.

Yine kadîm Yunan Mısır ve Roma tarihçi ve coğrafyacı¤ları eserlerinde bu kavim ve ondan kalan harabelerden söz et¤mişlerdir. Roma tarihçilerine göre Semûd kavminden bâzı kişi¤ler Roma ordusu saflarında Nabatîler'e karşı savaşmışlardır.[2] M.Ö. 715 yılına ait Sargon kitabesi Semûd halkını Âsurlular'ın egemenliği altında bulunan Doğu ve Orta Arabistan toplumla¤rından biri olarak tanıtmaktadır.
[3]
Kur'ân-ı Kerim'de Semûd kavminin vadilerde kayaları oymak suretiyle edindikleri sağlam evler ve köşklerde oturdukları açıklanmış; ancak yaşadıkları bölge vâdî veya şehir ismi zikre-dilmemiştir. Bu konuda Fecr sûresinin dokuzuncu âyetinde şöy¤le denilmektedir:

"Vadide kayaları oyarak evler yapan Semûd kavmine? "

İslâm tarihçileri ve müfessirler âyette geçen ancak ismi zikredilmeyen vâdînin Kuzey Arabistan'daki Vâdilkurâ oldu¤ğunda görüş birliği etmişlerdir. Buna göre Semûd kavmi Arabistan yarımadasının kuzey-batı kısmında yer alan Vâdilkurâ bölgesinde yaşamıştır.

Ahkâf bölgesinde yaşamış olan Birinci Âd kavminin helakinden sonra onlardan sağ kalanlar bir süre Hadramevt civarında oturmuşlar ardından Vâdilkurâ ve civarına giderek bölgeyi imar edip medenî bir hâle getirmişlerdir. Rivayete göre o dönemde insanların ömrü çok uzundu ve evler daha yapanların sağlıklarında eskiyip yıkılıyordu.

Bu yüzden on¤lar daha sağlam binalar yapmak için çözüm aradılar ve neticede kayaları oyarak evler edindiler. Mühendislik alanında oldukça ilerlediler ve kalıntıları günümüze ulaşan muhteşem kaya evler inşâ ettiler.

Selefleri olan Birinci Âd kavminin yüksek sü-tunlu binalar yapmasına karşılık Semûd toplumu dağ ve kayaları oyma sanatını geliştirerek Hindistan'da Ellorave Ajanta ma¤ğaralarında olduğu gibi dağları oymak suretiyle muhteşem bina ve köşkler yaptılar. Büyük binalarla süslenen şehirleri vadilerde ve dağ zirvelerinde oyulmuş birer sanat şaheseri mağaraları vardı.

Semûd kavminin bu binalarının kalıntılarının önemli bir kısmı günümüze kadar gelmiştir. Bu kalıntılar Semûd kavminin merkezi Hıcr şehrinin bakiyesi olan bir köyün civarındadır.

Semûd kavminin ulaştığı lüks ve refah Hz. Salih (a.s.)'ın nasihatleri arasında şöyle izah edilmiştir:

"Siz burada güven içinde bırakılacağınızı mı sanıyorsunuz? Bahçelerde çeşme başlarında? Ekinler ve yumuşak tomurcuklu güzel hurmalıklar arasında? Dağlardan ustalıkla evler yontuyor¤sunuz. Allah'tan korkun ve bana itaat edin."
[4]
"Dağlarda güven içinde olacak evler yontuyorlardı.!
[5]
Bu âyetlerden anlaşıldığı üzere Vâdilkurâ önemli bir medeniyet merkezi idi. Dağlar içinde kayalardan oyulan meskenler birer sanat hârikasını andırıyordu. Nitekim taştan inşâ edilmiş bu taş evlerden zamanına ulaşanları gördüğünü söyleyen coğ¤rafyacı İstahrî izlenimlerini şöyle aktarmıştır:

"Semûd kavminin bu evleri bizim evlerimiz gibi teşkilâtı hâvi ve dağlar misâli yüksektir. Uzaktan bakıldığında bu meskenler birbirine bitişik sanılır. Fakat biraz ortalarına varılınca bunlardan her birinin birbirinden ayn birer kâşane olduğu görülür. Etrafları dolaşüabilir. Fakat yukarısına kadar çıkmakta çok güçlük çekilir.
[6]
Hicri sekizinci asırda Mekke'ye giderken oraya uğrayan ün¤lü Seyyah İbn Battüta ise kızıl renkli dağlara oyulmuş Semûd evlerini gördüğünü onlardaki resimlerin renginin kısa bir süre önce boyanmışçasma parlak olduğunu ve evlerin içinde çürü¤müş insan kemiklerinin bulunduğunu bildirmektedir.
[7]
İslâmiyet'in zuhuru sırasında Hicaz'dan Suriye'ye giden ticâret kervanları Semûd kavminin bu metruk yurdunun içinden geçiyorlardı. İbn İshak'm senetsiz olarak naklettiği bir rivayette anlatıldığına göre Rasülullaîı (s.a.v.) Tebük seferi yolculuğu esnasında Hıcr'da konaklamıştı. Ashab-ı kiram oradaki kuyudan su içmek istediklerinde buna izin vermedi.

Bu kuyunun suyundan abdest almalarını da yasakladı; hatta ondan alınmış su ile yoğrulan hamurların hayvanlara yedirilmesini emretti. Buradan bir şey yememelerini ve geceleyin herhangi bir ihtiyaçlarım gidermek için dışarı çıkmaları gerektiğinde yanlarına bir arkadaş almadan tek başına çıkmamalarını söyledi.
[8]
Ayrıca azaba uğratılmış bu günahkâr ve şerli kavmin harabelerine girmelerini yasaklamış "Onların başına gelen felâketin bir benzerinin sizin başınıza da gelmesinden korkuyorum; onların yurduna girmeyiniz." demişti.
[9]
Zührî'den nakledilen bir rivayete göre ise Rasülullah (s.a.v.) Semûd'un merkezi Hıcr'dan geçerken elbisesiyle yüzünü örtmüş ve binitini hızlandırmıştı. Semûd kavminin başına gelen¤lerin ashabının başına gelmesinden korktuğunu söyleyerek onlara kendilerine zulmetmiş insanlardan kalan evlere girmemele¤rini emretmişti.
[10]
Semûd milletinin başkenti hâlen Medine-Tebük kara ve tren yolu üzerinde bir istasyon olup "el-Ulâ" adını taşıyan şehre bir kaç km. uzaklıktadır. Buranın eski adı "el-Hıcr" diğer bir adı da Hz. Salih (a.s.)'a nisbetle "Medâinü Sâlih"dir. Bol su kaynak¤ları ve yeşil bahçelere sahip el-Ulâ'nm zıddına terkedilmiş bir yurt durumunda olan Hıcr'da Semûd kuyusu olarak isimlendiri¤len-bir kuyu hâlâ mevcuttur.

Semûd kavminin vâdilerdeki kayalıklarda oydukları taş ev¤lerden bugüne ulaşanlar dahi geniş bir alana yayılmış bulun¤maktadır. Hicaz'ın kuzeyinde Râbiğ'den Ukbâ'ya Medine ile Hayber'den Teymâ ve Tebük'e kadar uzanan geniş bölgede bu kavme ait pek çok harabe mevcuttur.

Mevdûdî Semûd kavminin Hıcr adını taşıyan başkenti ölü şehirden kalan harabelere bakarak nüfusu hakkında kabaca bir tahminde bulunmuş yaklaşık 500 bin civarında bir nüfusa sahip olabileceğini söylemiştir.

Bölgeyi 1959 yılında gezdiğini söyleyen Mevdûdî Hıcr merkez olmak üzere yaklaşık 300 x 100 mil ebâdmdaki geniş bölgenin şiddetli bir deprem sonucu parçalanmış tepelerden meydana gelen bir arazi görünümünde olduğunu belirtir.
[11]
B. Semûd Kavminin Dînî Durumu

Hz. Hûd (a.s.) ile ilgili bölümde anlatıldığı gibi Âd kavminin helakinden sonra sadece Hz. Hûd (a.s.) ve ona iman edenler kurtulmuştu. Hayatta kalan bu insanların nesilleri bir süre hak din üzere devam ettiler.

Ancak zamanla hak yoldan çıkarak Allah'ın dışında kendilerine başka ilâhlar edinmeye başladılar. Nuh ve Hûd kavimlerinde olduğu gibi insanlar elleriyle putlar yaparak onlara tapmaya koyuldular. Giderek tümüyle putperest bir toplum hâline gelen Semûd Vedd Cedd Hedd Semş Menâf

Menât ve Lât isimlerini taşıyan putlara tapıyordu.[12] İlâhî dinlerden uzaklaşan bütün toplumlarda olduğu gibi Semûd kavminde de ahlâk ve adalet ortadan kalkmış yeryüzünü zulüm ve kötülükler kaplamıştı. Gelir dengesi iyice bozulmuş zengin sınıf arasında kayalarda oyulmuş muhteşem köşkler yapmak yiyecek ve içecek maddelerine aşın düşkünlük ve zorbalık çok yayılmıştı. [13]

C. Hz. Salih (A.S.)'In Peygamber Olarak Görevlendirilmesi

Allah Teâlâ bu kavmi sapıklıklardan kurtararak hak dine davet etmek üzere onların içinden asil bir aileye mensup sevip saydıkları ve gelecekte kendisinden güzel hizmetler bekledikleri Salih b. Ubeyd'i peygamber olarak görevlendirdi. Hz. Salih (a.s.) ilk günlerden itibaren diğer peygamberler gibi kavmini bir olan Allah'a ibâdete davet etti.

Allah'tan başka ibâdet edilecek bir ilâh olmadığım insanlığın atası Hz. Âdem (a.s.)'ı topraktan onun soyunu ise bir damla sudan yaratan Yüce Allah'ın kendilerini yeryüzünün sakinleri ve imarcıları kıldığını açıkladı. Dolayısıyla O'na ortak koşmaktan vazgeçerek tevbe edip O'na dönmelerini ve sâdece O'na kulluk etmelerini istedi:

"Semûd kavmine kardeşleri Salih'i gönderdik. 'Ey milletim! Allah'a kulluk edin; O'ndan başka tanrınız yoktur; sizi yeryüzünde yaratıp orayı imâr etmenizi dileyen O'dur. Öyleyse O'ndan mağfiret dileyin sonra da O'na tevbe edin. Doğrusu Rabbim size yakın ve duâlan kabul edendir.' dedi. "[14]
 

Konuyu görüntüleyenler

Yasal Uyarı Görmek İçin Tıkla
Geri
Üst
Combeki Media