Hoş geldiniz!

Forumumuza Kayıt Olarak, Açmış olduğumuz konulara erişebilir Ve Topluluğumuza Katılabilirsiniz!

Şimdi Kayıt Ol! Giriş yap

Milli Gök Türkler

  • Konbuyu başlatan alemextra 
  • Başlangıç tarihi
alemextra Çevrimdışı

alemextra 

Admin
Admin
Ayın En iyi Posteri
30 Ara 2023
9,180
2
38
konya

GÖK TÜRKLER

Asya "Büyük Hun" imparatorluğundan sonra her bakımdan temsil ettiği Türk kültürü itibariyle 2. "süper" Türk imparatorluğu niteliğinde olan Gök-Türk hakanlığı "Türk" sözünü ilk defa resmî devlet adı olarak benimsemekle bütün bir millete ad vermek şerefini kazanmış Doğu Sibirya'daki Yakut Türkleri ile batıda Ogur (Bulgar) Türklerinin bir kısmı dışındaki Türk asıllı bütün kütleleri kendi idaresinde birleştirmiştir.

Hakanlığın yıkılmasından sonra bir yelpaze gibi açılarak dört tarafa yayılan çeşitli Türk zümreleri gittikleri yerlerde 'Türk" adını ve Gök-Türk idarî siyasî ve iktisadî geleneklerini yaşatmışlardır. Yine bütün bu Türklerin tarihinde Gök-Türk teşkilatının edebiyatının töre ve hayat telakkisinin izleri görülmüştür. Gök-Türk-lerden sonraki çağlarda R Türkçesi (Ogur lehçesi) müstesna bütün Türk lehçe ve ağızları Gök-Türk Türkçesi'nin damgasını taşır. Doğudan batıya:Orta Asya Türkistan Maveraünnehir Kuzey Hindistan îran Anadolu Irak Suriye ve Balkan Türkleri Gök-Türkler yolu ile Türk'tür.

Bizim bugün diğer Türk devlet ve zümrelerinden ayırdetmek üzere Gök-Türk (Kök-Türk) dediğimiz bu topluluk ve devletin adı "Türk" veya "Türük" idi. Ancak kitabelerin bir yerinde kendini Gök-Türk olarak tanıtmıtır ki "Gök'e mensup ilahî Türk" manasma gelen bu tabir V. Thomsen'e göre hakanlığın parlak devresine işaret etmekte olmalıdır (herhalde Mu-kan Kagan zamanı).

Gök-Türk hakanlığı çağında daha doğrusu 6.-9. asırlarda Orta Asya'da tarihî rol oynayan toplulukların çeşitli adlar altında gruplaşan Tölesler olduğu anlaşılmaktadır. Türkçe Töles kelimesi ihtimal "asıl kök temel" manalarına gelmektedir. Bk. L. Bazin Les Calendriers... s. 661 667.

Töles (Tölös Tolis Çince'de T'ie - lo T'ieh - le)'ler Çin kaynaklannda eski Hun boylanndan olarak zikredilen ve bütün Orta Asya'ya yayılmış kalabalık Türk kütleleri bütünüdür. Sui-shu (Çin Sui hanedanımn - 581 - 618-yıllığı)'da 50 kadar kabilesi sayılmakta ve şöyle sıralanmaktadır: l'i Baykal gölünün kuzeyinde 5'i Tola ırmağı kuzeyinde 5'i Tanrı dağları kuzey eteğinde 9'u Altaylar'ın güneybatısında 4'ü K'ang (Semerkant havalisi) "krallığı"nın kuzeyinde 10'u Seyhun boyunda 4'ü Hazar'ın doğusu ve batısında 6'sı Fu-lin(Bizans)'in doğusunda" .
Ancak Baykal gölünden Karadeniz'e kadar yayılan bu toplulukların hepsini de Türk menşeli saymak doğru olmasa gerektir. En batıda gösterilen bazılarının (mesela Alanlar) îranlı oldukları biliniyor. Wu-hun (=Ugor)'lar da Urallı bir kavim grubudur .Ayrıca Ogur boylarının da T'ieh-le'ler olarak zikredildiği anlaşılmaktadır. Töles boylarının taşıdıklan adlar henüz tamamen çözülememiş olmakla beraber Hunlardan geldikleri ve umümîyetle dil ve örflerinin Gök-Türklerinkinin aynı olduğu belirtilmiştir' ".

Bazı Çin kayıtlarına göre Tabgaçlar devrinde (386-534) yüksek tekerlekli araba kullandıklanndan dolayı Kao-kü (Chao-ch'e = yüksek tekerlek) diye adlandırılan bir kısım Töles kabileleri diğer Türkler gibi kendilerini kurt ata'dan türemiş kabul ederlerdi. Ayrıca T'ang-shu (Çin T'ang sülalesi -618-906- yıllığı)'da da 15 Töles kabilesinin adlan verilmiştir. Gök-Türk hakanlığı zamanında Orta ve Doğu Asya'da gruplaçan Tölesler ile diğer ilgili bölgelerdeki topluluklar şunlardır:

1. Tarduş (Çince'de Sie Yen-t'o Hsieh Yen-t'o. Hsie/ = Sir/ Yen-t'o = Tarduş?) lar .Töles kabilelerinden bir grup (herhalde Tarduş: Hakan Tar-du'nun unvanı ile anılanlar: Batı Gök-Türk'leri= On-oklar) Altaylar'ın batı-sında oturmakta olup Töleslerin en zengin ve kuvvetlileri olarak gösterilirler.

2. Uygur'lar. Töleslerden bir kütle. Tola ırmağının kuzey sahasmda yer almışlardı.

3. On-0k'lar (ihtimal "Tarduş" diye de adlandırılan Töles grubu) Altaylar'dan Seyhun (Sır-derya) yakınlarına kadar uzanan geniş bölgede görünüyorlar. Çu ırmağı-Isık göle göre 5'i doğuda To-lu (sol kanad) 5'i batıda Nu-çi-pi (sağ kanad) adı ile 10 kabileden kurulu olup "Batı Gök-Türkleri" diye de anılmışlardır. Türgişler (aş.bk.) To-lulardan idiler.

Ayrıca bunlar-dan bir kısmı Çu-yüe (Çiğil?) ve Ç'u-mi (Çumul) adları ile anılan Türk kabi-leleri ile birlikte 630'u takip eden yıllarda Gök-Türk hakanlığının fetret devresinde Beş-balık civanndaki kurak bozkırlara çekilmişler ve Şa-t'o (Çince çöl veya Türkçe sadak? Veya Çiğil'ler?) adını almışlardır.

4. Karluk'lar. Altaylar'ın batısında idiler .

5. Oğuz'lar (630'dan sonra bu adla ortaya çıkan Töles boyları.) Selenga ırmağı- Ötüken bölgesinde oturuyorlardı .

6. Doğu Avrupa'da Türk topluluklan: Avar'lar Hazar'lar Ogur'lar Peçenek'ler ve ihtimal Kıpçak-Kuman'lar vb.

7. Kırgız'lar. Baykal'ın batısında Yenisey nehrinin kaynakları bölgesinde idiler .

8. Basmıllar (Çince'de Pa-si-mi). îdi-kut(hükümdar)'unun Türk olduğu belirtilen bu kavmin aslen yabancı olup Türklerle karıştığı ileri sürülmüştür. Daha ziyade îç-Asya'da Beş-balık havalisinde görünmektedirler.

9. K'i-tan Tatabı Dokuz-Tatar Otuz-Tatar gibi Moğol soyundan kabileler doğu bölgesinde Kerulen ve Onon nehirleri havalisinde bulunuyorlardı.

Ancak hatırlatmak gerekir ki bütün bu topluluklar zaman zaman yer değiştirmekte arada bir çözülen boylardan yeni birlikler meydana gelmekte hülasa oynak kütleler teşkil etmekte idiler. Yine görülmektedir ki Tarduç Uygur On-ok Oğuz Ogur Hazar vb. gibi isimler Türk soyundan gelen kütlelerin türlü teşkilatlanmalar dolayısiyle aldıkları adlardan ibarettir. "Türk" de bilinen manası ile önceleri belirli bir topluluğun (Aşına ailesi etrafında toplananların) adı iken sonraları yaygınlaşmıştır.

Gök-Türkler Çin kaynaklarının açıkça belirttikleri üzere Asya Hunlarından iniyorlardı Başbuğ ailesi olan Aşına soyunun bir dişi kurttan türediğine dair o çağda pek yaygın olduğu anlaşılan rivayetler Gök-Türklerin erken tarihini efsanelerle karıştırmaktadır. Ancak kurttan-türeme geleneğinin Asya Hunları arasında da mevcut olması ve kurt ata'nın Türkleri dar geçilmez yollardan selamete ulaştırdığı (Bozkurt Destanı'nın aslı) rivayetinin Hunlarda görülmesi Gök-Türklerin Hunlara nisbetini ortaya koymaktadır.

Aşına ailesinin yalnız bir erkek çocuk hayatta kalmak üzere katliama uğramış olduğu rivayeti Tsü-kü (aslında Asya Hun devletinde bir unvan) adlı Hun ailesine mensup Meng-sün tarafından kurulan Kuzey Liang Hun devletinin (yk. bk.) 439'da Tabgaçlar tarafından yıkılması hadisesine bağlamak mümkündür. Sui-shu (Çin yıllığı 581-618)'ya göre bu Hun devletinde idareyi elinde tutan Tsü-kü(Chü-ch'ü)'ler imha edildiği zaman A-shih-na (Açına) kolu 500 ailelik bir kütle halinde Kan-su bölgesinden göçerek Juan-juanlara sığınmışlardı.

Gök-Türklerin nüvesini teşkil ettiği belirtilen ve Meng-sün'ün oğlu An-çu ve sonra torunu Şu'nun öldürülmesi üzerine önce Hsi-hai'da iken sonra Altaylar'a nüfüz eden bu kütle Chü-ch'ü (Tsü-kü)ler yolu ile de Asya Hunlarına bağlanmaktadır ve hatta bu kısa göç hareketini idare eden Aşına soyunun Güney Hun tanhuları yolu ile Mo-tun'un mensup olduğu ünlü T'u-ko (Tu-ku) ailesinden gelmesi kuvvetle muhtemeldir . Kurt ata inancı dolayısiyle Gök-Türk hakanlık belgesi altından kurtbaşlı sancak (tug) olmuştur.

I.GÖKTÜRK HAKANLIĞI
Gök-Türklerin 6. yüzyılın ilk yansında Altay dağlarının doğu eteklerinde ve maden istihsal edilen yakın bölgelerde (Yarkent Kaşgar Kuça vb.) ananevî san'atları demircilikle uğraştıklan ve Juan-juan devletine silah imal ettikleri biliniyor. Fakat o zaman dahi dağınık idiler. Chou-shu (Çin yıllığı 557-581)'ya göre Gök-Türk devletinin kurucusu olan Cho-shu ( Çin yıllığı 557-581) 'ya göre Gök-Türk devlerinin kurucusu olan Bumun (Çince'de Tu-men)'ın atası A-hien "şad" unvanını taşıyor ("Bilge Şad") ve Bumın'dan hemen önce gelen Tu-wu adlı başbuğ da Ta Ye-hu ("büyük yabgu") olarak tanınıyordu.

Demek ki Türk kütlesinin Ju-an-juanlarla bağlılığı daha ziyade "federatif' mahiyette idi. Bumın daha 534 yılında Kuzey (Batı) Tabgaç (Wei) hükümeti ile siyasî münasebet kurmuş 542'de akıncılarının başında Huang-ho nehri yakınlarında görünmüş ve 545'de Tabgaç hükümdannın gönderdiği elçiyi "împaratorluktan nezdimize hey'et geldi devletimiz bundan gurur duyar" sözleri ile karşılamıştı. Gök-Türk hanlarından İşbara 585'deki konuçmasında Gök-Türk devletinin "50 yıl önce" kurulduğunu söylemişti ki bu da 535 tarihine denk düşmektedir.

Ancak Juan-juan devletine karşı bir "Töles" ayaklanmasını bastıran (546) Bumın'ın Juan-juan hükümdarı ile eşdeğerde olduğunu göstermek için onun kızı ile evlenmek arzusunun kabaca reddedilmesi üzerine Batı Tabgaç prensesi ile evlenerek vurduğu ağır darbe sonucu Juan-juan devletini çökerttikten (552 başları) sonra resmen "İl-kagan"' unvanını alması ve böylece eski büyük Hun imparatorluğunun başkent bölgesi Ötüken merkez olmak üzere hakanlığı kurması 552 yılında vaki olmuştur.

Devletinin batı kanadının idaresini kuruluşta birlikte çalıştıklan küçük kardeşi İstemi (İştemi. Çince'de She-ti-mi)'ye veren Bumın devleti kurduğu yıl içinde öldü. "Yabgu" unvanını taşıyan dolayısiyle Doğu kanadının yüksek hakimiyetini tanıyan îstemi Batı'da fetihlerine devam ederken Ötüken'de iktidara gelen Bumın'ın oğlu K'o-lo (Kara?) ve bunun erken ölümü üzerine hakan olan Bumın'ın diğer oğlu Mıı-kan (Beğ-Han? 553-572) zamanında devlet haşmetli çağına ulaştı.

Heybetli görünüşü parlak etkili gözleri kudreti ve sertliği Çin kaynaklarında belirtilen Mu-kan Kagan son bir darbe ile ahalisinin bir kısmının Çin'e (müttefikleri olan Ts'i topraklarına) sığmdığı bilinen bir kısmının da Baykal'ın kuzeyine doğru çekildiği anlaşılan Ju-an-juan devletini tarihe mal ettikten sonra (555) doğuda K'i-tanların ve kuzeyde Kırgızların ülkelerini Gök-Türk hakimiyetine bağladı; Çin'de Batı Tabgaçlannın yerine geçen Chou hanedanı (557-581) ile diğer Çinli Ts'i (Ch'i) hanedanını (550-557) baskı altına aldı; îstemi'nin harekatına karşı Çin'den yardım isteyen Ak Hun-Eftalit devletine ve Maveraünnehir halkına Çin askerî desteğini önledi.

564'de Şan-si'deki Ts'i başkenti Tsin-yang'ı muhasara etti ve kızı prenses Açına'yı Chou imparatoru Wu-ti ile evlendirdi (568). Kaynaklann bildirdiğine göre geniş ülkelere ve 100 bin kişilik bir orduya sahip olan Gök-Türk hakanını Çin imparatoru akrabalık kurma yolu ile teskin etmiş oluyordu.

Mu-kan'ın emrindeki kuvvet hakanlığın Doğu kanadının ordusu idi. îs-temi (552-576) kumandasındaki öteki ordu ise kendi bölgesinde hareket halinde idi. Kısa zamanda Altaylar'ın batısını Isık göl ve Tann dağlan'na kadar hakimiyetine alan îstemi geniş çapta askerî ve siyasî faaliyetleri neticesinde temas kurduğu Sasanî imparatorluğu ve Bizans gibi Ortaçağ'ın en büyük iki devletini Gök-Türk politikası izinde yürütmek suretiyle Türk hakan lığını bir dünya devleti payesine yükseltti.

Ak Hun-Eftalitler üzerinde yaptığı ilk baskı tecrübesinden (ihtimal 556 yılı başlarında) sonra ipek transit ticaretini elinde tutan bu devlete karşı Sasanî imparatorluğunu tabiî müttefik olarak gören îstemi Şehinşah Anüşîrvan Adil ile andlaşma yaptı; bu vesile ile Anüşîrvan ile evlenen kızı îran sarayına imparatoriçe oldu. Müttefikler tarafından sıkıştırılan Ak Hun-Eftalit devleti yıkıldı ve toprakları Ceyhun (Amu-derya) sınır olmak üzere iki müttefik arasında paylaşıldı (557). Maveraünnehir Fergana'nın bir kısmı Batı Türkistan'ın güneyi Kaşgar Hoten vb. Gök-Türklere intikal etti. Bu suretle îç-Asya kervan yolu üçüncü kere Türklerin eline geçmiş oluyordu.

Ancak Anüçîrvan bu bölüçmede zaferdeki cüz'î katkısına nisbetle "arslan" payını almış olmasına rağmen pek memnun değildi; Kervan yolu'nun Maveraünnehir güzergahını da ele geçirmek istiyordu. Bu maksatla kendi ülkesinden Akdeniz limanlanna ve Bizans'a yapılmakta olan ipek nakliyatını durdurdu.

Böylece hem ipek ticaretinin ünlü kervancıları olup son taksimde Gök-Türklere bağlanan Sogd ahalisinin faaliyetini baltalayarak huzursuzluk çıkarmak hem de Türkleri ipek transit vergisi gibi yüksek bir gelirden mahrum etmek düçüncesini tatbik mevkiine koydu. îstemi'nin gönderdiği elçileri hile ile öldürttü. Gök-Türk fütühatının Talas-Çu sahasından ve Seyhun nehrinin doğusundaki Khoa-lit ülkesi (Bizans elçisi Zemarkhos'ta: Kolkh.

Kholiat) üzerinden Aral-Hazar kuzeyine doğru ilerlediği bu tarihlerde Iran ile uzlaşma ümidini kesen îstemi Bizans'a döndü ve İstanbul'a Sogdlu ipek taciri ve diplomat Maniakh başkanlığında bir hey'et gönderdi (567 sonları). Tarihte bu Orta Asya 'dan Doğu Roma'ya giden ilk resmî hey'et idi.

îpek meselesi Gök-Türkler kadar Bizans'ı da ilgilendirdiği için hatta daha önceleri Sasanî aracılığından kurtulmak üzere nakliyatını Hind denizi yoluna teksif etmek maksadı ile Güney Arabistan'daki Himyerî devleti ile temaslar aramış olan Bizans'ta împarator Justinos II Türk elçilerini ilgi ile karşılamış îstemi'nin gönderdiği "îskitçe" (Türkçe) mektubunu okutmuş ve Maniakh'ın ağzından teşebbüsün ciddîliğini anlamıştı. Bir ittifak andlaşması yapmak üzere umümî vali Zemarkhos başkanlığında bir hey'eti yola çıkardı (569 Ağustos başı). Türk elçileri ile birlikte Karadeniz-Kafkaslar-Hazar Denizi-Aral gölü arasından Talas yolu ile Tanrı-dağları'ndaki Ak-Dag (Altın-dağ)'da İstemi'nin huzuruna gelen Bizans elçisinin hatıraları Gök-Türk hayatını ve kudretini gözler önüne sermesi bakımından pek kıymetli bir vesikadır.

îstemi Bizans ile işbirliği yaparak Anüçîrvan'ı îpekyolu'nu açmağa zorlamak gayesini güden siyasetinde başarıya ulaşmış 571 yılında Sasanî-Bizans çatışması başlamış; hakimiyetlerini Harezm üzerinden Kafkaslar'ın kuzeyindeki Kuban ırmağma kadar yaymağa çalıçan ve ayrı ayrı Türk idarecilerin emrinde olmak üzere ülkeyi 8 bölge halinde ellerinde toplayan Gök-Türkler o sıralarda Azerbaycan'a da girmişlerdi.

Fakat batıya bu Türk ilerleyişi durakladı ve Bizans ile esas ortak hareketle ilgili müdahale ancak Anüşîrvan'ın oğlu olup Gök-Türk prensesinden doğduğu için "Türk-zade" diye anılan Ormuzd IV (579-590)'un son yıllannda (588'lerde) yapılabildi. Gecikmenin sebebi Gök-Türkleri savaşa iştirak için tazyik eden Bizans'ın gönderdiği elçilerden birı olan Valentinos'u 576'da Aral gölü havalisindeki Türk bölgesinde karşılayan Türk-şad'ın sözlerinden anlaşılıyor.

Bu Türk prensi Bizans'ı Gök-Türklerin hasımları olan Avar' 'ları himaye etmekle ve "kılıçlanarak değil atların ayakları altında karınca gibi ezilerek öldürülmeyi hakeden" bu kavme barınacak yer vermekle suçluyorduki bu doğru idi. Ayrıca Bizans Azerbaycan üzerinden ilerleyerek ihtimal Güney Kafkasya'daki Sabar Türkleri ile bağlantı kurmak isteyen Gök-Türk kuvvetlerinin hızını kesmek maksadiyle 576'ya doğru oradaki Sabar Türk kütlesini dağıtmıştı.

İstemi'nin siyasetinin diğer mühim bir neticesi de şu olmuştu: 19 yıl süren (571-590) Sasanî-Bizans mücadelesinden sonra da iki imparatorluğun arası düzelmemiş birbirini takip eden karşılıklı istilalarda nihayet imparator Herakleios'un Sasanî başkenti Mada'în (Ktesiphon)'e kadar uzanan seferleri (622-628) Sasanî imparatorluğunun son mecalini de kırmıştı ki Kur'an'da bile işaret olunan bu durum İslamiyetin kısa zamanda îran'da hakimiyet kurmasını kolaylaştırmıştır.

Gök-Türk imparatorluğundaki îstemi'nin faaliyeti dahil bütün askerî-siyasî teşebbüslerin adına yapıldığı hakan Mu-kan 572'de öldü. Devleti muazzam bir genişliğe ulaştıran bu büyük hükümdarın hatırası Orhun Kitabeleri'nde akisler bulmuştur: "Dört tarafa ordu sevk edip kavimleri hep itaat altına almış başlılara baş eğdirmiş dizlilere diz çöktürmüş; ileride (doğuda) Kadırgan dağlarına (Kingan dağları) geride (batıda) Temir Kapıg (=Demirkapı Belh-Semerkand yolu üzerinde 12-20 metre genişlik ve 3 kilometre uzunluğunda)'a kadar -Türk milletini- hakim kılmış; bu memleketlerde Kök-Türk (kavmi) idi-oksız oturur olmuş; bilge kagan imiş alp kagan imiş buyruk ve beyleri kavmi (bodun) hep bilge ve cesur imişler...". Ötüken'de tertiplenen büyük cenaze törenine husüsî heyetlerle katılan komşu devlet ve kavimler arasında Bizans imparatorluğunun da bulunmuş olduğu anlaşılmaktadır .

Mu-kan'ın yerine kardeşi T'a-po geçti (572-581). Kudretli hakanlığın yeni hükümdarı kendini kutlamak üzere 100 bin top ipek hediye eden Chou imparatoru ile yine tebrik için çeşitli hediyelerle birlikte başkumandanını göndermek suretiyle hususî bir itina gösteren Ts'i (Çh'i) imparatoruna "Ogullanm" diye hitap ediyordu. Bu bütün Kuzey Çin'in Türk himayesine alındığını göstermekte idi.

Ülkesinin genişliğinden dolayı hakanlığın doğrudan doğruya kendi idaresindeki kanadını ikiye ayırarak Doğu'suna kardeşi K'o-lo'nun oğlu Şe-tu(İşbara)'yu Batı'sına da küçük kardeçi Jo-tan'ı "kagan" (küçük kagan) unvanları ile tayin eden T'a-po bir Ts'i prensesi ile evlenmek düşüncesine kapıldı ve ayrıca Türk topluluğu için zararlı cihetleri önceki devirlerde ileri görüşlü Türk idarecileri tarafından ortaya konulmuş olan Buda dinini Budist misyonerlerin telkinlerine kanarak memlekette himayeye kalktı; bir Budist tapınağı ve bir Buda heykeli yaptırdı" .

Gök-Türk haşmeti zevale yüz tutmuş gibi idi. T'a-po dış siyasette de yanlış adımlar attı. Ts'iler 577'de Chou hanedanı tarafından yıkıldığı zaman oradan kaçarak kendisine sığınan bir Ts'i prensini "Çin kaganı" ilan etti. Cho-ularla arasının açılmasına sebeb olan bu durum karşısında kalabalık bir ordu ile Pekin bölgesine ilerleyen T'a-po kendisine yeni bir Çinli prenses vaad edilerek durduruldu (579). Ancak prensesin verilebilmesi için Chou hükümdarı "Çin kaganı" Ts'i prensinin kendisine teslimini istiyordu.

Bir av esnasında bu prensin Choular tarafından kaçırılmasına göz yumulması millet nazarında hakanın itibarını büsbütün sarstı.Gök-Türk birliği ve kültüründe mühim çatlakların belirdiği bu yıllarda diğer bir hadise de İstemi'nin ölümü oldu (576).

Resmî unvanı "yabgu" olması gereken fakat ihtimal Türk "il"inde bir bodunun (sonraki "On-ok" bodun'u; buradaki "on büyük başbuğ" ona bağlanmıştı)başında olduğu için kitabelerde ve bir Bizans kaynağında "kagan" diye zikredilen bu büyük şahsiyetin ölümünü yukarıda adı geçen Türk-şad'ın sözlerinden öğreniyoruz.

Onu sinirlendiren hususlardan biri de ölen "ata"sının yas günlerinde Türklerin Bizans elçileri tarafından rahatsız edilmeleri idi. Yol hatırası Gök-Türk hakanlığının batı bölgelerindeki kavimler bakımından mühim olan elçi Valentinos'a hitaben yapılan ve Bizans'ı suçlayan bu konuşma ayrıca Türk fütühatının hem şeklini hem felsefesini açıklamak itibariyle de değer taşımaktadır: "Ben esirlerimiz olan Uar-Huni'lerin hangi yoldan Bizans'a gitliklerini biliyorum.

Dinyeper'in Meriç'in nerede olduğunu Tuna'nın nereye aklıgını da biliyorum. Gün doğusundan gün batısına kadar ülkeler bize diz çökmüştür. Bize karşı gelmek cesaretini gösteren Alanları On-Ogurları görüyorsunuz.Roma'ya da gelecegiz. Gök-Türk sınırlarının Kafkasya'nın kuzeyine ulaştığını ortaya koyan bu sözlerle Bizans da açıkça tehdit edilmekte idi. Ancak Türk-şad latife yapmadığını gösterdi. Kınm'da Bizans'a ait ünlü Kerç (Bosporos) kalesi Türk kuvvetleri tarafından zaptedildiği zaman Doğu Roma elçileri henüz Gök-Türk topraklannda idiler (576). Bu Gök-Türk hakanlığının Mançurya sınırlanndan Karadeniz'e kadar uzanarak genişliğinin son noktasına ulaştığı tarihtir.

İstemi'den sonra yerine geçen oğlu Tardıı (576-603) cesareti ve savaşçılığı ile babasına benzemekte idi ise de siyasî ihtirası yüzünden T'a-po zamanında açılmış olan ayrılık çizgisini büsbütün derinleştirdi. Çinliler onun bu zaafından faydalandılar: Önce hakanlık Doğu kanadnın kendine verilmemiş olmasından küskün olan Ta-lo-pien(Mu-kan'ın oğlu)'in Tardu'nun yanına gitmesini telkin ettiler. Halbuki Mu-kan bile bu oğlunu tahta aday göstermemiş idi çünkü annesi asîl (yani Türk soyundan) değildi. Hakan T'a-po da 581'de ölürken kendi oğlu yerine onun hakan olmasını istediği halde Devlet Meclisi (Toy) bunu kabul etmemiş ve sonunda K'o-lo'nun oğlu İşbara (Çince'de Şa-po-lüe) hakanlığa getirilmiştir.

Çin Gök-Türkler arasındaki bu anlaşmazlığı körüklemeğe devam ediyordu. Ta-lo-pien Batı Yabgusu Tardu'nun yanında Doğu'daki yeni hakan ile mücadeleye giriştiği sırada İşbara da o tarihte Chou'lar'ın yerine iktidara gelen Sui hanedanı(581-618)'ndan kendi ailesinin intikammı almak isteyen karısı Chou prensesi Ts'ien-kin'in telkinlerine kapılarak Çin'e kuvvet sevkediyor; Sui imparatoru Wen-ti (Yang Chien. 581-604) de eskiden beri Çin şehirlerinde ticaretle uğraşan ve dostluk ilişkileri çerçevesinde imtiyazlara sahip 10 bin kadar Türk'ü Çin'den uzaklaştırıyordu.

Buna karşı Işbara'nın ordusu ile Çin'e girmesi Çin entrikasının kesifleşmesine yol açtı. Wen-ti yabgu Tardu'ya altın kurt başlı bir sancak göndererek onu Gök-Türk hakanı olarak tanıdığını bildirdi .Ihtirası alevlenen Tardu Çin'e karşı ortak hareket teklif eden İşbara'nın isteğini önce reddetti ve îşbara Gök-Türkleri gayet iyi tanıdığı anlaşılan diplomat-general Ç'ang-sun Şeng ile mücadele etmek ve bu Çinlinin Türk kumandanları arasına soktuğu nifak ile uğraşmak mecburiyetinde kalırken Tardu hakanlığın Doğu kanadının yüksek hakimiyetini tanımadığını ilan etti (582). Böylece 350 yıldan beri ilk defa Çin'de siyasî birliği kurarak sonraki kudretli T'ang sülalesine siyasî yönden basamak vazifesini görmüş olan Sui sülalesi iktidannın başladığı yıllarda Gök-Türk hakanlığı resmen ikiye bölünmüş oldu.
 
alemextra Çevrimdışı

alemextra 

Admin
Admin
Ayın En iyi Posteri
30 Ara 2023
9,180
2
38
konya

DOĞU GÖK-TÜRK HAKANLIĞI

Doğu'da zor şartlar altında hakan îşbara dengeyi büsbütün kaybetti. Ordu mensuplan arasında kendisi ile mücadeleye devam eden Ta-lo-pien'e bağlı olduklarını zannettiği yüksek rütbeli kumandanları vazifeden uzaklaştırmağa hatta cezalandırmağa başladı. Neticede bu askerlerle prenslerden bazıları Çin'den yardım istemek zorunda kaldılar.

Etrafında korku ve nefret uyandıran îşbara da kendi gücünden çok şey kaybettiğini ve Tardu -Ta-lo-pien ikilisinin tehdidi altına girdiğini esefle gördüğü için bizzat Sui hükümdarına müracaat ile askerî destek ve barış dileğinde bulundu. Teklifı sevinçle kabul eden Wen-ti'nin derhal yolladığı heyetin başında diplomat Yü K'ing-tsî ile birlikte yine Ç'ang-sun Şeng bulunuyordu. Başkentte Hatun'un ve diğer Türk ileri gelenlerinin önünde bu iki Çinli îşbara'ya hakaret edecek kadar ileri gittiler ve "Çin imparatorunun oğlu" olduğunu kabul eden hakanı "Ç'en" (bende) ilan ettikten sonra memleketlerine döndüler.

Doğu hakanlığı Çin himayesine girmişti. Durumu kendi çıkarına kıyasıya sömürmeyi tasarladığı anlaşılan Çin Türkleri büsbütün yozlaştırmak maksadı ile halkını Çince konuşturmağa Çinliler gibi giyinmeğe Çin adetlerini kabule teşvik ve mecbur etmesi için îşbara üzerinde zorlu baskısını artırdı. Hakan imparatora gönderdiği 585 tarihli mektupta bu talepleri şöyle cevaplandırmakta idi: "Size baglı kalacak haraç verecek kıymetli atlar hediye edecegim.

Fakat dilimizi degiştiremem dalgalanan saçlarımızı sizinkine benzetemem halkıma Çinli elbisesi giydiremem Çin adetlerini alamam. İmkan yoktur çünkü bıı bakımlardan milletim fevkalade hassastır adeta çarpan tek bir kalb gibidir." ve ilave ediyordu: "Sui imparatoru dünyanın gerçek hakimidir. Gökte iki güneş olmadığı gibi yerde de iki hükümdar olmamalıdır" vb.

Gök-Türk hakanlığının parçalandığı tabi kütlelerin ayaklandığı Türklerin Çin'e ilticaya başladıkları Türk hükümdar ailesi mensuplannın birbirine düştüğü bu karışıklıkta İşbara öldü (587). Yerine geçen kardeşi Ç'ıı-lo-hoıı (=Ye-hu Kagan) ve arkasından Toy tarafından (Devlet Meclisi'nce) hakan ilan edilen Tulan (588-600) zamanlarında durum düzelmedi.

Meşhur Ç'ang-sun Şeng Gök-Türk hakanlığını iyice çökertme yollarını gösteren raporlar hazırlıyarak imparatoruna takdim ediyor elçi olarak geldiği Ötüken'de türlü entrikalarla Türk hanedan üyelerini karşı karşıya getiriyordu. En büyük yardımcısı da önce T'a-po'nun sonra İşbara'nın ve nihayet Tulan'ın öldürülmesinden sonra Çin'in muvafakatı ile tahta çıkarılan Ye-hu'nun oğlu K'i-min (= T'u-li. 600-609) hakanın karısı olan Çinli prenses Ts'ien-kin idi.

K'i-min bu defa Doğu hakanlığını kendi idaresine almağa çalışan Tardu'ya karşı kullanılmakta idi. Bu K'i-min de imparator Yang-ti'ye 607'de gönderdiği bir mektupta "Haşmetpenah'ın aciz bir bendesi" olduğunu hatta vaktiyle İşbara'nın bile reddettiği "Türk kavmini Çinliler gibi yapmağa -giyim adet ve dilde Çinlileştirme- hazır bulunduğunu" yazabiliyordu. Ancak ölümünden sonra yerine geçen oğlu Şi-pi (Shih-pi 609-619) Gök-Türk haysiyetini biraz kurtarabildi.

Bir Çinli prenses ile evlenmekle beraber bunu Çin'in Gök-Türk iç işlerine karışmasını önleyen bir paravana olarak kullandı. 5-6 yıl içinde Doğu Hakanlığı topraklarındaki dağınıklığı giderdi; batıda Tibet'e ve doğuda Amur nehrine kadar tekrar itaat altına aldı (615). Durumdan telaşa düşen Sui imparatoru Türk hanedan üyeleri arasında anlaşmazlık çıkarmağa dayanan değişmez Çin planını yeniden uygulamağa geçti: Bu defa yol göstericisi hususî entrika raporları hazırlayan ve Batı Asya için yazdığı eserler başlıca kaynaklardan sayılan Çin devlet ve "sömürge" adamı 'ei-chü idi. Hakanın küçük kardeşi Ç'i-ki çad'a "hakanlık" teklif edildi.

Fakat milletin perişanlığını ve Çin tahakkümünün rezaletlerini gören bu genç hem teklifi hem kendisine vaad edilen Çinli prensesi reddetti. Çinliler başka bir yol denediler: Gök-Türk nazır (Bakan)'larından birini pusuya düşürerek öldürdükten sonra Hakan'a onun muhalefet maksadı ile kendilerine müracaat ettiğini fakat "aradaki dostluktan" dolayı onun ortadan kaldırılmasını uygun bulduklarını bildirdiler. Gaye Hakan Şi-pi ile Gök-Türk büyüklerinin arasını açmaktı. Hakan bu oyuna da gelmedi.

Gök-Türk nazırının öldürülmesi hadisesinin Çin-Türk anlaşmasını bozduğunu ileri sürerek yıllık haracı kesti savaşa hazırlandı. Planı Çin'in kuzey eyaletlerinde geziye çıkmış olan imparator Yang-ti'yi baskınla yakalamaktı. Fakat teşebbüs hakanın Ötüken'de bulunan zevcesi Çinli prenses t-ç'eng tarafından gizlice Çin'e bildirildiği için sür'atle geri dönmeğe çalışan imparator takipçi Gök-Türk süvarileri tarafından Şan-si'de Yen-men (bu-gün Tai-hien) mevkiinde kuşatıldı. Üzüntüsünden ağladığı rivayet edilen imparatorun imdadına yine aynı prenses yetişti: Gök-Türk ülkesinde büyük bir isyan çıktığı söylentisini yayarak Türk ordusunun geri çekilmesini sağladı (615).

Yang-ti'nin son itibar düşürücü durumu Çin'de karışıklıklara yol açtı ve ona karşı muhalefet gittikçe arttı. Bu defa da Çin ileri gelenlerinin Gök-Türklere sığınmalarına şahit olunuyor ve Şi-pi hakan Çinlilerin siyasetini kendilerine karşı tekrarlıyordu. Çin sarayını yağmalayarak aldığı kıymetli eşyayı Gök-Türk hakanına sunan mülteci Liang Shi-tu'yu Şi-pi "Çin kaganı" ilan ederek (617) kendisine bir kurt başlı sancak verdi. Liu Wu-Chou adlı diğer bir kumandanı da "Batı Çin kaganı" yaparak Sui'lere karşı sefere çıkardı.

Şi-pi'nin siyasî faaliyetleri arasında tarihî bakımından en ehemmiyetlisi Çin umümî valilerinden Li Yüan'ı himayesine alıp desteklemesidir ki andlaşma gereğince Türk ordularının yardımı ile Sui'leri iktidardan uzaklaştırarak başkent Ç'ang-an'daki imparatorluk servetini hakana takdim eden ayrıcı 30 bin top ipek ve yıllık vergi vermeyi kabul etmiş olan Li Yüan Çin'de 300 yıl kadar hüküm süren ünlü T'ang sülalesini (618-906) kurmuş ve kendisi imparator olarak Kao-tsu (618-626) unvanını almıştır.

Şi-pi'den sonra hakan Ç'u-lo (619-621) kardeşinin sert siyasetini takip ediyor ve Hakanlığa karşı tutumu kısa zamanda değişen T'ang imparatoruna karşı Sui sülalesini canlandırmağa kararlı bulunuyordu. Fakat karısı Çinli prenses İ-ç'eng tarafından zehirlenerek öldürüldü. Hakan olan kardeşi Kie-li (621-630) kifayetli bir adam değildi. Hain prenses î-ç'eng ile evlenmiş ağır dille yazdığı mektuplarla imparatoru tahrik etmişti. Karısının tesiri altında idi.

Plansız taktiksiz sadece cesarete dayanan askerî teşebbüslerinde bir-iki defa mağlüp oldu. Tutumu millette emniyetsizlik uyandırdı. Tarduşlar Bayırkular Uygurlar ayaklandılar (627). Tarduş başbuğu î-nan'ın darbeleri yıkıcı olmuştu. Vaktiyle Türk himayesine sığınmış olan birçok Çinli Tang imparatorundan af dileyerek memleketine dönüyor K'i-tanlar ve başka kavimler Çin ile temaslar arıyor ve sınır bölgelerinde Çin'e bağlanıyorlardı. İmparator T'ai-tsung (627-649 Li Yüan'ın oğlu) Türklere vuracağı darbe için vaziyetin olgunlaşmasını bekliyordu. Hakan kuşattığı bir şehir önünde mağlüp olarak çekilirken yakalandı muhafaza altında Çin başkentine gönderildi (630).

Tai-tsung'un kendini "Türkler'in Gök Kaganı" ilan ettiği 630 senesi Doğu Gök-Türk istiklalinin sonu kabul edilmiştir. Hakanlığa bağlı kabileler ve yabancı topluluklar dağılıyor Gök-Türk prensleri etraflanna kuvvet toplayabilecek kimseler olmadıklanndan herkes başının çaresine bakıyor bazı gruplar Çin'e sığınıyorlardı. Gerçi başta Aşına ailesinden "kagan"lar vardı fakat bunlar artık Çin sarayının emrinde oraya sadakat ziyaretleri yapan hediyeler sunan imparatorlardan türlü unvanlar alan birer kukla idiler.

Gök-Türklerin acıklı durumunu; Çin sarayında imparator huzurunda Türklere karşı ne yapılabileceği hususunda cereyan eden münakaşalardan anlamak mümkündür. Neticede Kuzeybatı Çin'de (Ordos) Sed boyunda "6 Eyalet" bölgesine Türklerin yerleştirilmesi kararlaştırıldı. Bu suretle belki Türklerin Çinlileşeceği umuluyordu. Fakat 680'e kadar geçen 50 yıl devamınca Türk mİlleti kendini unutmadı dilini örf ve adetlerini korudu tarihinin şanlı hatıralarını ruhumda yaşattu.

Bu arada ufak çapta baş kaldırmalar oluyurdu: Mesela Aşına ailesinden bir prensin Altaylarda Türk hakanlığını ihyaya çalışması (646-649) yine Gök-Türk hükümdarlan soyundan Tu-çi'nin On-ok'ların basında "kagan" ilan edilerek (676-678) Çin'e karşı Tibetlilerle ittifak etmesi. Çinliler tarafından şiddetle bustırılun bu hareketler arasında en çok hayret uyandıran 639 yılında Kür-şad'ın ihtilal teşebbüsüdür. T'ang imparatorunun saray muhafız kıt'asında vazife gören Gök-Türk pren-si (588'de savaş meydanında ölen Hakan Ye-hu'nun küçük oğlu) Kur-şad

Çince'de: Kie-şe) Türk devletini ihya etmek için 39 arkadaşı ıle bir gizli cemiyet kurmuş ve önce bazı geceler tek başına şehirde dolaşan imparator Tai-tsung'u yakalamağa karar vermişti. Fakat planın uygulanacağı gece ansızın patlayan fırtına yüzünden imparator saraydan çıkmadı. Kararın geciktirilmesini sakıncalı gören Kür-şad ve arkadaşları bu defa doğruca saraya yürüdüler. 40 Türk sarayı ele geçirip başkente hakim olmayı düşünüyorlardı. Yüzlerce muhafız telef edildi ise de dışandan sevkedilen ordu ile başa çıkılamadı. Şehir yakınındaki Wei ırmağına doğru çekilen Kür-şad ve arkadaşları yakalanarak ldürüldüler.

BATI GÖK-TÜRK HAKANLIĞI

582 yılında hakanlığın doğu kanadı ile resmen ilgisini kesen Tardu her iki tarafı kendi idaresinde birleştirmek için gayret sarfediyordu. Doğu hakanlığına baskı yapan Çin'in Tulan hakana karşı kardeşi T'u-li (K'i-min)'yi tutarak iki kardeşi çarpıştırması üzerine Tardu Çin'e yürüdü. Kuzey Çin'de ilerlerken yukanda adı geçen general - diplomat Ç'ang-sun Şeng'in oyununa kurban oldu. Bu Çinli Türk ordusunun geçeceği yollardaki suları kuyuları pınarları gizlice zehirletmişti.

Tardu böyle bir şeyin de yapılabileceğini hatırına getirmediği için zayiat ve ağır at telefatı verdi çekilmek zorunda kaldı (600). Bu tarihe kadar Tardu Kagan batıda büyük başarılar kazanmış Hoten bölgesini hakanlığa bağlamış şehinşah Ormuzd IV "Türk-zade" (579-590) zamanında Bizans-Sasanî savaşlarında îran işlerine müdahale etmişti. Bir Türk başbuğu ("Hazar yabgu'su"?) Derbend'i kuşatırken diğer Gök-Türk ordusu Herat Badgîs havalisine girmişti (588-9).

Bu orduyu durduran ünlü Sasanî kumandanı Bahram Çüpîn'in isyan ederek Ormuzd'ı tahttan indirip onun oğlu Husrev Pervîz'i çıkarması fakat bunun da kaçması üzerine Bahram'ın kendini "Şehinşah" ilan etmesi Sasanî imparatorluğunu karıştırmış Bizans'ın müdahalesi ile mağlüp edilen Bahram sonunda hakana sığınmıştı.

Böylece Tardu'nun bir yandan kısa müddet için de olsa her iki Türk hakanlığını kendi idaresinde birleştirmesi (598'e doğru) aynı zamanda tran üzerinde nüfuzlu bir durum kazanması onun 598 yılında Bizans imparatoru Maurikios'a gönderdiği mektubun başlığında ifadesini bulmuş görünmektedir: "Dünyanın yedi ırkının büyük başbugu ve yedi ikliminin hükümdarı Hakan'daıı Roma imparatonma.." . Çin kaynaklarına göre de bu tarihte Tardu Ötüken Kuzeybatı Moğolistan Aral gölü havalisi Kaşgar Maveraünnehir ve Merv'e kadar Horasan sahalan üzerinde hakim bulunmakta ve ulu hakan olarak "Bilge Kagan" ünvanını taşımakta idi.

Fakat Tardu Gök-Türk birliğini gerçekleştirmek için Çin'in desteğindeki Doğu hakanları Tu-lan ve K'i-min ile mücadeleleri dolayısiyle çok şiddetli davranmış ve buna şüphesiz Çin'in aleyhte propagandası eklenmişti. Neticede başta Töles'ler olmak üzere bazı Türk boyları ve yabancılar ayaklandılar. Tardu bunlarla başa çıkamadı ve mücadeleyi sürdürdüğü Kuku-nor havalisinde Moğol Tü-yü-hun'lar arasında kayıplara karıştı (603)

Tardu'nun sahneden çekilmesinden sonra memlekette isyancıların sayısı arttı nizam bozuldu. Doğu hakanlığında yeni bir kudret olarak beliren Şi-pi Kagan'a karşı Tardu'nun torunu Ho-sa-na (=Ç'u-lo Kagan) Sui'lerle işbirliğine kalktığı ve hatta ülkesini bırakarak Çin sarayında yaşamayı tercih ettiği için Şi-pi tarafından Çinliler'den teslim alınarak öldürüldü (619).Devlet Meclisi'nin hakan ilan ettiği Tardu soyundan Şi-koei zamanında durum düzelmeğe başladı.

Fakat asıl huzur Tardu'nun küçük torunu olan T'oug-Yabgu (Yabgu Kagan) devrinde (618-630) görüldü. Çin kaynağı T'ang-shu'ya göre "akıllı ve cesur" olan bu hakan "mahir bir savaşçı ve seçkin bir taktikçi" idi. Orhun Tola ırmakları ile Aral gölü - Kafkaslar arasına yayılmış bulunan Tölesleri kendine bağlamış îranlıları mağlüp etmiş güneyde Gandahar'a kadar ilerlemişti. Ordusu birkaç yüz bin "iyi yay kullanan" süvariden kurulu idi. Merkezi Talas şehrinin (bugün Evliya-ata) 75 km.

kadar güneydoğusundaki ünlü Bin-vul (Bin-bulak = bin pınar) mevkiinde idi. T'an-shu'ya göre "O zamana kadar batıda onun derecesinde kuvvetli olanı görülmemişti. Çin ile dostane ilişkiler kurmuş olan T'ong-Yabgu çağında Hindistan'a gitmek üzere Gök-Türk imparatorluğunu bir baştan bir başa geçerek yollar şehirler dinî ve kültürel hayat hakkında çok ilgi çekici bilgi veren Çınlı budıst rahıp Hıuen-tsang T ong-Yabgu yu da ziyaret etmiştir.

Gök-Türk imparatorluğunun parlak bir devir yaşadığı bu yıllarda Nu-şi-piler ve Karluklar isyan ettiler. Bunları kendi mevkiini tehlikede zanneden Doğu hakanı Kie-li teşvik etmiş olmalıdır. T'ong-Yabgu'nun hakanlığın batı kanadı To-lular eliği olan amcası ile mücadelede ölmesi (630) ülkeyi kanştırdı. Nu-şi-pi boyları önce kendileri ayrı bir hükümdar seçmeyi tercih ettilerse de sonra Tong-Yabgu'nun oğlu Se-Yabgu üzerinde birleşildi. Bu defa Töleslerin ayaklanması devletin Çin'e bağlanmasında birinci derecede etkili oldu.

630 senesi Gök-Türk tarihinin karanlık yılıdır. Doğu hakanlığı bu sene Çin'e boyun eğmişti. Batı hakanlığı da aynı tarihte aynı akıbete uğradı. Bundan sonra da Aşına soyundan bir sürü "kagan" bazan aynı zamanda birkaç "kagan" Batı Göktürk gruplannın başında görülüyorsa da bunlar artık Çin'in birer memuru durumunda idiler. Bir aralık başta Türgişler ve Karluklar olmak üzere diğer Türk boylannın desteğinde şiddetli mücadelelere girişen hakan Ho-lu(653-659)'nun büyük gayretlerine rağmen Batı Gök-Türk arazisinin Çin kontrolüne girmesi 658'de tamamlandı. Çin imparatorları oradaki Türgiş hakanlığı zamanında bile çoğu ismen olmak üzere On-oklara "kagan" tayin etmeğe devam ettiler

 
alemextra Çevrimdışı

alemextra 

Admin
Admin
Ayın En iyi Posteri
30 Ara 2023
9,180
2
38
konya

II. GÖK-TÜRK HAKANLIĞI

630-680 arasındaki 50 yıllık zaman Gök-Türklerin hürriyetlerini kaybettikleri bir matem devresi oldu. Her ne kadar Orta Asya'da millet olarak Türkler varlıklarım dil inanç ve geleneklerini muhafaza etmişlerse de müstakil bir devletten yoksunluk "Bey'lik erkek evladın kul hatun'luk kız evladın cariye" olması Gök-Türkler için haysiyet kırıcı bir ıstırap kaynağı teşkil ediyordu. Millet şöyle diyordu: "Ülkeli bir kavim idim şimdi illkem nerede? Hakanlı bir kavim idim şimdi nerede hakanım?" Gök-Türkleri bu felakete sürükleyen sebepler kitabelerden anlaşılacağına göre şu üç noktada toplanmaktadır:

1. Sonraki devlet ve idare adamlarının yetersizliği; "... Kagan bilge imiş cesur imiş buyrukları bilge imiş cesur imiş beyleri de kavmi de iyi imiş böylece ülkeyi tutup töre'yi diızenlemişler... Sonra kardeşler oğullar kagan olmuş küçük kardeş biiyük kardeş gibi yaratılmadıgı ogul babası gibi yaratılmadıgı için bilgisiz kaganlar tahta oturmıışlar buyrukları da bilgisiz kötü imişler... Türk beyleri Türk adını bırakmışlar Çin beylerinin adlannı almışlar Çin hakanına boyun egmişler elli yıl işlerini güçlerini (ona) vermişler..."

2. Türk kavminin uygunsuz tutumu: "Türk bodunu... Sen aç oldugıın zaman toklugu düşünemezsin tok oldugun zaman açlık nedir bilmezsin. Bu sebeple hakanın iyi sözlerine kulak vermedin yurdundan ayrıldın harap bitkin duştün... Müstakil hakanlıga karşı kendin yanıldın... Doğuya gittin batıya gittin. Kutlu yurt Ötüken'i terk ederek gittigin yerlerde ne yaptın? Su gibi kan akıttın kemiklerin daglar gibi yığıldı... Devletine karşı hata ettin kötü hale soktun" "Türk bodunu kendi hakanını bıraktı huküm altına girdi. Hüküm altınagirdigi için Tanrı ona ölüm verdi Türk bodunu öldü mahvoldu...".

3. Kurnaz Çin siyaseti ve yıkıcı propaganda: "Çin kavminin sözü tatlı ipeklisi yumuşak imiş; tatlı sözü yumuşak ipeklisi (ile) uzak kavimleri aldatıp yaklaştırır imiş. Sonra da fesat bilgisini orada yayarmış; iyi bilge kişiyi yürütmez imiş. Onun tatlı sözüne ipeklisine kapılan çok Türk kavmi öldü..." "... Çin kavmi hilekar ve kumaz oldugu için küçük kardeşle büyük kardeşi birbirine düşürdügü için Beylerle kavim arasına nifak girmesi yüzünden Türk bodunu devletini ve kagan yaptıgı kaganını kaybedivermiş..."; "... Çin kaganı Türk kavmi (ona) bunca işini gücünü verdigi halde Türk kavmini öldüreyim soyunu mahvedeyim derimiş mahvetmege yürürmüş...".

Gök-Türk tarihinin bıı 50 yıllık fetret devrinin sonunda Kitabeler yolu ile çok iyi tanınan Aşına soyundan Kullug (Çince'de Ku-to-lu) istiklal savaşına girişti (680). Türk milletinin hür ve müstakil hakanlık çağının hasreti içinde olduğunu sezen Kutlug kendinden önceki mücadeleleri de takip ediyordu: Çin'de Ordos'daki bazı Türk zümrelerinin aynı maksatla başa geçirdikleri prens Ni-şu-fu davayı kaybederek kesilen başı Çin başkenti Lo-yang'a götürülmüş (679-680) mücadeleye devam eden yine Aşına soyundan Fu-nien kalabalık Çin kuvvetleri karşısında yenilerek 53 arkadaşı ile birlikte Lo-yang çarşısında idam edilmişti (Ağustos 681).

Bu sırada Kuzey Çin'de vaktiyle Türklerin yerleştirildiği bölgede bulunan ve Türk kütlelerinin istiklal iştiyakını gerçekleştirmek azmi ile ortaya atılan Kutlug gizlice teşkilat kurarak etraftaki Gök-Türk ileri gelenlerini ve halkını vazifeye çağırdı. Sür'atle yayılan harekete katılanlann sayısı kısa zamanda beş bine yükseldi. Davete koşanlar arasında II. hakanlık devrinde Gök-Türklerin ünlü devlet adamı ve kumandanı Tonyukuk da vardı.

Kutlug ile Tonyukuk önce 681'de Kuzey Çin'deki Yün-çu eyaletine baskın yaparak 30 bin civarında at koyun deve elde ettiler. Kendilerine yeni kuvvetler katıldı. Çogay (Yin-şan dağları Huang-ho büyük dirseğinin kuzey yakasındaki dağ silsilesi)'ın kuzey eteklerini yazlık ve Kara-kum'u kışlık merkezi yaparak hazırlıklarını tamamladılar. îlk hedefleri Ötüken idi. Baykal gölüniın güneybatısında yüksekçe daglar ve Orhun Tamır ırmakları ile çcvrili müdafaası kolay fakat etrafa akınlar yapmağa elverişli mevkide (47. enlem-101. boylam) iklimi mütedil ve otlagı bol bir yer olan Öüken yaylası Asya Hunları ve 1. Gök-Türk hakanlıgı zamamnda devletin agırlık merkezi olarak Türklerin kutlu topragı sayılıyordu.

Dagınık Türk kütlelerini ancak "Türk devletçilik ruhunun yerleşmiş oldugu" Ötüken etrafında toplamak ve idare etmek mümkün idi . Kutlug hareketinin gelişmesinden endişelenen Se-lenga ırmağı boylarındaki Oğuzların tedbir olmak üzere K'i-tan'larla ve Çin ile ittifak teşebbüsleri bir Gök-Türk seferini ta'cil etti. Tonyukuk'un tavsiyesi ile baskın şeklinde "İnekler Gölü" kıyısında kazanılan savaş (682) Oğuz tehlikesini ortadan kaldırdı.

Küçük çapta olmasına rağmen yüksek tarihî ehemmiyet taşıyan bu muharebe Gök-Türklerin Ötüken'e hakim olmalarını sağladı. Kutlug "kagan" ilan edilerek "İlteriş" (îl'i=devlet'i derleyip toplayan) ünvanını aldı ve II. hakanlığı teşkilatlandırdı: Kardeşi Kapgan'ı "şad" diğer kardeşi To-si-fu'yu "yabgu" tayin etti. îstiklalin kazanılması ve devletin kuruluşunda birinci planda rol oynayan Tonyukuk'u ("aygucı"=Toy başkanı başbakan) yaptı ordu ve diplomasi işlerinin tanzimini ona tevdi etti.

Yeni hakanlığın önce Çin'i taarruz hedefi olarak alacağı tabiî idi. Bir zafer akınları resmi geçidi manzarasını veren Çin seferleri bir yandan bu eski ve "hilekar" hasmı baskı altında tutmak diğer yandan körpe Gök-Türk devletinin şiddetle ihtiyaç duyduğu yiyecek giyecek bilhassa at gibi zarurî madde ve vasıtayı elde etmek maksadını güdüyordu.

Akınlar hep Pekin'den Kan-su'ya kadar olan sahaya Çin Seddi'nin hemen güneyinden Hu-ang-ho'nun güney mecrasına yakın yerlere kadar yayılan ve Çinlilerin "Çu" (prefecture) dedikleri garnizon ve eyalet merkezlerine yöneltilmişti; 682'de Ping-çu 8 defa 683'de Lan-çu Ting-çu Kuei-çu Yü-çu ve Feng-çu 10 defa 684'de So-çu 6 defa 685'de yine So-çu ve Hin-çu 2 defa 686'da yine So-çu Tai-çu 11 defa 687'de yine So-çu Çang-p'ing 9 defa akın yapılan yerlerdi. Bu seferler esnasında Çin valileri kumandanları mağlüp edildi ordulan dağıtıldı. Büyük çapta zaferler Hin-çu'da (Nisan 685) ve So-çu'da (Ekim 687) kazanıldı.

Ayrıca Kitanlarla 7 ve Oğuzlarla 5 kere savaştığı bildirilen İlteriş Kagan uzeyde Kögmen (Tannu-ula) dağlarına doğuda Kerulen ve Onon nehirlerinin yüksek vadilerine batıda Altaylara kadar uzanan sahadaki Türk ve yabancı kavimleri Gök-Türk idaresine almıştı Böylece Gök-Türk devletini yeniden kurup teşkilatlandırarak töre'yi tekrar yürürlüğe koyan millî kahraman îlteriş kutlu Ötüken yaylasında dalgalandırdığı altın kurt başlı sancağın gölgesinde öldü (692).

İlteriş öldüğü zaman biri 8 yaşında (Bilge) diğeri 7 yaşında (Kül Tegin) olmak iizere iki oğul bırakmıştı. Kardeşi 27 yaşındaki Kapgan (aslında Türkçe unvan = Fatih) hakan oldu (692-716). Çin kaynaklannda adı Mo-ç'o diye geçen Kapgan Türk tarihinin büyük fatihlerinden biridir. Tonyukuk aygucı'lık görevini yapıyor hakan'ın kardeşi yeğenleri ve oğulları yavaş yavaş Gök-Türk hakanlığının seçkin simaları olarak beliriyorlardı. Kapgan Kagan'ın büyük ve uzak görüçlü bir devlet adamına yakışır planları olduğu görülmektedir ki esasları şöyle hülasa edilebilir:

a. Çin'i baskı altında tutmak. Bunda iki maksadı vardır: Türk devletinin huzurunu korumak ve halka yetecek ölçüde tarım ürünü imkanları sağlamak.

b. Çin'de dagınık halde yaşamakta olan Türkleri anavatan'a (Ötüken) çekmek. Bunda da iki maksadı vardı: Türkleri yabancı hakimiyetinden kurtarmak ve Türk ülkesinde askerî ve iktisadî gelişmeyi hızlandımıak.

c. Asya kıt'asında ne kadar Türk varsa hepsini Gök-Türk birligine bağlamak. Kapgan'ın bu siyasî ve iktisadî görü§leri onu sayılı Türk büyükleri arasında çok yükseltmektedir. Bilhassa üçüncü nokta dikkat çekici bir siyasî kavrayışı ifade eder .

Genç haşin ve ihtiraslı Kapgan seferler ve zaferler dizisini 693 Çin baskını ile açtı. Ling-çu eyaletini şiddetle darbeledi ve aynı sene içinde aynı bölgeye yedi sefer daha tertipledi. Sonra Ordos'a akın yaptı. Askerî harekatını yeniden Ling-çu'ya doğru teksif ettiği yılda (696. Şeng-çu'ya 1 Liang-çu'ya 3 Ling-çu'ya 8 sefer) K'i-tanlarla Çin'in bozuşmasını kendi lehine değerlendirerek T'ang imparatoriçesi Wu(690-705)'yu destekledi.

Korkunç K'i-tanları Ho-pei bölgesinde ağır hezimete uğrattıktan (Ekim 696) sonra imparatoriçeden isteklerini sıraladı: 100 bin "hu" (hu = a§. yk. 125 kiloluk ölçek) tohumluk darı 3 bin adet tarım aleti 10 bin (T'ang-shu'ya göre 40 bin) libre demir Çin topraklarında oturan (çoğu Or-dos'da "6 Eyalet" arazisinde) Türklerin anavatana iadesi' .

Sonra Kapgan Yenisey bölgesini işgal etmekte olan Kırgızlara yöneldi. Mevsim kış (696-697) yol uzun ve meşakkatli idi fakat bu sefere zaruret vardı: "Kuvvetli Kırgız kaganı Çin kaganı ve On-ok kaganı anlaşıp; Altun-yış (Altun orma-nı = Altay dağları)'da buluşalım ordularımızı birleştirelim doğuda Türk kaganına saldıralım (yoksa) kagan cesur ve aygucı'sı bilge olduğundan o bizi mahveder demişler".

Kapgan ile Tonyukuk idaresindeki Gök-Türk ordusu "kar sökerek ağaç dallarına tutunarak bazan atları yedeğe alarak" yolsuz vadilerden Kögmen dağlarını aştı Yenisey kaynaklarında Anı ırmağı kıyısında Kırgızları bastırdı "han"ı telef olan Kırgız ülkesi teslim alındı. Sıra üçlü ittifakta yer aldığını gördüğümüz Türgişlere (On-oklar) geldi. Fakat Çin Kapgan'ın isteklerini sürüncemede bırakıyordu. Hakan önce mevcut duruma uygun olarak orduyu ve idareyi yeniden teşkilatlandırdı: Kardeşi To-si-fu'yu hakanlığın sol kanadına "şad" îlteriş'in oğlu 14 yaşındaki Bilge'yi Tarduş topluluğu üzerine "şad" tayin etti ve kendi oğlu Bögü (Kitabelerde İnel Kagan Çin kaynaklarında: Fu-kü ve "înie Khagan")'yü "küçük kagan" yaptı.

Bu suretle Gök-Türk imparatorluğunda askerî kuvvetler de iki ordular grubu halinde tertiplenmişti. Kapgan Çin ile savaşa hazırlanırken înel Kagan ile Bilge Şad emrindeki fakat gerçek sevk ve idaresi Tonyukuk'un elinde bulunan batı ordular grubu da "Batıyı düzenleme" yani On-okları devlete bağlamak vazifesini almıştı. Çin elçilerine karşı Kapgan'ın şiddetli ve kararlı tutumu şimdilik doguda bir silahlı çatışmayı önledi: "Mo-ç'o'nun kudretinden telaşlanan Çin" den derhal 3000 tarım aleti 40 bin "şi" (aş. yk.3000 ton) tohıımluk darı gönderildi ve Türkler anavatan topraklarına iade edildi (698). Büyük kaganın planlarından ilk ikisi gerçekleşmişti.

Ancak Kapgan'ın kızını bir T'ang prensi ile evlendirmek arzusuna karşı aslında cariyelikten gelme bir kadın olan imparatoriçe Wu'nun T'ang'lardan değil de kendi ailesinden bir prensi damad olarak ortaya sürmesinden öfkelenen Kapgan yanında bulunan Çin elçilik hey'etinden general Yen-çi-wei'yi "Çin kaganı" ilan ederek onunla birlikte Gök-Türk askerî gücünün bütünü ile ansızın Çin topraklarında göründü (698): Kuei-çu T'an-çu P'ing-çu Yü-çu T'ing-çu Çao-çu eyaletlerini 30 defa vurdu. 100 bin kişilik ordusu ile bütün Çin kuvvetlerini ezdi at sürüleri başta olmak üzere bol ganimet ve esir aldı.

Tonyukuk'un ve Bilge'nin de katıldığı bu geniş ölçüde harekat esnasında "Yaşıl-ögüz" (Yeşil Nehir=Yang-çe= "ta-luy-Oguz") kıyılarına ve Şantung ovasına ulaştığı anlaşılan Türk orduları tarafından 23 kasaba tahrip edilmişti.Oradan kuzeye yönelen Kapgan'a Çin orduları kumandanı Şa-ça Cung-i (Kitabelerde Ça-ça Sengün) emrindeki birkaç yüzbinlik kuvvetine rağmen saldırıya cesaret edemiyerek Gök-Türk süvari tümenlerinin geçiçini uzaktan seyrederken ümidini kaybeden Çin sarayından orduya gönderilen gizli bir günlük emirde "kagan"ı bulup öldürenin "prens" ilan edileceği bildiriliyordu.

Aynı yılın sonlanna doğru ölen hatun'un yoğ töreni ile meşgul Ka-gan'ın emri üzerine İnel ile Bilge tarafından sevkedilen batı orduları grubu da Tonyukuk'un yüksek kumandasında Altayları (Altun-yış) aşıp Yarış ovası (Cungarya)'na ilerlemiş ve Bolçuy'da On-ok kuvvetleri üzerinde kesin zafer kazanmıştı (698). "Türk bodun"dan olduğu halde "yanlış hareket eden" Türgiş hakanı U-çe-le (Wu-shih-le)'nin yakalanması ve yabgusu ile çad'ının telef olmaları ile neticelenen Bolçu savuy On-okların bütün To-lu ve Nu-şi-pi kabilelerini yani Balkaş ili Isık göl Çu ve Talas bölgelerindeki Türkleri Gök-Türk birliğine bağlamıştı (699). Hakanlığın sınırları batıda Kengü Tarban'a ve Fergana'ya dayandı.

Çin kaynağı şöyle diyor: "Mo-ç'o zaferlerinden gurur duymakta împaratorluğumuzu hakir görüyor. Yüksek gayeleri var. Her tarafa ordular sevkediyor. Arazisinin geniçliği 10 bin "li" (= aş. yk. 4500 km) den fazla. Bütün barbarlar (= Çin dışındakiler) onun emri altında..." . Böylece vaktiyle Tardu'nun Türk birliğini gerçekleştirdiği tarihten tam 100 sene sonra Kapgan Kagan'ın Doğu-Batı hakanlıklarının topraklarını tek idarede toplaması yolu ile "dehşet verici Türk birliği ihya edilmişti". Bu tarihlerde anlaşıldığına göre Gök-Türk hakanlığına bağlı Türk kütleleri 30 "boy" teşkil etmekte idiler.

Kapgan'ın planında 3. noktanın tamamlanması için Maveraünnehir'in de zaptı gerekiyordu: Coğrafî mevkii iklimi verimli topraklan ile zenginliği biitün kaynaklarda övülen Maveraünnehir'de o sırada Gök-Türk ordulanna karşı koyacak bir kuvvet yoktu. Türk soylu bazı ailelerin idare ettiği "şehir kırallıkları" 675'lerden beri nisbeten kıiçük kuvvetlerle ufak çapta teşebbüslere girişen Müslüman-Arap kumandanlarına (Abdullah b. Ziyad Sa'id b. Osman Musa Muhelleb vb.) başarı ile karşı koymakta idiler.

Yine Tonyukuk'un yüksek kumandasında olmak üzere înel "kagan" ve Bilge taraflarından sevk ve idare edilen Gök-Türk batı orduları grubu Altaylar-Bolçu-Yanş Ovası-Çu ve Talas havzaları-Karadağ kuzeyi üzerinden Yinçü-ögüz (İnci nehri=Seyhun=Sir-derya) kıyılanna ulaştı; nehri geçerek Maveraünnehir'in Kızıl-kum çölüne daldı ve tam giiney istikametini aldı.

Ordunun bir kısmını muhtemel bir yan hücuma karşı înel idaresinde burada bırakan Tonyukuk güneye ilerledi ve U-çe-le'nin oğlu olan Türgiş başbuğu So-ko idaresinde olduğu anlaçılan Sogd halkı teslim oldu. "Tinsi-oğlı" denilen mukaddes Ek-lağ 'ı aşarak ilerleyen Gök-Türk ordusu güneyde Temir Kapıg (Demir Kapı)'a ulaştı (701). Zengin ganimet elde edildi: "Sa rı altın beyaz gümüş eğri deve kız-kadın..." Temir Kapıg bilindiği gibi milattan önceki asırlardan beri İran-Turan (Türk) ülkelerinin arasında tabiî sınır kabul edilmekte idi.

Maveraünnehir seferi münasebetiyle Orhun kitabelerinde ilk defa müslüman Arablar (=Tezik) zikredilmiştir. (îranlıların Araplara verdikleri Tazî adından /Tayy adlı Arab kabilesinden/ gelen Tezik Türkler tarafından sonraları İranlılar için kullanılmıştır: Tacik). Bu ad o zaman Keş şehrinde karargah kurrnuş olan Horasan valisi Muhelleb'in kuvvetleri ile ilgili olmalıdır. Anlaşıldığına göre înel kumandasındaki kuvvet bir Arap hücumuna karşı orada bırakılmış fakat Muhelleb ordusu herhangi bir harekette bulunmamıştır.

Doğuda Türk ordusu faaliyet halinde idi. 701 başlannda Tangutların sahası Lung-yu (Kansu'nun kuzeydoğusu)'ya bir akın tertipleyen Kapgan'ın buradan Güney Ordos'da Sogd kolonileri(Chao-wu)'nin bulunduğu "Altı eyalet" (=Liu Hu Çu. Kül Tegin ve Bilge Kitabelerinde: Altı Çub Sogdak) üzerine açtığı sefere (702 Şubat) Bilge ile Kül Tegin de katılmışlardı.

Sogd-lulann dağılması üzerine karşı çıkan Çinli kumandan Ong-tutuk idaresindeki 50 bin kişilik ordu da mağlüp edildi ve Çinli general henüz 16 yaşlarında bulunan Kül Tegin tarafından elinde silahı ile yakalanarak getirilip hakan'a teslim edildi (702 sonbahar). Kapgan Çin'e akınlarına devam etti. 702'de Yen-çu Hia-u Şi-ling Hin-çu Ping-çu bölgelerine 20 sefer yaptı. 704'de Kül Tegin ile Bilge'nin de katıldığı büyük Ming-şa (Ming-sha-hien.

Kan-su'da bugün Çung-vvei-hien) muharebesinde Çaça Sengün (Çince aslı Şa-ça Çung-i) kumandasındaki 80 bin kiçilik Çin ordusu bozguna uğratıldı374 ve hemen arkasından Lung-çu Yuan-çu Hin-çu'ya karşı 11 akın tertiplendi. Tang imparatoru Çung-tsung yine günlük bir emir neşrederek Kapgan'ı esir eden veya öldüreni "prens" ünvanı ve 2 bin top ipek vererek taltif edeceğini ilan ediyordu. Ayrıca bütün vazifelilere Gök-Türkleri mağlüp etmek için planlar hazırlamalarını emretti.

Bunun üzerine sarayın yüksek memurlarından Lu Fu'nun imparatora sunduğu raporda çare olarak: 1- "Barbarları" birbirine karşı tahrik etmek 2- "Barbarları" iki cephede birden savaşa zorlamak yolları tavsiye ediliyor ve M.Ö. 36 yılında Çi-çi'nin böyle yenildiği hatırlatılıyordu.

Bu arada 649'dan beri Çin ile siyasî münasebetler kurmuş bulunan Basmıl'lar tekrar itaate alındı (704) 709'da Çik'ler (Yukarı Kem-irtiş arasında. Kırgızların komşusu) ve Isık göl batısında Az'lar Bilge tarafından hakanlığa bağlandı.

Gök-Türk ordularının uzaklarda meşgul olmasını fırsat bilerek başkaldırmağa kalkışan Kırgızlar da Bilge-Kül Tegin idaresinde "mızrak boyu kar sökerek Kögmen dağlarını aşan" Gök-Türk orduları tarafından Songa ormanında ikinci defa mağlüp edildi (710). Aynı yıl içinde Tola ırmağı civarındaki Bayırkular Türgi-yargın gölü savaşında bozguna uğratıldı.

711 yılında yine itaatten çıkmış olan Türgişler darbelendi; "ateş ve fırtına" gibi saldıran Türgiş kuvvetleri mağlüp edilerek Türgiş yabgu'su şad'ı ile birlikte tabi "kagan" durumundaki So-ko öldürüldü "Kara Türgiş" itaate alındı. Bars Beğ Türgiş "kagan"ı tayin edilerek Bilge'nin kızkardeşi ile evlendirildi ve Maveraünnehir'e bir yürüyüş yapıldı; sebebi kitabelere göre "Sogdak (Semerkand bölgesi) kavmini tanzim etmek" idi. Bu seferin icra edildiği yıllar (711-714) Maveraünnehir'de meşhur Kuteybe b. Müslim idaresindeki Arab ordularının kesin başarılar sağladığı devre tesadüf eder.

Kuteybe Buhara'yı aldıktan sonra Sogd başkenti Semerkand üzerine yiirümüş 300 muhasara makinesi ile kuşattığı şehri Türk asıllı "kıral" Gürek'i serbest bırakmak şartı ile teslim almıştı (93/711-712). İslam kaynaklarında bu münasebetle Maveraünnehir halkının Türk "hakan"ından yardım istediği böylece Araplarla mücadele eden müttefik Maveraünnehir kuvvetlerinin başında bulunan "Hakanın oğlu"nun bir gece baskınında bozguna uğradığı bildirilmektedir.

Bu kayıt Gök-Türklerle ilgili sayılmış ve mağlüp olanın Kül Tegin olduğu iddia edilmiş veya mağlüp olan "Gök-Türk prensi'nin mutlaka Kül Tegin olması gerekmediği beyan edilmiş son olarak da Kap-gan Kagan'ın mağlüp olduğu ileri sürülmüştür . Gerçekte ne Kapgan'ın ne Bilge'nin ne de Kül Tegin'in o sırada Maveraünııehir'e gelmeleri mümkün idi zira onlar o tarihlerde hakanın şiddetli tutumundan dolayı isyan eden Türgiş ve Karluklarla meşgul bulunuyorlardı (711-714).

Tonyukuk da 750'den beri faal vazifeden çekilmişti. Esasen yukarıdaki iddialar (bahis konusu rivayetin kumandan Kuteybe'nin mensup olduğu Bahila kabilesinden çıkmış olması fakat bu devir Maveraünnehir İslam harekatı bakımından ana kaynak durumundaki îbn ül-A'sam il-Küfî'de böyle bir rivayetin geçmemesi Orhun kitabelerinde bir savaştan değil sadece bir "tanzim" keyfiyetinden bahsedilmesi ile bu husustaki Çin kaynaklarının karşılaştırılmasından Gök-Türk ordularının başka yerlerde bulunduğunun tesbiti sebebleri ile) doğrulanmıştır. Bu duruma göre 712 yılında Sogd kuvvetleri başında Araplara yenilen kumandanın bir Türgiş "han"ı (daha doğrusu bir Türgiş başbuğu) olabileceği neticesine varılmıştır .

Kapgan Kagan'ın gittikçe şiddetini artıran müsamaha tanımaz sert tutumu huzursuzluğu artırıyor gördüğümüz gibi bilhassa Türk boylarının ayaklanmalarına yol açıyordu. Isyan edip Kengeres (Seyhun kıyıları. Kangahlar veya Keng-külüler memleketi? )'e doğru giden bir kısım Türgiş kütleleri (Kara Türgişler) 711 yılında

"atların zayıf azığın yok" olduğu güç şartlara rağmen Kül Tegin tarafından bastırılmış ise de aynı yılda başlayıp üç seneden fazla süren ve Çin'in tahriki neticesinde Karlukların katılmaları ile iyice alevlenen isyanlar hayli güçlük çıkardı. İmparator Çung-tsung'un Kan-su eyaletlerindeki ordularını Gök-Türklere karşı seferber hale getirdiği bu sıkıntılı günlerde "Türkistan"daki yurtlarından kalkarak Ötüken'e kadar sokulmağa

muvaffak oldukları anlaşılan Karluklar ve muttefikleri ancak Kapgan Bilge vc Kül Tegin'in ortak harekatı ile Tamıg Iduk-başdaki şiddetli savaşta (713) mağlüp edilerek dağıtılabildiler. Bir kısım Karluk kütlesi ve başkaları Çin'e sığındılar ve San-yuan bölgesine yerleştirildiler Tamıg Iduk-baş muharebesi tam zamanında kazanılmış Gök-Türkleri iki cephede savaşmağa mecbur etmeyi hedef alan Çin kuvvetlerinin Karluklar lehine müdahale etmesi önlenmişti.
 

Konuyu görüntüleyenler

Geri
Üst