- Katılım
- 29 Ocak 2024
- Mesajlar
- 59
-
-
- Konu Yazar
- #1
BAKARA SURESİ
Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla
1- Elif Lam Mim
2- Bu kendisinde şüphe olmayan muttakiler için yol gösterici olan bir Kitap'tır.
3- Onlar gaybe inanırlar namazı dosdoğru kılarlar ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden infak ederler.
4- Ve onlar sana indirilene senden önce indirilenlere iman ederler ve ahirete de kesin bir bilgiyle inanırlar.
5- İşte bunlar Rablerinden olan bir hidayet üzeredirler ve kurtuluşa erenler bunlardır.
6- Şüphesiz inkar edenleri uyarsan da uyarmasan da onlar için fark etmez; inanmazlar.
7- Allah onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir; gözlerinin üzerinde perdeler vardır. Ve büyük azap onlaradır.
8- İnsanlardan öyleleri vardır ki: "Biz Allah'a ve ahiret gününe iman ettik" derler; oysa inanmış değillerdir.
9- (Sözde) Allah'ı ve iman edenleri aldatırlar. Oysa onlar yalnızca kendilerini aldatıyorlar ve şuurunda değiller.
10- Kalplerinde hastalık vardır. Allah da hastalıklarını arttırmıştır. Yalan söylemekte olduklarından dolayı onlar için acı bir azap vardır.
11- Kendilerine: "Yeryüzünde fesat çıkarmayın" denildiğinde: "Biz sadece ıslah edicileriz" derler.
12- Bilin ki; gerçekten asıl fesatçılar bunlardır ama şuurunda değildirler.
13- Ve (yine) kendilerine: "İnsanların iman ettiği gibi siz de iman edin" denildiğinde: "Düşük akıllıların iman ettiği gibi mi iman edelim?" derler. Bilin ki gerçekten asıl düşük-akıllılar kendileridir; ama bilmezler.
14- İman edenlerle karşılaştıkları zaman: "İman ettik" derler. Şeytanlarıyla başbaşa kaldıklarında ise derler ki: “Şüphesiz sizinle beraberiz. Biz (onlarla) yalnızca alay ediyoruz."
15- (Asıl) Allah onlarla alay eder ve taşkınlıkları içinde şaşkınca dolaşmalarına (belli bir) süre tanır.
16- İşte bunlar hidayete karşılık sapıklığı satın almışlardır; fakat bu alış-verişleri bir yarar sağlamamış; hidayeti de bulmamışlardır.
17- Bunların örneği ateş yakan adamın örneğine benzer; (ki onun ateşi) çevresini aydınlattığı zaman Allah onların aydınlığını giderir ve göremez bir şekilde karanlıklar içinde bırakıverir.
18- Sağırdırlar dilsizdirler kördürler. Bundan dolayı dönmezler.
19- Ya da (bunlar) karanlıklar gök gürültüsü ve şimşek(ler)le yüklü 'gökten şiddetli bir yağmur fırtınasına tutulmuş gibidirler ki yıldırımların saldığı dehşetle'; ölüm korkusundan parmaklarıyla kulaklarını tıkarlar. Oysa Allah kafirleri çepeçevre kuşatıcıdır.
20- Çakan şimşek neredeyse gözlerini kapıverecek; önlerini her aydınlattığında (biraz) yürürler üzerlerine karanlık basıverince de kalakalırlar. Allah dileseydi işitmelerini de görmelerini de gideriverirdi. Şüphesiz Allah herşeye güç yetirendir.
21- Ey insanlar sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbinize kulluk edin ki sakınasınız.
22- O sizin için yeryüzünü bir döşek gökyüzünü bir bina kıldı. Ve gökten yağmur indirerek bununla sizin için (çeşitli) ürünlerden rızık çıkardı. Öyleyse (bütün bunları) bile bile Allah'a eşler koşmayın.
23- Eğer kulumuza indirdiğimiz (Kur'an)’dan şüphedeyseniz bu durumda siz de bunun benzeri bir sûre getirin. Ve eğer doğru sözlüyseniz Allah'tan başka şahitlerinizi (kendilerine güvendiğiniz yardımcılarınızı) çağırın.
24- Ama yapamazsanız -ki kesin olarak yapamayacaksınız- bu durumda kafirler için hazırlanmış ve yakıtı insanlar ile taşlar olan ateşten sakının.
25- (Ey Muhammed) iman edip salih amellerde bulunanları müjdele. Gerçekten onlar için altlarından ırmaklar akan cennetler vardır. Kendilerine rızık olarak bu ürünlerden her yedirildiğinde: "Bu daha önce de rızıklandığımızdır" derler. Bu onlara (dünyadakine) benzer olarak sunulmuştur. Orada onlar için tertemiz eşler vardır ve onlar orada süresiz kalacaklardır.
26- Şüphesiz Allah bir sivrisineği de ondan üstün olanı da (herhangi bir şeyi) örnek vermekten çekinmez. Böylece iman edenler kuşkusuz bunun Rablerinden gelen bir gerçek olduğunu bilirler; inkar edenler ise "Allah bu örnekle neyi amaçlamış?" derler. (Oysa Allah) Bununla birçoğunu saptırır birçoğunu da hidayete erdirir. Ancak O fasıklardan başkasını saptırmaz.
27- Ki (bunlar) Allah'ın ahdini onu kesin olarak onayladıktan sonra bozarlar Allah'ın kendisiyle birleştirilmesini emrettiği şeyi keserler ve yeryüzünde bozgunculuk çıkarırlar. Kayba uğrayanlar işte bunlardır.
28- Nasıl oluyor da Allah'ı inkar ediyorsunuz? Oysa ölü iken sizi O diriltti; sonra sizi yine öldürecek yine diriltecektir ve sonra O'na döndürüleceksiniz.
29- Sizin için yerde olanların tümünü yaratan O'dur. Sonra göğe yönelip (istiva edip) de onları yedi gök olarak düzenleyen O'dur. Ve O herşeyi bilendir.
30- Hani Rabbin meleklere: "Muhakkak Ben yeryüzünde bir halife var edeceğim" demişti. Onlar da: "Biz Seni şükrünle yüceltir ve (sürekli) takdis ederken orada bozgunculuk çıkaracak ve kanlar akıtacak birini mi var edeceksin?" dediler. (Allah "Şüphesiz sizin bilmediğinizi Ben bilirim" dedi.
31- Ve Adem'e isimlerin hepsini öğretti. Sonra onları meleklere yöneltip: "Eğer doğru sözlüyseniz bunları Bana isimleriyle haber verin" dedi.
32- Dediler ki: "Sen Yücesin bize öğrettiğinden başka bizim hiçbir bilgimiz yok. Gerçekten Sen herşeyi bilen hüküm ve hikmet sahibi olansın."
33- (Allah
"Ey Adem bunları onlara isimleriyle haber ver" dedi. O bunları onlara isimleriyle haber verince de dedi ki: "Size demedim mi göklerin ve yerin gaybını gerçekten Ben bilirim gizli tuttuklarınızı ve açığa vurduklarınızı da Ben bilirim."
34- Ve meleklere: "Adem’e secde edin" dedik. İblis hariç (hepsi) secde ettiler. O ise diretti ve kibirlendi (böylece) kafirlerden oldu.
35- Ve dedik ki: "Ey Adem sen ve eşin cennette yerleş. İkiniz de ondan neresinden dilerseniz bol bol yiyin; ama şu ağaca yaklaşmayın yoksa zalimlerden olursunuz."
2/36- Fakat şeytan oradan ikisinin ayağını kaydırdı ve böylece onları içinde bulundukları (durum)dan çıkardı. Biz de: "Kiminiz kiminize düşman olarak inin sizin için yeryüzünde belli bir vakte kadar bir yerleşim ve meta vardır" dedik.
37- Derken Adem Rabbinden (birtakım) kelimeler aldı. Bunun üzerine (Allah da) tevbesini kabul etti. Şüphesiz O tevbeleri kabul edendir esirgeyendir.
38- Dedik ki: "Oradan tümünüz inin. Bundan sonra size Benden bir hidayet geldiğinde kim Benim hidayetime uyarsa onlara korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklardır."
39- "İnkar edip de ayetlerimizi yalanlayanlar ise; onlar ateşin halkıdırlar ve orada süresiz kalacaklardır."
40- Ey İsrailoğulları size bağışladığım nimetimi hatırlayın ve ahdime bağlı kalın ki Ben de ahdinize bağlı kalayım. Ve yalnızca Benden korkun.
41- Yanınızda olan (Tevrat)ı doğrulayıcı olarak indirdiğime (Kur'an'a) iman edin; onu inkar edenlerin ilki siz olmayın ve ayetlerimizi az bir değer karşılığında değişmeyin. Ve yalnızca Benden korkun.
42- Hakkı batıl ile örtmeyin ve hakkı gizlemeyin. (Kaldı ki) siz (gerçeği) biliyorsunuz.
43- Namazı dosdoğru kılın zekatı verin ve rüku edenlerle birlikte siz de rüku edin.
44- Siz insanlara iyiliği emrederken kendinizi unutuyor musunuz? Oysa siz kitabı okuyorsunuz. Yine de akıllanmayacak mısınız?
45- Sabır ve namazla yardım dileyin. Bu şüphesiz huşû duyanların dışındakiler için ağır (bir yük)dır.
46- Onlar (mü'minler ise) şüphesiz Rableriyle karşılaşacaklarını ve (yine) şüphesiz O'na döneceklerini bilirler.
47- Ey İsrailoğulları size bağışladığım nimetimi ve sizi (bir dönem) alemlere üstün kıldığımı hatırlayın.
48- Ve hiç kimsenin hiç kimse adına bir şey ödemeyeceği hiç kimsenin şefaatinin kabul edilmeyeceği hiç kimseden bir fidye alınmayacağı ve yardım görülmeyeceği bir günden sakının.
49- Sizi dayanılmaz işkencelere uğrattıklarında Firavun ailesinin elinden kurtardığımızı hatırlayın. Onlar kadınlarınızı diri bırakıp erkek çocuklarınızı boğazlıyorlardı. Bunda sizin için Rabbinizden büyük bir imtihan vardı.
50- Ve sizin için denizi ikiye yarıp sizi kurtardığımızı ve Firavun'un adamlarını -gözlerinizin önünde- boğduğumuzu hatırlayın.
51- Hani Musa ile kırk gece için sözleşmiştik. Ama sonra siz onun arkasından buzağıyı (tanrı) edinmiş ve (böylece) zalimler olmuştunuz.
52- Bundan sonra (artık) şükredesiniz diye sizi bağışladık.
53- Ve hidayete eresiniz diye Musa'ya kitabı ve Furkan’ı verdik.
54- Hani Musa kavmine: "Ey kavmim gerçekten siz buzağıyı (tanrı) edinmekle kendinize zulmettiniz. Hemen kusursuzca Yaratan(gerçek İlah)ınıza tevbe edip nefislerinizi öldürün: bu Yaratıcınız Katında sizin için daha hayırlıdır" demişti. Bunun üzerine (Allah) tevbelerinizi kabul etti. Şüphesiz O tevbeleri kabul edendir esirgeyendir.
55- Ve demiştiniz ki: "Ey Musa biz Allah'ı apaçık görünceye kadar sana inanmayız." Bunun üzerine yıldırım sizi (kendinizden) almıştı. Ve siz bakıp duruyordunuz.
56- Sonra şükredesiniz diye sizi ölümünüzden sonra dirilttik.
57- Bulutları üzerinize gölge kıldık ve size kudret helvası ve bıldırcın indirdik. Size rızık olarak verdiklerimizin temizinden yiyin (dedik). Onlar Bize zulmetmediler ancak kendi nefislerine zulmettiler.
58- Ve hatırlayın demiştik ki: "Şu şehre girin ve orada istediğiniz yerde bol bol yiyin yalnızca secde ederek kapısından girerken 'dileğimiz bağışlanmadır' deyin; (Biz de) hatalarınızı bağışlayalım; iyilik yapanların (ecirlerini) arttıracağız."
59- Ama zulmedenler kendilerine söylenen sözü bir başkasıyla değiştirdiler. Biz de o zalimlerin yaptıkları bozgunculuğa karşılık üzerlerine gökten iğrenç bir azap indirdik.
60- (Yine) Hatırlayın; Musa kavmi için su aramıştı o zaman Biz ona: "Asanı taşa vur" demiştik de ondan on iki pınar fışkırmıştı böylece herkes içeceği yeri bilmişti. Allah'ın verdiği rızıktan yiyin için ve yeryüzünde bozgunculuk (fesad) yaparak karışıklık çıkarmayın.
61- Siz (ise şöyle) demiştiniz: "Ey Musa biz bir çeşit yemeğe katlanmayacağız Rabbine yalvar da bize yerin bitirdiklerinden bakla acur sarmısak mercimek ve soğan çıkarsın." (O zaman Musa
"Hayırlı olanı şu değersiz şeyle mi değiştirmek istiyorsunuz? (Öyleyse) Mısır'a inin çünkü (orada) kendiniz için istediğiniz vardır" demişti. Onların üzerine horluk ve yoksulluk (damgası) vuruldu ve Allah'tan bir gazaba uğradılar. Bu kuşkusuz Allah'ın ayetlerini tanımazlıkları ve peygamberleri haksız yere öldürmelerindendi. (Yine) bu isyan etmelerinden ve sınırı çiğnemelerindendi.
62- Şüphesiz iman edenler(le) Yahudiler Hıristiyanlar ve Sabiiler(den kim) Allah'a ve ahiret gününe iman eder ve salih amellerde bulunursa artık onların Allah Katında ecirleri vardır. Onlara korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklardır.
63- Sizden misak almış ve Tur’u üstünüze yükseltmiştik (ve demiştik ki
"Size verdiğimize sımsıkı yapışın ve onda olanı (hükümleri sürekli) hatırlayın ki sakınasınız."
64- Siz ise bundan sonra da yüz çevirdiniz. Eğer Allah'ın üzerinizdeki fazlı (lütuf ve ihsanı) ve rahmeti olmasaydı siz gerçekten hüsrana uğrayanlardan olurdunuz.
65- Andolsun sizden cumartesi (günü) yasağı çiğneyenleri elbette biliyorsunuz. İşte Biz onlara: "Aşağılık maymunlar olun" dedik.
66- Bunu hem çağdaşlarına hem sonra gelecek olanlara 'ibret verici bir ceza' takva sahipleri için de bir öğüt kıldık.
67- Hani Musa kavmine: "Allah muhakkak sizin bir sığır kesmenizi emrediyor" demişti. "Bizi alaya mı alıyorsun?" dediler. (Musa) "Cahillerden olmaktan Allah'a sığınırım" dedi.
68- "Rabbine adımıza yalvar da bize niteliklerini açıklasın" dediler. (Musa Rabbine yalvardıktan sonra) "Şüphesiz Allah diyor ki: O ne pek geçkin ne de pek genç ikisi arası dinç(likte bir sığır olmalı)dır. Artık emrolunduğunuz şeyi yerine getirin" dedi.
69- (Bu sefer) dediler ki: "Rabbine adımıza yalvar da bize rengini bildirsin." O: "(Rabbim) diyor ki: O bakanların içini ferahlatan sarı bir inektir" dedi.
70- (Onlar yine "Rabbine adımıza yalvar da bize onun niteliklerini açıklasın. Çünkü bize göre sığırlar birbirine benzer. İnşaAllah (Allah dilerse) biz doğruyu buluruz" dediler.
71- (Bunun üzerine Musa “Rabbim) diyor ki: O yeri sürmek ve ekini sulamak için boyunduruğa alınmayan salma ve alacası olmayan bir inektir" dedi. (O zaman): "Şimdi gerçeği getirdin” dediler. Böylece ineği kestiler; ama neredeyse (bunu) yapmayacaklardı.
72- Hani siz bir kişiyi öldürmüştünüz ve bu konuda birbirinize düşmüştünüz. Oysa Allah gizlediklerinizi açığa çıkaracaktı.
73- Bunun için de: "Ona (cesede kestiğiniz ineğin) bir parçasıyla vurun" demiştik. Böylece Allah ölüleri diriltir ve size ayetlerini gösterir; ki akıllanasınız.
74- Bundan sonra kalpleriniz yine katılaştı; taş gibi hatta daha katı. Çünkü taşlardan öyleleri vardır ki onlardan ırmaklar fışkırır öyleleri vardır ki yarılır ondan sular çıkar öyleleri vardır ki Allah korkusuyla yuvarlanır. Allah yaptıklarınızdan gafil (habersiz) değildir.
75- Siz (Müslümanlar) onların size inanacaklarını umuyor musunuz? Oysa onlardan bir bölümü Allah'ın sözünü işitiyor (iyice algılayıp) akıl erdirdikten sonra bile bile değiştiriyorlardı.
76- İman edenlerle karşılaştıklarında "İman ettik" derler; kendi başlarına kaldıkları zaman ise derler ki: "Allah'ın size açtık (açıkladık)larını Rabbiniz Katında size karşı bir belge olsun diye mi onlarla konuşuyorsunuz? Hala akıllanmayacak mısınız?"
77- (Peki) Onlar Allah'ın gizli tuttuklarını da açığa vurduklarını da bildiğini bilmiyorlar mı?
78- Onlardan bir kısmı ümmidir. Kitabı bilmezler; (bildikleri) bir sürü asılsız şeylerden başkası değildir ve yalnızca zannederler.
79- Artık vay hallerine; Kitabı kendi elleriyle yazıp sonra az bir değer karşılığında satmak için "Bu Allah Katındandır" diyenlere. Artık vay elleriyle yazdıklarından dolayı onlara; vay kazanmakta olduklarına.
80- Dediler ki: "Sayılı günlerin dışında ateş asla bize değmeyecektir." De ki: "Allah Katından bir ahid mi aldınız? -ki Allah asla ahdinden dönmez- Yoksa Allah'a karşı bilmediğiniz bir şeyi mi söylüyorsunuz?"
81- Hayır; kim bir kötülük işler de günahı kendisini kuşatırsa (artık) onlar ateşin halkıdırlar orada süresiz kalacaklardır.
82- İman edip salih amellerde bulunanlar ise cennet halkıdırlar orada süresiz kalacaklardır.
83- Hani İsrailoğulları’ndan "Allah'tan başkasına kulluk etmeyin anneye-babaya yakınlara yetimlere ve yoksullara iyilikle davranın insanlara güzel söz söyleyin namazı dosdoğru kılın ve zekatı verin" diye misak almıştık. Sonra siz pek azınız hariç döndünüz ve (hala) yüz çeviriyorsunuz.
84- Hani sizden "Birbirinizin kanını dökmeyin birbirinizi yurtlarınızdan çıkarmayın" diye misak almıştık. Sonra sizler bunu onaylamıştınız hala (buna) şahitlik ediyorsunuz.
85- Sonra (yine) siz birbirinizi öldürüyor bir bölümünüzü yurtlarından sürüp-çıkarıyor ve günah ve düşmanlıkla aleyhlerinde ittifaklar kuruyor ve size esir olarak geldiklerinde onlarla fidyeleşiyordunuz. Oysa onları çıkarmanız size haram kılınmıştı. Yoksa siz kitabın bir bölümüne inanıp da bir bölümünü inkar mı ediyorsunuz? Artık sizden böyle yapanların dünya hayatındaki cezası aşağılık olmaktan başka değildir; kıyamet gününde de azabın en şiddetli olanına uğratılacaklardır. Allah yaptıklarınızdan gafil değildir.
86- İşte bunlar ahireti verip dünya hayatını satın alanlardır; bundan dolayı azapları hafifletilmez ve kendilerine yardım edilmez.
87- Andolsun Biz Musa'ya kitabı verdik ve ardından peş peşe elçiler gönderdik. Meryem oğlu İsa'ya da apaçık belgeler verdik ve onu Ruhu'l-Kudüs'le teyid ettik. Demek size ne zaman bir elçi nefsinizin hoşlanmayacağı bir şeyle gelse büyüklük taslayarak bir kısmınız onu yalanlayacak bir kısmınız da onu öldürecek misiniz?
88- Dediler ki: "Bizim kalplerimiz örtülüdür." Hayır; Allah inkarlarından dolayı onları lanetlemiştir. Bundan dolayı pek azı iman eder.
89- Allah Katından yanlarında olan (Tevrat)ı doğrulayan bir kitap geldiği zaman -ki bundan önce inkar edenlere karşı fetih istiyorlardı- işte bilip-tanıdıkları gelince onu inkar ettiler. Artık Allah'ın laneti kafirlerin üzerinedir.
90- Allah'ın kullarından dilediğine Kendi fazlından (peygamberliği) indirmesini 'kıskanarak ve hakka baş kaldırarak' Allah'ın indirdiklerini tanımamakla nefislerini ne kötü şeye karşılık sattılar. Böylelikle gazab üstüne gazaba uğradılar. Kafirler için alçaltıcı bir azap vardır.
91- Onlara: "Allah'ın indirdiklerine iman edin" denildiğinde: "Biz bize indirilene iman ederiz" derler ve ondan sonra olan (Kur'an)ı inkar ederler. Oysa o (Kur'an) yanlarındakini (kitabı) doğrulayan bir gerçektir. (Onlara) De ki: "Eğer inanıyor idiyseniz daha önce ne diye Allah'ın peygamberlerini öldürüyordunuz?"
92- Andolsun Musa size apaçık belgelerle geldi. Sonra siz onun arkasından buzağıyı (tanrı) edindiniz. İşte siz (böyle) zalimlersiniz.
93- Hani sizden misak almış ve Tur'u üstünüze yükseltmiştik (ve): "Size verdiğimize (kitaba) sımsıkı sarılın ve dinleyin" (demiştik). Demişlerdi ki: "Dinledik ve baş kaldırdık." İnkarları yüzünden buzağı (tutkusu) kalplerine sindirilmişti. De ki: "İnanıyorsanız inancınız size ne kötü şey emrediyor?"
94- De ki: "Eğer Allah Katında ahiret yurdu başka insanların değil de yalnızca sizin ise (ve) doğru sözlüyseniz öyleyse hemen ölümü dileyin."
95- Oysa onlar önceden ellerinin takdim ettiklerinden dolayı onu (ölümü) hiçbir zaman kesin olarak dilemeyeceklerdir. Allah zalimleri bilendir.
96- Andolsun onları hayata karşı (diğer) insanlardan ve şirk koşanlardan (bile) daha ihtiraslı bulursun. (Onlardan) Her biri bin yıl yaşatılsın ister; oysa bunca yaşaması onu azaptan kurtarmaz. Allah onların yapmakta olduklarını görendir.
97- De ki: "Cibril'e kim düşman ise (bilsin ki) gerçekten onu (Kitabı) Allah'ın izniyle kendinden öncekileri doğrulayıcı ve mü'minler için hidayet ve müjde verici olarak senin kalbine indiren O’dur.
98- Her kim Allah'a meleklerine elçilerine Cibril'e ve Mikail'e düşman ise artık şüphesiz Allah da kafirlerin düşmanıdır."
99- Andolsun Biz sana apaçık ayetler indirdik. Bunları fasıklardan başkası inkar etmez.
100- Ne zaman bir ahidde bulundularsa içlerinden bir bölümü onu bozmadı mı? Hayır onların çoğu iman etmezler.
101- Ne zaman onlara Allah Katından yanlarındakini doğrulayan bir elçi gelse kitap verilenlerden birtakımı sanki bilmiyorlarmış gibi Allah'ın Kitabı’nı arkalarına attılar.
102- Ve onlar Süleyman'ın mülkü (nübüvveti) hakkında şeytanların anlattıklarına uydular. Süleyman inkar etmedi; ancak şeytanlar inkar etti. Onlar insanlara sihri ve Babil'deki iki meleğe Harut'a ve Marut'a indirileni öğretiyorlardı. Oysa o ikisi: "Biz yalnızca bir fitneyiz sakın inkar etme" demedikçe hiç kimseye (bir şey) öğretmezlerdi. Fakat onlardan erkekle karısının arasını açan şeyi öğreniyorlardı. Oysa onunla Allah'ın izni olmadıkça hiç kimseye zarar veremezlerdi. Buna rağmen kendilerine zarar verecek ve yarar sağlamayacak şeyi öğreniyorlardı. Andolsun onlar bunu satın alanın ahiretten hiçbir payı olmadığını bildiler; kendi nefislerini karşılığında sattıkları şey ne kötü; bir bilselerdi.
103- Eğer gerçekten iman edip sakınsalardı Allah Katındaki sevab(ları) gerçekten daha hayırlı olurdu; bir bilselerdi.
104- Ey iman edenler "Raina-Bizi güt bize bak" demeyin. "Unzurna-Bizi gözet" deyin ve dinleyin. Kafirler için acı bir azap vardır.
105- Kitap Ehlinden olan kafirler ve müşrikler Rabbinizden üzerinize bir hayrın indirilmesini arzu etmezler. Allah ise dilediğine rahmetini tahsis eder. Allah büyük fazl sahibidir.
106- Biz daha hayırlısını veya bir benzerini getirinceye (kadar) hiçbir ayeti neshetmez (hükmünü yürürlükten kaldırmaz) veya unutturmayız. Bilmez misin ki Allah gerçekten herşeye güç yetirendir.
107- (Yine) Bilmez misin ki gerçekten göklerin ve yerin mülkü Allah'ındır. Sizin Allah'tan başka veliniz ve yardımcınız yoktur.
108- Yoksa daha önce Musa'nın sorguya çekildiği gibi siz de Resulünüzü sorguya mı çekmek istiyorsunuz? Kim imanı inkar ile değişirse artık o dümdüz yoldan sapmış olur.
109- Kitap Ehlinden çoğu kendilerine gerçek (hak) apaçık belli olduktan sonra nefislerini (kuşatan) kıskançlıktan dolayı imanınızdan sonra sizi inkara döndürmek arzusunu duydular. Fakat Allah'ın emri gelinceye kadar onları bırakın ve (onlara ne sözle ne de eylemle) ilişmeyin. Hiç şüphesiz Allah herşeye güç yetirendir.
110- Namazı dosdoğru kılın zekatı verin; önceden kendiniz için hayır olarak neyi takdim ederseniz onu Allah Katında bulacaksınız. Şüphesiz Allah yaptıklarınızı görendir.
111- Dediler ki: "Yahudi veya Hıristiyan olmayan hiç kimse kesin olarak cennete giremez." Bu onların kendi kuruntularıdır. De ki: "Eğer doğru sözlüyseniz kesin-kanıtınızı (burhan) getirin."
112- Hayır kim (güzel davranış ve) iyilikte bulunarak kendisini Allah'a teslim ederse artık onun Rabbi Katında ecri vardır. Onlar için korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklardır.
113- Yahudiler dediler ki: "Hıristiyanlar bir şey (herhangi bir temel) üzere değillerdir"; Hıristiyanlar da: "Yahudiler bir şey üzere değillerdir" dediler. Oysa onlar Kitabı okuyorlar. Bilmeyenler (bilgisizler) de onların söylediklerinin benzerini söylemişlerdi. Artık Allah kıyamet günü anlaşmazlığa düştükleri şeyde aralarında hüküm verecektir.
114- Allah'ın mescidlerinde O'nun isminin anılmasını engelleyen ve bunların yıkılmasına çaba harcayandan daha zalim kim olabilir? Onların (durumu) içlerine korkarak girmekten başkası değildir. Onlar için dünyada bir aşağılanma ahirette büyük bir azap vardır.
115- Doğu da Allah'ındır batı da. Her nereye dönerseniz Allah'ın yüzü (kıblesi) orasıdır. Şüphesiz ki Allah kuşatandır bilendir.
Devamı Aşağıda
Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla
1- Elif Lam Mim
2- Bu kendisinde şüphe olmayan muttakiler için yol gösterici olan bir Kitap'tır.
3- Onlar gaybe inanırlar namazı dosdoğru kılarlar ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden infak ederler.
4- Ve onlar sana indirilene senden önce indirilenlere iman ederler ve ahirete de kesin bir bilgiyle inanırlar.
5- İşte bunlar Rablerinden olan bir hidayet üzeredirler ve kurtuluşa erenler bunlardır.
6- Şüphesiz inkar edenleri uyarsan da uyarmasan da onlar için fark etmez; inanmazlar.
7- Allah onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir; gözlerinin üzerinde perdeler vardır. Ve büyük azap onlaradır.
8- İnsanlardan öyleleri vardır ki: "Biz Allah'a ve ahiret gününe iman ettik" derler; oysa inanmış değillerdir.
9- (Sözde) Allah'ı ve iman edenleri aldatırlar. Oysa onlar yalnızca kendilerini aldatıyorlar ve şuurunda değiller.
10- Kalplerinde hastalık vardır. Allah da hastalıklarını arttırmıştır. Yalan söylemekte olduklarından dolayı onlar için acı bir azap vardır.
11- Kendilerine: "Yeryüzünde fesat çıkarmayın" denildiğinde: "Biz sadece ıslah edicileriz" derler.
12- Bilin ki; gerçekten asıl fesatçılar bunlardır ama şuurunda değildirler.
13- Ve (yine) kendilerine: "İnsanların iman ettiği gibi siz de iman edin" denildiğinde: "Düşük akıllıların iman ettiği gibi mi iman edelim?" derler. Bilin ki gerçekten asıl düşük-akıllılar kendileridir; ama bilmezler.
14- İman edenlerle karşılaştıkları zaman: "İman ettik" derler. Şeytanlarıyla başbaşa kaldıklarında ise derler ki: “Şüphesiz sizinle beraberiz. Biz (onlarla) yalnızca alay ediyoruz."
15- (Asıl) Allah onlarla alay eder ve taşkınlıkları içinde şaşkınca dolaşmalarına (belli bir) süre tanır.
16- İşte bunlar hidayete karşılık sapıklığı satın almışlardır; fakat bu alış-verişleri bir yarar sağlamamış; hidayeti de bulmamışlardır.
17- Bunların örneği ateş yakan adamın örneğine benzer; (ki onun ateşi) çevresini aydınlattığı zaman Allah onların aydınlığını giderir ve göremez bir şekilde karanlıklar içinde bırakıverir.
18- Sağırdırlar dilsizdirler kördürler. Bundan dolayı dönmezler.
19- Ya da (bunlar) karanlıklar gök gürültüsü ve şimşek(ler)le yüklü 'gökten şiddetli bir yağmur fırtınasına tutulmuş gibidirler ki yıldırımların saldığı dehşetle'; ölüm korkusundan parmaklarıyla kulaklarını tıkarlar. Oysa Allah kafirleri çepeçevre kuşatıcıdır.
20- Çakan şimşek neredeyse gözlerini kapıverecek; önlerini her aydınlattığında (biraz) yürürler üzerlerine karanlık basıverince de kalakalırlar. Allah dileseydi işitmelerini de görmelerini de gideriverirdi. Şüphesiz Allah herşeye güç yetirendir.
21- Ey insanlar sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbinize kulluk edin ki sakınasınız.
22- O sizin için yeryüzünü bir döşek gökyüzünü bir bina kıldı. Ve gökten yağmur indirerek bununla sizin için (çeşitli) ürünlerden rızık çıkardı. Öyleyse (bütün bunları) bile bile Allah'a eşler koşmayın.
23- Eğer kulumuza indirdiğimiz (Kur'an)’dan şüphedeyseniz bu durumda siz de bunun benzeri bir sûre getirin. Ve eğer doğru sözlüyseniz Allah'tan başka şahitlerinizi (kendilerine güvendiğiniz yardımcılarınızı) çağırın.
24- Ama yapamazsanız -ki kesin olarak yapamayacaksınız- bu durumda kafirler için hazırlanmış ve yakıtı insanlar ile taşlar olan ateşten sakının.
25- (Ey Muhammed) iman edip salih amellerde bulunanları müjdele. Gerçekten onlar için altlarından ırmaklar akan cennetler vardır. Kendilerine rızık olarak bu ürünlerden her yedirildiğinde: "Bu daha önce de rızıklandığımızdır" derler. Bu onlara (dünyadakine) benzer olarak sunulmuştur. Orada onlar için tertemiz eşler vardır ve onlar orada süresiz kalacaklardır.
26- Şüphesiz Allah bir sivrisineği de ondan üstün olanı da (herhangi bir şeyi) örnek vermekten çekinmez. Böylece iman edenler kuşkusuz bunun Rablerinden gelen bir gerçek olduğunu bilirler; inkar edenler ise "Allah bu örnekle neyi amaçlamış?" derler. (Oysa Allah) Bununla birçoğunu saptırır birçoğunu da hidayete erdirir. Ancak O fasıklardan başkasını saptırmaz.
27- Ki (bunlar) Allah'ın ahdini onu kesin olarak onayladıktan sonra bozarlar Allah'ın kendisiyle birleştirilmesini emrettiği şeyi keserler ve yeryüzünde bozgunculuk çıkarırlar. Kayba uğrayanlar işte bunlardır.
28- Nasıl oluyor da Allah'ı inkar ediyorsunuz? Oysa ölü iken sizi O diriltti; sonra sizi yine öldürecek yine diriltecektir ve sonra O'na döndürüleceksiniz.
29- Sizin için yerde olanların tümünü yaratan O'dur. Sonra göğe yönelip (istiva edip) de onları yedi gök olarak düzenleyen O'dur. Ve O herşeyi bilendir.
30- Hani Rabbin meleklere: "Muhakkak Ben yeryüzünde bir halife var edeceğim" demişti. Onlar da: "Biz Seni şükrünle yüceltir ve (sürekli) takdis ederken orada bozgunculuk çıkaracak ve kanlar akıtacak birini mi var edeceksin?" dediler. (Allah "Şüphesiz sizin bilmediğinizi Ben bilirim" dedi.
31- Ve Adem'e isimlerin hepsini öğretti. Sonra onları meleklere yöneltip: "Eğer doğru sözlüyseniz bunları Bana isimleriyle haber verin" dedi.
32- Dediler ki: "Sen Yücesin bize öğrettiğinden başka bizim hiçbir bilgimiz yok. Gerçekten Sen herşeyi bilen hüküm ve hikmet sahibi olansın."
33- (Allah
34- Ve meleklere: "Adem’e secde edin" dedik. İblis hariç (hepsi) secde ettiler. O ise diretti ve kibirlendi (böylece) kafirlerden oldu.
35- Ve dedik ki: "Ey Adem sen ve eşin cennette yerleş. İkiniz de ondan neresinden dilerseniz bol bol yiyin; ama şu ağaca yaklaşmayın yoksa zalimlerden olursunuz."
2/36- Fakat şeytan oradan ikisinin ayağını kaydırdı ve böylece onları içinde bulundukları (durum)dan çıkardı. Biz de: "Kiminiz kiminize düşman olarak inin sizin için yeryüzünde belli bir vakte kadar bir yerleşim ve meta vardır" dedik.
37- Derken Adem Rabbinden (birtakım) kelimeler aldı. Bunun üzerine (Allah da) tevbesini kabul etti. Şüphesiz O tevbeleri kabul edendir esirgeyendir.
38- Dedik ki: "Oradan tümünüz inin. Bundan sonra size Benden bir hidayet geldiğinde kim Benim hidayetime uyarsa onlara korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklardır."
39- "İnkar edip de ayetlerimizi yalanlayanlar ise; onlar ateşin halkıdırlar ve orada süresiz kalacaklardır."
40- Ey İsrailoğulları size bağışladığım nimetimi hatırlayın ve ahdime bağlı kalın ki Ben de ahdinize bağlı kalayım. Ve yalnızca Benden korkun.
41- Yanınızda olan (Tevrat)ı doğrulayıcı olarak indirdiğime (Kur'an'a) iman edin; onu inkar edenlerin ilki siz olmayın ve ayetlerimizi az bir değer karşılığında değişmeyin. Ve yalnızca Benden korkun.
42- Hakkı batıl ile örtmeyin ve hakkı gizlemeyin. (Kaldı ki) siz (gerçeği) biliyorsunuz.
43- Namazı dosdoğru kılın zekatı verin ve rüku edenlerle birlikte siz de rüku edin.
44- Siz insanlara iyiliği emrederken kendinizi unutuyor musunuz? Oysa siz kitabı okuyorsunuz. Yine de akıllanmayacak mısınız?
45- Sabır ve namazla yardım dileyin. Bu şüphesiz huşû duyanların dışındakiler için ağır (bir yük)dır.
46- Onlar (mü'minler ise) şüphesiz Rableriyle karşılaşacaklarını ve (yine) şüphesiz O'na döneceklerini bilirler.
47- Ey İsrailoğulları size bağışladığım nimetimi ve sizi (bir dönem) alemlere üstün kıldığımı hatırlayın.
48- Ve hiç kimsenin hiç kimse adına bir şey ödemeyeceği hiç kimsenin şefaatinin kabul edilmeyeceği hiç kimseden bir fidye alınmayacağı ve yardım görülmeyeceği bir günden sakının.
49- Sizi dayanılmaz işkencelere uğrattıklarında Firavun ailesinin elinden kurtardığımızı hatırlayın. Onlar kadınlarınızı diri bırakıp erkek çocuklarınızı boğazlıyorlardı. Bunda sizin için Rabbinizden büyük bir imtihan vardı.
50- Ve sizin için denizi ikiye yarıp sizi kurtardığımızı ve Firavun'un adamlarını -gözlerinizin önünde- boğduğumuzu hatırlayın.
51- Hani Musa ile kırk gece için sözleşmiştik. Ama sonra siz onun arkasından buzağıyı (tanrı) edinmiş ve (böylece) zalimler olmuştunuz.
52- Bundan sonra (artık) şükredesiniz diye sizi bağışladık.
53- Ve hidayete eresiniz diye Musa'ya kitabı ve Furkan’ı verdik.
54- Hani Musa kavmine: "Ey kavmim gerçekten siz buzağıyı (tanrı) edinmekle kendinize zulmettiniz. Hemen kusursuzca Yaratan(gerçek İlah)ınıza tevbe edip nefislerinizi öldürün: bu Yaratıcınız Katında sizin için daha hayırlıdır" demişti. Bunun üzerine (Allah) tevbelerinizi kabul etti. Şüphesiz O tevbeleri kabul edendir esirgeyendir.
55- Ve demiştiniz ki: "Ey Musa biz Allah'ı apaçık görünceye kadar sana inanmayız." Bunun üzerine yıldırım sizi (kendinizden) almıştı. Ve siz bakıp duruyordunuz.
56- Sonra şükredesiniz diye sizi ölümünüzden sonra dirilttik.
57- Bulutları üzerinize gölge kıldık ve size kudret helvası ve bıldırcın indirdik. Size rızık olarak verdiklerimizin temizinden yiyin (dedik). Onlar Bize zulmetmediler ancak kendi nefislerine zulmettiler.
58- Ve hatırlayın demiştik ki: "Şu şehre girin ve orada istediğiniz yerde bol bol yiyin yalnızca secde ederek kapısından girerken 'dileğimiz bağışlanmadır' deyin; (Biz de) hatalarınızı bağışlayalım; iyilik yapanların (ecirlerini) arttıracağız."
59- Ama zulmedenler kendilerine söylenen sözü bir başkasıyla değiştirdiler. Biz de o zalimlerin yaptıkları bozgunculuğa karşılık üzerlerine gökten iğrenç bir azap indirdik.
60- (Yine) Hatırlayın; Musa kavmi için su aramıştı o zaman Biz ona: "Asanı taşa vur" demiştik de ondan on iki pınar fışkırmıştı böylece herkes içeceği yeri bilmişti. Allah'ın verdiği rızıktan yiyin için ve yeryüzünde bozgunculuk (fesad) yaparak karışıklık çıkarmayın.
61- Siz (ise şöyle) demiştiniz: "Ey Musa biz bir çeşit yemeğe katlanmayacağız Rabbine yalvar da bize yerin bitirdiklerinden bakla acur sarmısak mercimek ve soğan çıkarsın." (O zaman Musa
62- Şüphesiz iman edenler(le) Yahudiler Hıristiyanlar ve Sabiiler(den kim) Allah'a ve ahiret gününe iman eder ve salih amellerde bulunursa artık onların Allah Katında ecirleri vardır. Onlara korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklardır.
63- Sizden misak almış ve Tur’u üstünüze yükseltmiştik (ve demiştik ki
64- Siz ise bundan sonra da yüz çevirdiniz. Eğer Allah'ın üzerinizdeki fazlı (lütuf ve ihsanı) ve rahmeti olmasaydı siz gerçekten hüsrana uğrayanlardan olurdunuz.
65- Andolsun sizden cumartesi (günü) yasağı çiğneyenleri elbette biliyorsunuz. İşte Biz onlara: "Aşağılık maymunlar olun" dedik.
66- Bunu hem çağdaşlarına hem sonra gelecek olanlara 'ibret verici bir ceza' takva sahipleri için de bir öğüt kıldık.
67- Hani Musa kavmine: "Allah muhakkak sizin bir sığır kesmenizi emrediyor" demişti. "Bizi alaya mı alıyorsun?" dediler. (Musa) "Cahillerden olmaktan Allah'a sığınırım" dedi.
68- "Rabbine adımıza yalvar da bize niteliklerini açıklasın" dediler. (Musa Rabbine yalvardıktan sonra) "Şüphesiz Allah diyor ki: O ne pek geçkin ne de pek genç ikisi arası dinç(likte bir sığır olmalı)dır. Artık emrolunduğunuz şeyi yerine getirin" dedi.
69- (Bu sefer) dediler ki: "Rabbine adımıza yalvar da bize rengini bildirsin." O: "(Rabbim) diyor ki: O bakanların içini ferahlatan sarı bir inektir" dedi.
70- (Onlar yine "Rabbine adımıza yalvar da bize onun niteliklerini açıklasın. Çünkü bize göre sığırlar birbirine benzer. İnşaAllah (Allah dilerse) biz doğruyu buluruz" dediler.
71- (Bunun üzerine Musa “Rabbim) diyor ki: O yeri sürmek ve ekini sulamak için boyunduruğa alınmayan salma ve alacası olmayan bir inektir" dedi. (O zaman): "Şimdi gerçeği getirdin” dediler. Böylece ineği kestiler; ama neredeyse (bunu) yapmayacaklardı.
72- Hani siz bir kişiyi öldürmüştünüz ve bu konuda birbirinize düşmüştünüz. Oysa Allah gizlediklerinizi açığa çıkaracaktı.
73- Bunun için de: "Ona (cesede kestiğiniz ineğin) bir parçasıyla vurun" demiştik. Böylece Allah ölüleri diriltir ve size ayetlerini gösterir; ki akıllanasınız.
74- Bundan sonra kalpleriniz yine katılaştı; taş gibi hatta daha katı. Çünkü taşlardan öyleleri vardır ki onlardan ırmaklar fışkırır öyleleri vardır ki yarılır ondan sular çıkar öyleleri vardır ki Allah korkusuyla yuvarlanır. Allah yaptıklarınızdan gafil (habersiz) değildir.
75- Siz (Müslümanlar) onların size inanacaklarını umuyor musunuz? Oysa onlardan bir bölümü Allah'ın sözünü işitiyor (iyice algılayıp) akıl erdirdikten sonra bile bile değiştiriyorlardı.
76- İman edenlerle karşılaştıklarında "İman ettik" derler; kendi başlarına kaldıkları zaman ise derler ki: "Allah'ın size açtık (açıkladık)larını Rabbiniz Katında size karşı bir belge olsun diye mi onlarla konuşuyorsunuz? Hala akıllanmayacak mısınız?"
77- (Peki) Onlar Allah'ın gizli tuttuklarını da açığa vurduklarını da bildiğini bilmiyorlar mı?
78- Onlardan bir kısmı ümmidir. Kitabı bilmezler; (bildikleri) bir sürü asılsız şeylerden başkası değildir ve yalnızca zannederler.
79- Artık vay hallerine; Kitabı kendi elleriyle yazıp sonra az bir değer karşılığında satmak için "Bu Allah Katındandır" diyenlere. Artık vay elleriyle yazdıklarından dolayı onlara; vay kazanmakta olduklarına.
80- Dediler ki: "Sayılı günlerin dışında ateş asla bize değmeyecektir." De ki: "Allah Katından bir ahid mi aldınız? -ki Allah asla ahdinden dönmez- Yoksa Allah'a karşı bilmediğiniz bir şeyi mi söylüyorsunuz?"
81- Hayır; kim bir kötülük işler de günahı kendisini kuşatırsa (artık) onlar ateşin halkıdırlar orada süresiz kalacaklardır.
82- İman edip salih amellerde bulunanlar ise cennet halkıdırlar orada süresiz kalacaklardır.
83- Hani İsrailoğulları’ndan "Allah'tan başkasına kulluk etmeyin anneye-babaya yakınlara yetimlere ve yoksullara iyilikle davranın insanlara güzel söz söyleyin namazı dosdoğru kılın ve zekatı verin" diye misak almıştık. Sonra siz pek azınız hariç döndünüz ve (hala) yüz çeviriyorsunuz.
84- Hani sizden "Birbirinizin kanını dökmeyin birbirinizi yurtlarınızdan çıkarmayın" diye misak almıştık. Sonra sizler bunu onaylamıştınız hala (buna) şahitlik ediyorsunuz.
85- Sonra (yine) siz birbirinizi öldürüyor bir bölümünüzü yurtlarından sürüp-çıkarıyor ve günah ve düşmanlıkla aleyhlerinde ittifaklar kuruyor ve size esir olarak geldiklerinde onlarla fidyeleşiyordunuz. Oysa onları çıkarmanız size haram kılınmıştı. Yoksa siz kitabın bir bölümüne inanıp da bir bölümünü inkar mı ediyorsunuz? Artık sizden böyle yapanların dünya hayatındaki cezası aşağılık olmaktan başka değildir; kıyamet gününde de azabın en şiddetli olanına uğratılacaklardır. Allah yaptıklarınızdan gafil değildir.
86- İşte bunlar ahireti verip dünya hayatını satın alanlardır; bundan dolayı azapları hafifletilmez ve kendilerine yardım edilmez.
87- Andolsun Biz Musa'ya kitabı verdik ve ardından peş peşe elçiler gönderdik. Meryem oğlu İsa'ya da apaçık belgeler verdik ve onu Ruhu'l-Kudüs'le teyid ettik. Demek size ne zaman bir elçi nefsinizin hoşlanmayacağı bir şeyle gelse büyüklük taslayarak bir kısmınız onu yalanlayacak bir kısmınız da onu öldürecek misiniz?
88- Dediler ki: "Bizim kalplerimiz örtülüdür." Hayır; Allah inkarlarından dolayı onları lanetlemiştir. Bundan dolayı pek azı iman eder.
89- Allah Katından yanlarında olan (Tevrat)ı doğrulayan bir kitap geldiği zaman -ki bundan önce inkar edenlere karşı fetih istiyorlardı- işte bilip-tanıdıkları gelince onu inkar ettiler. Artık Allah'ın laneti kafirlerin üzerinedir.
90- Allah'ın kullarından dilediğine Kendi fazlından (peygamberliği) indirmesini 'kıskanarak ve hakka baş kaldırarak' Allah'ın indirdiklerini tanımamakla nefislerini ne kötü şeye karşılık sattılar. Böylelikle gazab üstüne gazaba uğradılar. Kafirler için alçaltıcı bir azap vardır.
91- Onlara: "Allah'ın indirdiklerine iman edin" denildiğinde: "Biz bize indirilene iman ederiz" derler ve ondan sonra olan (Kur'an)ı inkar ederler. Oysa o (Kur'an) yanlarındakini (kitabı) doğrulayan bir gerçektir. (Onlara) De ki: "Eğer inanıyor idiyseniz daha önce ne diye Allah'ın peygamberlerini öldürüyordunuz?"
92- Andolsun Musa size apaçık belgelerle geldi. Sonra siz onun arkasından buzağıyı (tanrı) edindiniz. İşte siz (böyle) zalimlersiniz.
93- Hani sizden misak almış ve Tur'u üstünüze yükseltmiştik (ve): "Size verdiğimize (kitaba) sımsıkı sarılın ve dinleyin" (demiştik). Demişlerdi ki: "Dinledik ve baş kaldırdık." İnkarları yüzünden buzağı (tutkusu) kalplerine sindirilmişti. De ki: "İnanıyorsanız inancınız size ne kötü şey emrediyor?"
94- De ki: "Eğer Allah Katında ahiret yurdu başka insanların değil de yalnızca sizin ise (ve) doğru sözlüyseniz öyleyse hemen ölümü dileyin."
95- Oysa onlar önceden ellerinin takdim ettiklerinden dolayı onu (ölümü) hiçbir zaman kesin olarak dilemeyeceklerdir. Allah zalimleri bilendir.
96- Andolsun onları hayata karşı (diğer) insanlardan ve şirk koşanlardan (bile) daha ihtiraslı bulursun. (Onlardan) Her biri bin yıl yaşatılsın ister; oysa bunca yaşaması onu azaptan kurtarmaz. Allah onların yapmakta olduklarını görendir.
97- De ki: "Cibril'e kim düşman ise (bilsin ki) gerçekten onu (Kitabı) Allah'ın izniyle kendinden öncekileri doğrulayıcı ve mü'minler için hidayet ve müjde verici olarak senin kalbine indiren O’dur.
98- Her kim Allah'a meleklerine elçilerine Cibril'e ve Mikail'e düşman ise artık şüphesiz Allah da kafirlerin düşmanıdır."
99- Andolsun Biz sana apaçık ayetler indirdik. Bunları fasıklardan başkası inkar etmez.
100- Ne zaman bir ahidde bulundularsa içlerinden bir bölümü onu bozmadı mı? Hayır onların çoğu iman etmezler.
101- Ne zaman onlara Allah Katından yanlarındakini doğrulayan bir elçi gelse kitap verilenlerden birtakımı sanki bilmiyorlarmış gibi Allah'ın Kitabı’nı arkalarına attılar.
102- Ve onlar Süleyman'ın mülkü (nübüvveti) hakkında şeytanların anlattıklarına uydular. Süleyman inkar etmedi; ancak şeytanlar inkar etti. Onlar insanlara sihri ve Babil'deki iki meleğe Harut'a ve Marut'a indirileni öğretiyorlardı. Oysa o ikisi: "Biz yalnızca bir fitneyiz sakın inkar etme" demedikçe hiç kimseye (bir şey) öğretmezlerdi. Fakat onlardan erkekle karısının arasını açan şeyi öğreniyorlardı. Oysa onunla Allah'ın izni olmadıkça hiç kimseye zarar veremezlerdi. Buna rağmen kendilerine zarar verecek ve yarar sağlamayacak şeyi öğreniyorlardı. Andolsun onlar bunu satın alanın ahiretten hiçbir payı olmadığını bildiler; kendi nefislerini karşılığında sattıkları şey ne kötü; bir bilselerdi.
103- Eğer gerçekten iman edip sakınsalardı Allah Katındaki sevab(ları) gerçekten daha hayırlı olurdu; bir bilselerdi.
104- Ey iman edenler "Raina-Bizi güt bize bak" demeyin. "Unzurna-Bizi gözet" deyin ve dinleyin. Kafirler için acı bir azap vardır.
105- Kitap Ehlinden olan kafirler ve müşrikler Rabbinizden üzerinize bir hayrın indirilmesini arzu etmezler. Allah ise dilediğine rahmetini tahsis eder. Allah büyük fazl sahibidir.
106- Biz daha hayırlısını veya bir benzerini getirinceye (kadar) hiçbir ayeti neshetmez (hükmünü yürürlükten kaldırmaz) veya unutturmayız. Bilmez misin ki Allah gerçekten herşeye güç yetirendir.
107- (Yine) Bilmez misin ki gerçekten göklerin ve yerin mülkü Allah'ındır. Sizin Allah'tan başka veliniz ve yardımcınız yoktur.
108- Yoksa daha önce Musa'nın sorguya çekildiği gibi siz de Resulünüzü sorguya mı çekmek istiyorsunuz? Kim imanı inkar ile değişirse artık o dümdüz yoldan sapmış olur.
109- Kitap Ehlinden çoğu kendilerine gerçek (hak) apaçık belli olduktan sonra nefislerini (kuşatan) kıskançlıktan dolayı imanınızdan sonra sizi inkara döndürmek arzusunu duydular. Fakat Allah'ın emri gelinceye kadar onları bırakın ve (onlara ne sözle ne de eylemle) ilişmeyin. Hiç şüphesiz Allah herşeye güç yetirendir.
110- Namazı dosdoğru kılın zekatı verin; önceden kendiniz için hayır olarak neyi takdim ederseniz onu Allah Katında bulacaksınız. Şüphesiz Allah yaptıklarınızı görendir.
111- Dediler ki: "Yahudi veya Hıristiyan olmayan hiç kimse kesin olarak cennete giremez." Bu onların kendi kuruntularıdır. De ki: "Eğer doğru sözlüyseniz kesin-kanıtınızı (burhan) getirin."
112- Hayır kim (güzel davranış ve) iyilikte bulunarak kendisini Allah'a teslim ederse artık onun Rabbi Katında ecri vardır. Onlar için korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklardır.
113- Yahudiler dediler ki: "Hıristiyanlar bir şey (herhangi bir temel) üzere değillerdir"; Hıristiyanlar da: "Yahudiler bir şey üzere değillerdir" dediler. Oysa onlar Kitabı okuyorlar. Bilmeyenler (bilgisizler) de onların söylediklerinin benzerini söylemişlerdi. Artık Allah kıyamet günü anlaşmazlığa düştükleri şeyde aralarında hüküm verecektir.
114- Allah'ın mescidlerinde O'nun isminin anılmasını engelleyen ve bunların yıkılmasına çaba harcayandan daha zalim kim olabilir? Onların (durumu) içlerine korkarak girmekten başkası değildir. Onlar için dünyada bir aşağılanma ahirette büyük bir azap vardır.
115- Doğu da Allah'ındır batı da. Her nereye dönerseniz Allah'ın yüzü (kıblesi) orasıdır. Şüphesiz ki Allah kuşatandır bilendir.
Devamı Aşağıda
Moderatör tarafında düzenlendi: