Hoş geldiniz!

Forumumuza Kayıt Olarak, Açmış olduğumuz konulara erişebilir Ve Topluluğumuza Katılabilirsiniz!

Şimdi Kayıt Ol! Giriş yap

islam Kişinin Kendisine Ve Çevresine Zulmü

  • Konbuyu başlatan alemextra 
  • Başlangıç tarihi
alemextra Çevrimdışı

alemextra 

Admin
Admin
Ayın En iyi Posteri
30 Ara 2023
9,180
2
38
konya
KİŞİNİN KENDİSİNE VE ÇEVRESİNE ZULMÜ: HASTA GÖRÜNMEK
Dr. Ayşe İzci

Hastalanmak hemen hemen herkesin başına gelebilen çoğunlukla kaçınılmaz bir durumdur. Hastalıklar bazen tümüyle tedavi edilebilir bazen de ömür boyu eşlik eder. Kimi zaman tamamen çaresiz de kalınabilir. Diyelim ki Allah beterinden korusun ve yine diyelim ki Allah’tan ne gelirse tevekkelnâ.

Ancak bir hastalık türü vardır ki genellikle hanımlarda daha çok görülür. Bu rahatsızlığa yakalananlar pek bir şeyi olmamalarına rağmen kendilerini de çevrelerini de epeyi yıpratırlar. Bu hastalığın adı “hastalık hastalığı”dır. Buna yakalananlara da “hastalık hastası” denir.

Etrafımıza şöyle bir göz gezdirdiğimizde bu tanıma dahil edebileceğimiz çok kişi bulabiliriz. Belki kendimiz bile zaman zaman bu “hasta” rolünü pek farkında olmadan oynuyoruzdur.

Halk tabiriyle “evhamlı” olarak nitelenen bu tür insanların tıbben hiçbir sorunları olmayabileceği gibi basit önlemlerle egzersizlerle veya perhizle üstesinden gelebileceği tipten basit hastalıkları da olabilir.

Hasta Rolüyle Cezalandırma

Peki bu türden basit rahatsızlıkları evham derecesine getiren halet-i ruhiye için ne denilebilir? Kişinin bilinç altında hem kendine hem çevresindeki insanlara yönelik saldırgan cezalandırıcı eğilimleri ve yetersizlik duygularını içeren “hasta” kimliği çok yönlü tahlil edilmesi gereken bir durumdur. Sözün burasında gerçekten ciddi hastalıkları olan ve bunlarla mücadele etmek zorunda kalanları tenzih edelim ve Yüce Allah’dan onlara acil şifalar dileyelim.

Hastalık kavramının kişi için bir saplantıya dönüşmesi uzunca bir geçmişin ürünüdür. Günün birinde ya basit bir hastalığın abartılması ya da sebepsiz ağrıların veya tutulmaların başlaması ile patlak verebilir. Bu tür eğilimi olan kişiler çevrelerinden de çok etkilenirler. Bir hasta ziyaretine gitseler hastaya zedeleyici moral bozucu sorular sorarlar. Onları rahatlattıklarını veya teselli ettiklerini zannederken biraz daha yıkılmalarına sebep olurlar. Diğer yandan anlatılan her belirti yada rahatsızlığı kendi üzerlerinde prova ederler. Hatta kendilerince acilen bir doktara gitmeye dahi karar verebilirler. İmkanı olan bunu fazlasıyla yapar doktorlar beğenilmez inandırıcı bulunmaz kapı kapı gezer durulur. Veya günlük gazetelerin sağlık köşelerinden televizyondaki sağlık programlarından kendilerine teşhis koymaya başlarlar.

Bir Tür Psikolojik Rahatsızlık

Kendini hasta kabul eden ve bunu hararetle anlatan o kadar çok insan tanıdım ki... Ama hemen hiç kimse asıl rahatsızlığın psikolojik kökenli olduğunu kabul etmemekte. Tabii bunda psikolojik rahatsızlık kavramının çok yanlış bir şekilde “deli” kelimesini çağrıştırmasının büyük rolü var. Bu da uyarmaya çalıştığınız kişinin böyle bir itham algılamasına daha da hırçınlaşmasına sebep olmakta.

Bir genç kardeşim bir aile sohbetinde bana hitab ederek: “Yenge hanım” dedi; “ben anamı yirmi senedir götürmedik hastane doktor hoca bırakmadım. Sonunda bir cinci hoca ‘sizin ev yapılırken temeline büyü atmışlar o da anneni tutmuş’ dedi. Hocayı getirip evimin temelini de kazdırdım. Hocanın ‘tamam işte bu’ dediği şeyi de buldum ama anam yine hasta yine hasta...”

O sırada teyze hanım heyecanla lâfa katıldı: “Papaz büyüsü yapmışlar kızım hocalar bile çözemedi!”

“Rahtsızlığın nedir teyze?” diye sorduğumda ise aldığım cevap sadece “içim daralıyor” oldu.

Kırsal kesimde elverişsiz hayat şartlarında 4-5 çocuk yetiştirmek; evin ahırın tarlanın işini üstlenmek buna karşılık bir de hırçın koca tahakkümüne boyun eğmek birçok emelin-hevesin gerçekleşmemesi üstelik yaşlılık çağına da gelmiş bir kadının içini daraltmaz da ne olur? Şöyle olur: Köklü bir tevekkül duygusu yoksa sorumluluklardan kaçabilmesi kendinin değerini hissettirebilmesi ancak hasta görünmesiyle mümkün olur. O çoçukları için nelere nelere katlanmıştır. Tabiri caizse şimdi artık hasat zamanıdır. Şimdi de kocasının ve çocuklarının ona katlanma zamanı gelmiştir.

Bir de “işkolik” kadınlarımız vardır. Sosyal değerler de genellikle kadından bu rolü bekler. Bu kadınlar adeta harakiri yaparcasına kendini bir an önce yıpratıp öldürmek istercesine durmak-dinlenmeksizin çalışırlar. Vazifeleri olsun olmasın her türlü görev ve sorumluluğu üstlenirler. Dayanıklılıkları bazen çevresinde alay konusu olur. Günün birinde de içten içe kemirilmiş ulu çınarlar gibi devriliverirler.

Bu hanımların çevrelerine vermek istedikleri mesaj şudur: “Gördünüz mü beni ne hale gedirdiniz? Ben sizin için çalışırken tükendim.”

Böyle bir annenin evladı olmak veya böyle bir kadının kocası olmak ne kadar ezici bir durumdur! 20 yıl değil 40 yıl ömür boyu sırtında taşıyıp hastane hastane gezdirilse yine ödenemeyecek bir diyet hissi! Böyle durumlarda eşler biraz daha umursuz olabiliyor ama akıl-vicdan sahibi evlâtlar çok etkileniyorlar.

Kıssaları Yanlış Anlamak

Geleneksel kültürümüz ve dinî değerlerimiz hasta kavramına büyük önem vermekte sabredenleri övmekte hastayla ilgilenilmesini şefkat gösterilmesini tavsiye etmektedir. Ama bu durum hiç kimseye rahatsızlığını abartarak bu değerleri kullanma hakkı vermiyor.

Diğer taraftan okunan-duyulan kimi kıssalardaki hikmetler de yanlış veya eksik anlaşılmakta. Bir sohbette bir yaşlı teyze dedi ki: “Kızım insan kırk gün hasta olmazsa bir bela veya musibete uğramazsa oturup ağlaması lazımmış.” Evet kıssada bu var. Ama hali o kıssadaki gibi olmayanın bu durumdan kendine pay çıkarmasına ne demeli? Zira esas olan Allah’tan hep şifa istemek ve afiyette olmayı dilemek. Tabii o hale layıkıyla şükredebilen bir gönülle birlikte.

Bu tür itikatlara kapılan veya bazı hikmetli söz ve kıssalardaki incelikleri tam kavrayamadan yorum yapanlar tabii ki hastalığı severler. Hasta olmaktan olamadıysa da hasta görünmekten gizli bir haz duyarlar.

İnanması güç ama yine bir yaşlı teyzem şöyle demişti: “Biz eskiden hamileyken çocuğumuz ölsün diye dua ederdik. Çünkü sabisi ölen anne-babalar daha tez ve muklaka cennete gireceklermiş.”

Demek ki hastalık sadece kişinin bedeninde veya psikolojisinde olmuyor. İnanış ve kabullenişler de hastalanabiliyor.

Evet; hastalık türlü türlü. Ama aslolan peşine düşülmesi gereken şey sağlık. Güzel bir sabırla karşılanan ve isyana düşmeden şifası aranan hastalık kim bilir ne hayırlara vesile. Ama hastalık hastalığı veya hasta görünmede kimse için bir hayır yok.
 

Konuyu görüntüleyenler

  • Din Kültürümüz
  • İslamda Aile
  • Yasal Uyarı Görmek İçin Tıkla
    Geri
    Üst
    Combeki Media