- Katılım
- 30 Ara 2023
- Mesajlar
- 9,509
-
-
- Konu Yazar
- #1
"Manas" Destanında "Kurt" Kavramı
"Haberdar olunuz
Göğüstedir kalbiniz ve gönlünüz
Allah'ın sesiymiş diye
İşte o zaman biliniz!"
Diye dua verdiklerinden sonra biri silkinerek Bozkurda dönüşür. ...
Prof. Abdıldacan AKMATALİYEV
Kurt anlayışına her millette rastlanılır. Aynı zamanda kurt motifi dünya edebiyatındaki yaygın motiflerdendir. Birçok halkarda kurt-bozkurt'un totem hayvanı olarak eski zamanlardan günümüze kadar insanların düşüncelerinde muhafaza edilmiş özel bir ilgi görmüş olmasını kurt kavramının o halkların menşeleriyle ilgili düşüncelerinde yerleşmiş olmasına geçtikleri tarihi yola vb. bunun gibi hususlara bağlayabiliriz.
Kırgız halkının sözlü edebiyatı "Manas" destanının da bulunduğu büyük destanlardan günümüzdeki Türk Dünyasının yetenekli yazarı Çıngız Aytmatov'un "Kıyamet" romanına kadar kurt motifinin özel edebi motif olarak işlenmesi de gelişigüzel bir olay değildir.
Evet dünya folklorundaki destan geleneğinde ileride kahraman olacak olan kimse genelde her hangi bir büyülü yardımcı güce rastlar O güç onu daha sonraki kahramanlık işlerinde destekleyerek manevi olarak her zaman kuvvet kazandırır. Böylece düşmanlarının karşısında zafere ulaştırır ve her zaman unu ister savaş meydanında ister günlük hayatında olsun takip eder ona eşlik eder.
"Manas" destanını incelediğimizde bunun bazı örneklerinin korunduğunu fark edebiliriz. Büyük manascı Sagımbay Orozbakov'un varyantında ve onun öğrencilerinin icraasında Manas çocukluğunda kuzu güderken mitik koruyucu olan kurda rastlar.
"Ne kurdun ne de bozkurdun daha
Ne olduğundan haberi yoktu hala
Henüz basmıştı ki dokuz yaşına
Ne de ayrılmıştı otağından uzaklara..
Gördü ki Manas ona baktığında
Kuzuyu yakaladığı anda
Sağ bırakmıyordu ama
Bu da neyin nesidir hayret? diye
Çok şaşırdı olan bitenin karşısında."
Manas birlikte oynadığı çocukların içinden büyüğü olan Çegebay'nan "Bu da nedir?" Diye sorunca kurt olduğunu söyler. O zaman Manas "Kurtsa kurttur bana ne Karnını doyurunca gider diye" aldırış etmez.
Kuzuyu kaçıran Bozkurdun peşine takılıp:
"Buna kurt mu denilirdi?
İnsan kurt yer miydi?" diyerek Manas kurdun girdiği kaya dibindeki mağaraya girer. Manas baktığında kuzunun sağ salim meleyip durduğunu görür.
Mağarada "İşlemeli kaftanlar giyen" kırk adama rastlar. Ve onlara kurdun nereye gittiğini sorunca:
"Adamlar o zaman söyle der:
Anla artık evlat derler.
Kurt olan biziz dediler
Yabancı da sizsiniz dediler.
Hızır İlyas'tır bilirsiniz
Sizi arıyordu kırk gündür.
Kırklar denir bize dediler."
Sayakbay Karalayev'in varyantında ise:
"Kurt olarak kurtulan
Adıdır onun Aleyhi selam. " denilmektedir.
Kırk Çilten (kırklar) mitolojik anlayışta gözle görülemeyen sihirli güce özelliğe sahip olan iyilik ve hayırlar yapan ruhtur! Onlar Manas'a "Hak din olan İslam dinini kabul et" diye öğüt verirler.
O an Manas sorar onlara:
"Nasıl olur da siz insanlar
Dönüşe bildiniz kurda?
Kiminiz kurtsunuz ya da?
Söyleyin hemen bana.
Hadi Bozkurt bir bakıyım
Dikkatimi sonra dağatayım."
Manas'a kırklar:
"Tutacak olan kolunuz
Kadir Allah gücüdür" diye
"Haberdar olunuz
Göğüstedir kalbiniz ve gönlünüz
Allah'ın sesiymiş diye
İşte o zaman biliniz!" Diye dua verdiklerinden sonra biri silkinerek Bozkurda dönüşür.
Manas "yarısı kurt yarısı insan mı?" diyerek şaşkın şaşkın orda dururken Çegebay peşinden gelip kırkları ve meleyip duran kuzuyu görünce o da şaşırır. Kırklar Çegebay'ı da sınarlar ve ona "Manas'a derdine deva olsun her zaman ona kut getirsin diye" Kutu(Kut) Bey ismini verirler.
Kırkların reisi kuzuyu kaçıran kurdu Manas'a tanıtırken:
"Kovarak geldiğin işte bu kurt
Kıyamete kadar sana olur dost
Manas mısın sen kaplanım
Kıyamet kopuncaya dek.
Sana verdiğim yoldaşım.
Suy-i kastı olan düşmanın
Peşine takıldı yine diye
Haberdar edecektir diye
Köse kuyruk kök dangıt (büyümüş erkek köpek)
Peşine takıldı yine diye
Haykırırsan önce girecek diye
..." kaybolurlar.
S. Karalayev'in varyantında da Kırklar "Kurt olarak" Manas'a rastlar ok geçirmez yakası altın yeni bakır olar zırhı hediye ederek dua verirler:
"Ateşe koyarsa yanmazsın
Sel kaplarsa akmazsın
Ruhun sağlam bakışın güç
Sana karşı gelenlerin
Allah izin verirse hepsini
Yerle dümdüz edersin.
Her şeye kadir olanın
Tek Allah-ü Teala'nın
Bendesi olarak yaratıldın
Altı şirden farklısın
En küçüğüsün onların
Kadınperest Bozkurdun
Ereni olarak yaratıldın
Halk Paşasıdır kaplan
Ereni olarak yaratıldın
Hem sultan hem de kağansın
Armağanısın tek Tanrının
Ruh-u ala ism- azamsın
Büyüksün Manas hoşgörülü olan.
Belimsin sen bel bağladığım
Allah-ü Teala emriyle yaratılmış olan
Büyük Bozkurt aslanımsın"
Manas büyüdüğünde düşmanlar ile çarpışırken onunla birlikte savaş meydanına kaplan aslan vb. yırtıcı hayvanlar gibi kurt da gelir ve ona destekçi olur kollar. Kurt vahşi hayvanların içinden en heybetli olanıdır. Eğer başka hayvanlar örneğin kaplan aslan panter gibileri avını elde etmek için ilk önce ön ayaklarını kullanıyorsa kurt direk ağzını kullanmaktadır.
Edebiyatta daha çok destanlarda kurt kahramanlı tasvir ederken bir teşbih unsuru olarak çok kullanılmaktadır. Bu Manas destanında da böyledir örneğin; "Kahraman Manas'ı soruyorsan" " O bir Bozkurt döbör (Erkek kurt) idi" "Kıranın Manas Bozkurda" "Büyük Bozkurt aslanımsın" gibi benzetme mısralarına rastlanmaktadır. "Köse kuyruk Kök-Börü Bozkurt milletinin cökörüdür" gibi sıfatlar Manas Almambet ve Çubak Sırgak ve Semeteylere yönelik sıkça kullanılmaktadır.
Kısacası totem dünya görüşünün "Manas" destanında bulunması destanın eskiliğine işaret etmektedir.
Gerçekten de epik motif olarak Kök-Börü motifi Türk ve Moğol halklarının destanlarında yaygındır.
Eskinin bir yankısını yine yukarıda belirttiğimiz gibi Çıngız Aytmatov'un "Kıyamet" romanındaki Börü-ana tipinden açıkça görebeliriz.
Yavrularından ayrılan Akbara (Asena) çaresizce sızlayıp içindeki ukdesini kimseye anlatamıyor "öleyim derse can tatlı" olduğu sırada aynı yüzündeki kurtların tanrıçası Börü-Ana ilk defa apaçık görülüyordu. Akbara aydaki tanrıçaya sesinin ulaşabileceğini hissetti: "Ey tanrıca Börü-Ana bana bak işte ben Akbara soğuk dağların arasında terkedilmiş vaziyette tek başınayım. Yandım tükendim! Göz yaşlarım göl olduğunu görüyorsundur? İçim acı acı yanıyor
memelerim sütün taşkınlığından patlamak üzere kime emzireceğim yavrularımdan ayrıldım. Nerede yavrularım başlarına bir şey mi geldi acaba ne günü görüyorlar? İn aşağı Börü-Ana bana gel benim yanıma otur birlikte uluyalım beraberce ağlayalım. Gel buraya yere İn kurtların Ana Tanrısı ben seni doğup büyüdüğüm çöle götüreyim
orada bize kurtlara yer kalmadı. Gel buraya bu kayalı dağların arasına inerek gel. Burada da bize artık yer yok; bize hiçbir yerden yer bulunamayacak gibi geliyor bana.... Eğer inmezsen Börü-Ana o zaman işte beni zavallı bir duruma düşmüş olan ana kurt-Akbara' nı yanına al buralardan götür. Ben de seninle ay yüzünde yaşayım yer hakkında ağıt söyleyip ağlayıp oturayım. Ey Börü Ana-a-a beni sesimi duyuyor musun? Dinle dinle Börü –Ana dinle benim intizar-ı hararetimi."
"Akbara niçin aydaki tanrıça Börü-Anaya yalvarıyor?" gibisinden bir soru sorarak cevaplamaya çalıştığımızda yine bir ilginç bir husus dikkatimizi çekmektedir. Meğer Akbara boşuna Börü-Ana'ya insanların acımazlığını şefkatsizliğini şikayet etmemiş inlememiştir!
Belki bu Akbara Börü Anaya "bir zamanlar insanlar da kurtlardan meydana gelmemiş miydi"diye önemli bir soru sormakta Bazarbay Koçkorbayev gibilerinin ecdatlarını unutup daha gözlerini açmamış kurt yavrularını göz kırpmadan annelerinden ayırdıkları vahşetini anlatıyordur!
Türklerin kurttan geldiklerine dair efsanelerin bulunduğunu biliyoruz.
L.Gumilev Türklerin yaradılışıyla ilgili örnekler vermiştir. Örneğin düşmanlar tarafından soykırıma tabi tutulan topluluktan sadece 13 yaşındaki çocuk kolları ve bacakları kesilerek bataklığa atılar. Onu kurt bulur ve ona "şefkat" göstererek onu et ile besler böylece ölümden kurtarır. Bunu öğrenen düşmanları kurdu öldürmek isterler. Ancak kurt kendisini ve çocuğu kurtarmayı başarır. Sonra da Altay dağlarına kaçar. Kurt ondan on oğlan doğurur ve onlar daha sonra kendilerince bir boyu meydana getirirler.
Türk milletinin edebi yazılı anıtlarında folklorunda destanlarında ("Oğuz-nâme" "Ergenekon" "Huuniyey" "Albınji" vs.) kurdun insan oğlunu kurtarması ona yardım etmesi birlikte yaşaması vb. düşünceleri vazıh bir şekilde yansıtılmıştır.
Ç. Aytmatov'un "Kıyamet" romanının finalini hatırlıyoruz:
Ne sebepten Akbara Kenceş'i çiğnemeden kendisiyle beraber götürmek istedi?! Niçin Akbara insanoğluna canı ısındı kendi yavruları gibi sevesi geldi?!
Aytmatov bu epizodu folklordan veya gerçek hayattaki olaylardan almış da olabilir. Fakat en önemlisi yazının kurtları romanda başından sonuna kadar tasvir etmesinin maksadı Türk milletinin menşei hakkındaki bir tezdir diye düşünecek olursak o zaman finalin tesadüfi olarak ortaya çıkmadığını tabii olarak eserin iç yapısından gelişerek trajedinin doruk noktasına ulaştığını göreceğiz. Aytmatov'un kurtları (Akbara ile Taşçaynar'ı) tamamen bambaşka orijinal bir şekilde tasvir etmesi eski milli anlayışa dayanıyor. Dolayısıyla Türk milletinin kurt hakkındaki efsaneleri yazarın evrensel ve felsefi olarak düşünmesine ilham kaynağı olmuştur. Sonucunu elde etmekteyiz.
Demek "börü-karışkır kurt kavramı" Türk boylarının mitlerinde rivayetlerinde ve efsanelerinde rastlanılabilecek iyilik ve şans getirecek bir "totem" olarak kabul edilebilir.
Prof. Abdıldacan AKMATALİYEV
Kırgız İlimler Akademisi Manas Taanuu ve Edebi Kültür Milli Merkezi Müdürü Bişkek- KIRGIZİSTAN.
Türkiye Türkçesine çeviren
Kalmamat KULAMSHAEV
Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Öğrencisi Ankara – TÜRKİYE
KAYNAKLAR
Orozbakov S. Manas Bişkek Kırgızistan 1995 1. Cilt s. 179.
A.g.e. s. 183.
A.g.e. s. 184.
Aytmatov Ç. Kıyamat Frunze Adabiyat 1988 s 287.
Manas Ansiklopedisi Bişkek 1995
Karalayev. S. Manas Bişkek 1996 s. 317.
Gumilev L. N. Drevnıye Tyurki. Nauka 1967 s. 23.
"Haberdar olunuz
Göğüstedir kalbiniz ve gönlünüz
Allah'ın sesiymiş diye
İşte o zaman biliniz!"
Diye dua verdiklerinden sonra biri silkinerek Bozkurda dönüşür. ...
Prof. Abdıldacan AKMATALİYEV
Kurt anlayışına her millette rastlanılır. Aynı zamanda kurt motifi dünya edebiyatındaki yaygın motiflerdendir. Birçok halkarda kurt-bozkurt'un totem hayvanı olarak eski zamanlardan günümüze kadar insanların düşüncelerinde muhafaza edilmiş özel bir ilgi görmüş olmasını kurt kavramının o halkların menşeleriyle ilgili düşüncelerinde yerleşmiş olmasına geçtikleri tarihi yola vb. bunun gibi hususlara bağlayabiliriz.
Kırgız halkının sözlü edebiyatı "Manas" destanının da bulunduğu büyük destanlardan günümüzdeki Türk Dünyasının yetenekli yazarı Çıngız Aytmatov'un "Kıyamet" romanına kadar kurt motifinin özel edebi motif olarak işlenmesi de gelişigüzel bir olay değildir.
Evet dünya folklorundaki destan geleneğinde ileride kahraman olacak olan kimse genelde her hangi bir büyülü yardımcı güce rastlar O güç onu daha sonraki kahramanlık işlerinde destekleyerek manevi olarak her zaman kuvvet kazandırır. Böylece düşmanlarının karşısında zafere ulaştırır ve her zaman unu ister savaş meydanında ister günlük hayatında olsun takip eder ona eşlik eder.
"Manas" destanını incelediğimizde bunun bazı örneklerinin korunduğunu fark edebiliriz. Büyük manascı Sagımbay Orozbakov'un varyantında ve onun öğrencilerinin icraasında Manas çocukluğunda kuzu güderken mitik koruyucu olan kurda rastlar.
"Ne kurdun ne de bozkurdun daha
Ne olduğundan haberi yoktu hala
Henüz basmıştı ki dokuz yaşına
Ne de ayrılmıştı otağından uzaklara..
Gördü ki Manas ona baktığında
Kuzuyu yakaladığı anda
Sağ bırakmıyordu ama
Bu da neyin nesidir hayret? diye
Çok şaşırdı olan bitenin karşısında."
Manas birlikte oynadığı çocukların içinden büyüğü olan Çegebay'nan "Bu da nedir?" Diye sorunca kurt olduğunu söyler. O zaman Manas "Kurtsa kurttur bana ne Karnını doyurunca gider diye" aldırış etmez.
Kuzuyu kaçıran Bozkurdun peşine takılıp:
"Buna kurt mu denilirdi?
İnsan kurt yer miydi?" diyerek Manas kurdun girdiği kaya dibindeki mağaraya girer. Manas baktığında kuzunun sağ salim meleyip durduğunu görür.
Mağarada "İşlemeli kaftanlar giyen" kırk adama rastlar. Ve onlara kurdun nereye gittiğini sorunca:
"Adamlar o zaman söyle der:
Anla artık evlat derler.
Kurt olan biziz dediler
Yabancı da sizsiniz dediler.
Hızır İlyas'tır bilirsiniz
Sizi arıyordu kırk gündür.
Kırklar denir bize dediler."
Sayakbay Karalayev'in varyantında ise:
"Kurt olarak kurtulan
Adıdır onun Aleyhi selam. " denilmektedir.
Kırk Çilten (kırklar) mitolojik anlayışta gözle görülemeyen sihirli güce özelliğe sahip olan iyilik ve hayırlar yapan ruhtur! Onlar Manas'a "Hak din olan İslam dinini kabul et" diye öğüt verirler.
O an Manas sorar onlara:
"Nasıl olur da siz insanlar
Dönüşe bildiniz kurda?
Kiminiz kurtsunuz ya da?
Söyleyin hemen bana.
Hadi Bozkurt bir bakıyım
Dikkatimi sonra dağatayım."
Manas'a kırklar:
"Tutacak olan kolunuz
Kadir Allah gücüdür" diye
"Haberdar olunuz
Göğüstedir kalbiniz ve gönlünüz
Allah'ın sesiymiş diye
İşte o zaman biliniz!" Diye dua verdiklerinden sonra biri silkinerek Bozkurda dönüşür.
Manas "yarısı kurt yarısı insan mı?" diyerek şaşkın şaşkın orda dururken Çegebay peşinden gelip kırkları ve meleyip duran kuzuyu görünce o da şaşırır. Kırklar Çegebay'ı da sınarlar ve ona "Manas'a derdine deva olsun her zaman ona kut getirsin diye" Kutu(Kut) Bey ismini verirler.
Kırkların reisi kuzuyu kaçıran kurdu Manas'a tanıtırken:
"Kovarak geldiğin işte bu kurt
Kıyamete kadar sana olur dost
Manas mısın sen kaplanım
Kıyamet kopuncaya dek.
Sana verdiğim yoldaşım.
Suy-i kastı olan düşmanın
Peşine takıldı yine diye
Haberdar edecektir diye
Köse kuyruk kök dangıt (büyümüş erkek köpek)
Peşine takıldı yine diye
Haykırırsan önce girecek diye
..." kaybolurlar.
S. Karalayev'in varyantında da Kırklar "Kurt olarak" Manas'a rastlar ok geçirmez yakası altın yeni bakır olar zırhı hediye ederek dua verirler:
"Ateşe koyarsa yanmazsın
Sel kaplarsa akmazsın
Ruhun sağlam bakışın güç
Sana karşı gelenlerin
Allah izin verirse hepsini
Yerle dümdüz edersin.
Her şeye kadir olanın
Tek Allah-ü Teala'nın
Bendesi olarak yaratıldın
Altı şirden farklısın
En küçüğüsün onların
Kadınperest Bozkurdun
Ereni olarak yaratıldın
Halk Paşasıdır kaplan
Ereni olarak yaratıldın
Hem sultan hem de kağansın
Armağanısın tek Tanrının
Ruh-u ala ism- azamsın
Büyüksün Manas hoşgörülü olan.
Belimsin sen bel bağladığım
Allah-ü Teala emriyle yaratılmış olan
Büyük Bozkurt aslanımsın"
Manas büyüdüğünde düşmanlar ile çarpışırken onunla birlikte savaş meydanına kaplan aslan vb. yırtıcı hayvanlar gibi kurt da gelir ve ona destekçi olur kollar. Kurt vahşi hayvanların içinden en heybetli olanıdır. Eğer başka hayvanlar örneğin kaplan aslan panter gibileri avını elde etmek için ilk önce ön ayaklarını kullanıyorsa kurt direk ağzını kullanmaktadır.
Edebiyatta daha çok destanlarda kurt kahramanlı tasvir ederken bir teşbih unsuru olarak çok kullanılmaktadır. Bu Manas destanında da böyledir örneğin; "Kahraman Manas'ı soruyorsan" " O bir Bozkurt döbör (Erkek kurt) idi" "Kıranın Manas Bozkurda" "Büyük Bozkurt aslanımsın" gibi benzetme mısralarına rastlanmaktadır. "Köse kuyruk Kök-Börü Bozkurt milletinin cökörüdür" gibi sıfatlar Manas Almambet ve Çubak Sırgak ve Semeteylere yönelik sıkça kullanılmaktadır.
Kısacası totem dünya görüşünün "Manas" destanında bulunması destanın eskiliğine işaret etmektedir.
Gerçekten de epik motif olarak Kök-Börü motifi Türk ve Moğol halklarının destanlarında yaygındır.
Eskinin bir yankısını yine yukarıda belirttiğimiz gibi Çıngız Aytmatov'un "Kıyamet" romanındaki Börü-ana tipinden açıkça görebeliriz.
Yavrularından ayrılan Akbara (Asena) çaresizce sızlayıp içindeki ukdesini kimseye anlatamıyor "öleyim derse can tatlı" olduğu sırada aynı yüzündeki kurtların tanrıçası Börü-Ana ilk defa apaçık görülüyordu. Akbara aydaki tanrıçaya sesinin ulaşabileceğini hissetti: "Ey tanrıca Börü-Ana bana bak işte ben Akbara soğuk dağların arasında terkedilmiş vaziyette tek başınayım. Yandım tükendim! Göz yaşlarım göl olduğunu görüyorsundur? İçim acı acı yanıyor
memelerim sütün taşkınlığından patlamak üzere kime emzireceğim yavrularımdan ayrıldım. Nerede yavrularım başlarına bir şey mi geldi acaba ne günü görüyorlar? İn aşağı Börü-Ana bana gel benim yanıma otur birlikte uluyalım beraberce ağlayalım. Gel buraya yere İn kurtların Ana Tanrısı ben seni doğup büyüdüğüm çöle götüreyim
orada bize kurtlara yer kalmadı. Gel buraya bu kayalı dağların arasına inerek gel. Burada da bize artık yer yok; bize hiçbir yerden yer bulunamayacak gibi geliyor bana.... Eğer inmezsen Börü-Ana o zaman işte beni zavallı bir duruma düşmüş olan ana kurt-Akbara' nı yanına al buralardan götür. Ben de seninle ay yüzünde yaşayım yer hakkında ağıt söyleyip ağlayıp oturayım. Ey Börü Ana-a-a beni sesimi duyuyor musun? Dinle dinle Börü –Ana dinle benim intizar-ı hararetimi."
"Akbara niçin aydaki tanrıça Börü-Anaya yalvarıyor?" gibisinden bir soru sorarak cevaplamaya çalıştığımızda yine bir ilginç bir husus dikkatimizi çekmektedir. Meğer Akbara boşuna Börü-Ana'ya insanların acımazlığını şefkatsizliğini şikayet etmemiş inlememiştir!
Belki bu Akbara Börü Anaya "bir zamanlar insanlar da kurtlardan meydana gelmemiş miydi"diye önemli bir soru sormakta Bazarbay Koçkorbayev gibilerinin ecdatlarını unutup daha gözlerini açmamış kurt yavrularını göz kırpmadan annelerinden ayırdıkları vahşetini anlatıyordur!
Türklerin kurttan geldiklerine dair efsanelerin bulunduğunu biliyoruz.
L.Gumilev Türklerin yaradılışıyla ilgili örnekler vermiştir. Örneğin düşmanlar tarafından soykırıma tabi tutulan topluluktan sadece 13 yaşındaki çocuk kolları ve bacakları kesilerek bataklığa atılar. Onu kurt bulur ve ona "şefkat" göstererek onu et ile besler böylece ölümden kurtarır. Bunu öğrenen düşmanları kurdu öldürmek isterler. Ancak kurt kendisini ve çocuğu kurtarmayı başarır. Sonra da Altay dağlarına kaçar. Kurt ondan on oğlan doğurur ve onlar daha sonra kendilerince bir boyu meydana getirirler.
Türk milletinin edebi yazılı anıtlarında folklorunda destanlarında ("Oğuz-nâme" "Ergenekon" "Huuniyey" "Albınji" vs.) kurdun insan oğlunu kurtarması ona yardım etmesi birlikte yaşaması vb. düşünceleri vazıh bir şekilde yansıtılmıştır.
Ç. Aytmatov'un "Kıyamet" romanının finalini hatırlıyoruz:
Ne sebepten Akbara Kenceş'i çiğnemeden kendisiyle beraber götürmek istedi?! Niçin Akbara insanoğluna canı ısındı kendi yavruları gibi sevesi geldi?!
Aytmatov bu epizodu folklordan veya gerçek hayattaki olaylardan almış da olabilir. Fakat en önemlisi yazının kurtları romanda başından sonuna kadar tasvir etmesinin maksadı Türk milletinin menşei hakkındaki bir tezdir diye düşünecek olursak o zaman finalin tesadüfi olarak ortaya çıkmadığını tabii olarak eserin iç yapısından gelişerek trajedinin doruk noktasına ulaştığını göreceğiz. Aytmatov'un kurtları (Akbara ile Taşçaynar'ı) tamamen bambaşka orijinal bir şekilde tasvir etmesi eski milli anlayışa dayanıyor. Dolayısıyla Türk milletinin kurt hakkındaki efsaneleri yazarın evrensel ve felsefi olarak düşünmesine ilham kaynağı olmuştur. Sonucunu elde etmekteyiz.
Demek "börü-karışkır kurt kavramı" Türk boylarının mitlerinde rivayetlerinde ve efsanelerinde rastlanılabilecek iyilik ve şans getirecek bir "totem" olarak kabul edilebilir.
Prof. Abdıldacan AKMATALİYEV
Kırgız İlimler Akademisi Manas Taanuu ve Edebi Kültür Milli Merkezi Müdürü Bişkek- KIRGIZİSTAN.
Türkiye Türkçesine çeviren
Kalmamat KULAMSHAEV
Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Öğrencisi Ankara – TÜRKİYE
KAYNAKLAR
Orozbakov S. Manas Bişkek Kırgızistan 1995 1. Cilt s. 179.
A.g.e. s. 183.
A.g.e. s. 184.
Aytmatov Ç. Kıyamat Frunze Adabiyat 1988 s 287.
Manas Ansiklopedisi Bişkek 1995
Karalayev. S. Manas Bişkek 1996 s. 317.
Gumilev L. N. Drevnıye Tyurki. Nauka 1967 s. 23.