- Katılım
- 30 Ara 2023
- Mesajlar
- 9,437
-
-
- Konu Yazar
- #1
ASYA HUNLARI
Türk göçlerinin doğu yönünde devam ettiği asırlarda Çin'de kurulan Chou devletinin (M.Ö. 1050-256) Türklerle ilgisi üzerine dikkat çekilmiş hükümdar sülalesinde Gök dini Güneş ve yıldızlann kutlu sayılması gibi inançlarla askerî kuvvette harp arabalannın bulunması ve devletin daha çok Türklerle meskün bölgede (Şensi Batı Şansi Kansu)
kurulmuş olması çeşitli ilim dallarından bazı bilginleri (F. Hirth B. Karlgren Ed. Chavannes J. C. Anderson R. Wilhelm W. Eberhard vb.) bu hanedanın aslen Türk olabileceği veyahut devlette Türk unsurunun hakim bulunduğu düşüncesine sevk etmiçtir (61) Bununla beraber aslında daha ziyade Türk kültürü tesiri fazla belirli bir Çin devlet ve cemiyeti gibi görünen Chou devletine ait bu faraziye kesinlik kazanıncaya kadar Asya Türk tarihini Hunlaria başlatmak yerinde olacaktır.
Çin kaynaklarında M.Ö. 4. asırdan itibaren Türklerle birlikte Moğol Tunguz soyundan bazı gruplann başındaki "Kuzey barbarları hanedanı"nı belirlemek üzere Hiungnu (Hsiungnu) diye anılan kütlenin hangi soydan oldukları hakkında türlü görüşler ileri sürülmüştür: Bu görüşlerde eskiden Çin kaynaklannın Hiungnularla ilgili olarak verdikleri örf adet ve ekonomik faaliyetlere ait iyi incelenmemiş bilgi dikkate alınmış son zamanlarda ise hayli ilerleyen dil ve kültür araştırmaları esas teşkil etmiştir.
Bunlara göre Hiungnular Türk'tür (J. De Guignes 1757; J. Klaproth 1825; F. Hirth 1899; J. Marquart 1903; P. Pelliot 1920; 0. Franke 1930; Gy. Nemeth 1930; McGovern 1939; R. Grousset 1942; W. Eberhard 1942; B. Szasz 1943; L. Bazin 1949; F. Altheim 1953; H.V. Haussig 1954; W. Samolin 1958; 0. Pritsak 1959; G. Clauson 1960 vb.). K. Shiratori (62) önce Türk kabul etmiş sonra(63) da Moğol olduklannı söylemiştir(64). L. Ligetiye göre Hiungnuların kimliğini tesbit etmek müşküldür.
A. v. Gabain(66) Türk-Moğol karışımı oldukları fikrindedir. Her ne kadar Hiungnuların büyük imparatorluğunda Türkler yanında Moğol Tunguz vb. yabancı kavimlerin de yer almaları tabiî ise de devleti kuran ve yürüten asıl unsurun Türk olduğunda şüphe yoktur. Bu devlette aslında orman kavmi olan Moğol ve Tunguz değil Türk bozkır kültürü hakim olup(68) Gök Tanrı'ya inanılıyor (aslında totemci olan Moğollara Tanrı sözü sonra Türklerden intikal etmiştir. Aile "baba hukuku" üzerine kurulu bulunuyordu.
Nihayet Hiungnu devletınde idareci zümre ve hanedanın dili Türkçe idi Siyasî ve kültürel münasebetler vesilesi ile Çin yıllıklarında Hiungnu dilinden zapt edilen şu kelimeler: Tanrı kut börü il (el) ordu tuğ kılıç vb. Türkçe olup Türk dilinin en eski yadigarlarındandır . Ve nihayet devletin sahipleri kendilerine Türkçe'de "kavim halk" manasından olan "Hün" (Khun=/tü/ı) diyorlardı . "Hun" adı bir görüşe göre M.Ö. 1. bin başlarında Kwan Gun 5. asırdan önce Kun 43. asırlarda ise Khun telaffuz edilmişti.
Ağırlık merkezinin Orhun-Selenga ırmaklan ve Türklerce kutlu ülke sayılan Ötüken havalisiOngm ırmağı üzerindeki Karakum ile Ordos bölgesi arasında bulunduğu anlaşılan Hun siyasî birliğinin kesin tarihini M.Ö. 4. asırdan itibaren takip etmek mümkün olmaktadır. Hunlarla ilgili en eski yazılı vesika olarak M.Ö. 318 yılında yapılan bir anlaşma zikredilmiştir. O zaman Chou iktidarının zayıflaması sonucu meydana çıkan 14 kadar büyük derebeyliğin mücadele sahası olan Çin'de birbirleri ile savaş halindeki bu feodal "muharip devletler"den Ch'in (Ts'in)'in gittikçe kuvvetlenmesinden endişelenen komşu beş "krallık" (derebeylik) zikredilen yılda Hun birliği (Hiungnu) ile ittifak andlaşması yapmıştı. Hunlar daha sonra Çin topraklarında baskıyı artırdılar.
Mahallî hanedanlar uzun müdafaa savaşları sırasında korunmak maksadı ile meskün sahaları ve askerî yığınak yerlerini surlarla çeviriyorlardı. Chou'lardan iktidan M.Ö. 256'da tamamen devralan Ch'in devleti(Şensi'de)'nin ünlü hükümdan Shihhuangti (M.Ö. 247-210) kuzey taarruzlarına karşı sınırlarını büsbütün kapamak için surların iç kısımlarını yıktırarak elde ettiği malzeme ile dış surları birbirine bağlamak ve boş yerleri tamamlatmak sureti ile meşhur Çin Seddi'm (15 m. yükseklik 9 m. genişlik düz bir hat halinde uzunluk 1845 km.) meydana getirdi (M.Ö. 214)Böylece Çinlilerin en tesirli korunma tedbiri aldıklarına kanaat getirdikleri bu sırada iki mühim hadise vuküa geldi: Çin'de uzun müddet dirayetli imparatorlar yetiştiren Han sülalesi (îlk Han M.Ö. 206 M.S. 22 İkinci Han M.S. 24220)'nin kurulması ve Hun devletinin başına da Mo-tun (veya Maotun Mavdun; eski okunuşlar: Moduk Meitei Mote Mete)' un geçmesi (M.Ö. 209).
Çin kaynaklarında Hunların Tuku (=Türk?) adlı aile veya kabilesine mensup olduğu bildirilen Mo-tun (Beğtun) kendi oğlunu tahta getirmeği tasarlayan üvey anasmın teşviki ile babası T'uman tarafından tahttan mahrum bırakılması teşebbüsü karşısında emrindeki demir disiplin altında yetiştirilmiş 10 bin atlı ile katıldığı bir sürek avında Tuman'ın öldürülmesi üzerine Hun hükümdan ilan edilerek (M.Ö. 209-174) Hun dilinde "imparator" manasında "sonsüz genişlik yucelik ululuk" ifade eden ve Asya Türk devletlerinde 6 asır kadar kullanılan Tanhu (türlü okuyuşlar: Tanju Jenuye Şanu ve son olarak aynı Çince işaretin bugünkü söyleniçi ile Şanyü Şany) unvanını aldı(78). Devletini yeniden düzenledi ve kendisini iyi tanımadıkları anlaşılan Tunghu'lann (doğudaki Moğol-Tunguz kabileler birliği) ısrarla toprak talepleri karşısında savaş açarak onları perişan etti.
Böylece hakimiyetini kuzey Peçili'ye kadar genişlettikten sonra Orta Asya'da Tanrı dağlarıKansu havalisindeki Hind-Avrupa menşeli sanılan Yüeçi (Yüehch'ih)leri (79) mağlüp etti (M.Ö. 203). O sırada Hun devleti "Sol Bilge elig'i"nin Shangku'da "Sağ Bilge elig'i"nin Shangkün(Şensi)'de ikamet ettiği tahmin edildiği bu dönemde Mo-tun daha sonra Çin topraklanna yöneldi 3 yıl kadar sürdüğü anlaşılan (201-199) bu savaşlarda Mai Taiyuan bölgelerini zapt etti. Han sülalesinin kurucusu împarator Kaoti (M.Ö. 206-195)'nin 320 bin kişilik ordusunu Paiteng'de bozkır usülü sahte ric'at gösterisi ("Türan Taktiki" bk. aş. Kültür: Ordu) ile çember içine aldı.
împarator bozkır bölgelerinin Hun devletine terki yiyecek ve ipek verilmesi ve yıllıkvergi şartları ile kendini ve ordusunu kurtarmağa muvaffak oldu81. Doğu Asya tarihinde iki büyük devlet arasında akdedilmiş ilk milletlerarası mukavele olduğu belirtilen bu andlaşma82 (M.Ö. 201) gereğince Mo-tun'un bir Çin prensesi ile de evlenmesi sonucu Çin ile dostluk havası içinde împaratoriçe Lü (M.Ö. 195-179) ve împarator Wenti (M.Ö. 179-157) zamanlarında da devam etmiş olan ticarî münasebetler geliştirilirken Mo-tun Baykal gölü kıyılanndan îrtiş yatağına kadar olan bozkırları ve daha batıdaki Tingling'ler bazı Ogur (Hochieh = 0k'ue) kollan ile meskün araziyi kuzey Türkistan'ı zaptetti ve oradaki Yüeçi'lerin komşusu Wusun'lan himayesine aldı.
Bu suretle büyük Hun hükümdarı o çağda Asya kıt'asında yaçıyan Türk soyundan hemen bütün topluluklan kendi idaresinde tek bayrak altında toplamış oluyordu. împaratorluk sınırlannın doğuda Kore'ye kuzeyde Baykal gölü ve Ob îrtiş îşim nehirlerine batıda Aral gölüne güneyde Çin'de Wei ırmağı Tibet yaylası Karakurum dağları hattına ulaştığı bu tarihlerde Hunlara tabi olanlar arasında Moğollar Tibetliler Tunguzlar ve Çinliler de vardır. Mo-tun tarafından Çin hükümetine gönderilen M.Ö. 176 tarihli mektuptan anlaşıldığına göre yalnız îç Asya'da Türk devletine bağlı kavim ve şehirdevletçiklerinin sayısı 26 idi ve hepsi Tanhu'nun ifadesi ile "yay geren"lerle "tek bir aile" halinde birleşmişlerdi.
Mo-tun M.Ö. 174 yılında öldüğü zaman sivil ve askerî teşkilatı iç ve dış siyaseti dini ordusu harp tekniği ve san'atı ile yüksek vasıflı bir cemiyet halinde daha sonraki bütün Türk devletlerine örnek olan tarihi kesin ilk Türk siyasî teşekkülü; "Büyük Hun Devleti" kudretinin zirvesinde bulunuyordu. Görüldüğü üzere bu devlet idaresindeki kısıtlı tarım sahalarına karşılık daha ziyade otlağı bol besiciliğe elverişli bozkırlar bölgesinde kurulmuştu. Ekonomisinin temeli başta at olmak üzere hayvan yetiştiricilik idi.
Buna göre sosyal durumu da toprağa bağlı "köylü" kültüründeki geniş arazi sahibi Çin "gentry" tabakası ile köle sınıfından çok farklı idi. Ne malikanelere ne de toprak kölelerine rastlanmayan Hun bölgelerinde halk kan akrabalığı ile birbirine bağlı ailelerin meydana getirdiği sosyal ve siyasî birlikler olarak disiplinli ve kendilerini müdafaa için daima silahlı kabileler (boylar) halinde yaşıyor ve devlet bu kabile birliklerinin (bodunlar) kendi aralarında sıkı işbirliği yapmalanndan doğuyordu. Devlet bu kuruluşu icabı ve bilhassa ordunun Mo-tun tarafından tanziminden sonra merkezden idare edilen bir "askerî teşkilat" niteliği kazanması sebebi ile askerî karakterde idi ve gerekli şartlar (bozkırda eğitilmiş olmak at ve silah) hazır olduğu için de fütühata açıktı.
Bu yönden de "köylü" Çin devletinden ayrılıyordu. Çin'de esas rejim "feodalite" olduğu halde Hun devletinde merkeziyetçilik dikkati çekecek kadar belirli idi. Küçük memurlar ve bazı müşavirler belki Çinli idi fakat emirlerindeki silahlı kuvvetlerle aynı zamanda birer kumandan olan bütün yüksek görevliler ile birinci derecede sorumlu makam sahipleri hep Hun asıldan oldukları gibi devlet teşkilatının da (mesela sağsol veya doğubatı taksimatı vb.) Çinlilik ile hiç ilgisi yoktu ; Mo-tun tarafından gerçekleştirilen ve toplulukta kabilecilik gayretlerini kırarak adeta devlete millî topluluk havasını getiren ordudaki 10'lu tertip de Türk idi .
Esasen devletin millî karakterinin korunmasına dikkat edildiğine dair bazı davranışlar göze çarpıyordu: Mesela Paiteng'de imparator idaresindeki Çin ordusunu kuçatan Mo-tun'un Çin içlerine dalarak bozkırdan uzaklaşmasına zevcesi ve herhalde devlet meclisi tarafından engel olunmuştu. înanç yönünden de ne Moğol totemciliği ne de Çin toprak tanrıcılığı ile ilgisi bulunmayan bozkır Türk GökTanrı itikadındaki Hun devleti'nin meydana geliçinde "Çin imparatorluğu"nun model olduğuna dair yaygın görüş normal ölçülerdeki karşılıklı kültür tesirleri dışında doğru sayılmamalıdır.
Zira bu düçüncenin gerekçesinde ileri sürülen "Hiungnu hükümdarının tıpkı Çin imparatoru gibi Gök'ün (Tanrı'nın) oğlu olarak görünmek ve Çin'dekine benzer saray erkanına sahip olmak lüzümu" Hun devleti için zarürî değildi. Önce devlet Çin topraklannda değil "Hiungnu"lar sahasında kurulmuştu;dolayısiyle Çin meçrüiyet prensiplerini bu devlette aramakta isabet yoktur. Ikincisi Mo-tun'un "Gök'ün oglu" diye bir unvan takındığı çüphelidir çünkü onu tavsif eden: T'engli Koto (aynı Çince işaretin bugünkü söyleniçi ile Ch'engli kut'u) Tan/ıu91 tabirindeki çimdiye kadar "oğul" manasına geldiği sanılan ikinci kelimenin "kut" (siyasî iktidar) demek olduğu anlaçılmıçtır (bk. aş. Kültür: Kut). Üçüncüsü Çin devletinde "Gök'ün oğlu" kavramı da aslen Çin değil Türk mençelidir.
(Tafsilen bk. aş. Kültür: Hükümranlık). Bütün bunlardan dolayı Mo-tun zamanında kesin şeklini aldığı görülen Büyük Hun devleti etnik yönden ve hakimiyet anlayıçı sosyal yapısı idarî ve askerî küruluçları (sosyopolitik üniteler devlet meclisi= toy sağsol teçkilatı bilge elig'ler vb.) dini ve dünya görüçü ile Türk milletinin tarih ve kültüründe feyizli etkilerini iki bin yıl sürdüren bir ana kaynak durumundadır. Bu itibarla Türk ve dünya tarihinde çok büyük önem taşır.
Mo-tun'un oğlu tanhu Kiok (Chiyü. /Kök?/ veya Laoshang M.Ö. 174160) Hun imparatorluğunun bu büyüklüğünü muhafaza etmeğe çalıçtı. Yurtlanndan oynattığı Yüeçi'lerin Afganistan'a giderek Baktria (Belh) bölgesinde vaktiyle îskender tarafından kurulmuç olan Grek hakimiyetine son verdikleri tarihte (M.Ö. 166) kalabalık ordusu ile Çin'e girerek başkent Ch'angan yakımndaki imparator sarayını yakan Kiok bu seferdeki gayesine uygun olarak Çin ile iktisadî iliçkilerini dostane bir şekilde sürdürmek için bir Çin prensesi ile evlendi.
Şüphesiz Çin sarayı ile devam ettirilen akrabalık siyasî mahiyette bir davranıçtan ibaretti. Fakat bu suretle ileride Çin ile temas halindeki hemen bütün Türk devletleri bakımından kötü neticeler verecek olan bir çığır derinleçtirilmiç oldu. Çünkü hanedanlar arasındaki bu yakınlaçmalar her zaman Çin hile makinesinin harekete geçmesi için fırsat teçkil etmekte idi. Hun merkezinde Çinli prensesin himayesinden faydalanan Çin diplomat ve vazifelileri Hun imparatorluğu topraklarında serbestçe gezip dolaçıyorlar Türkler ve tabi kavimler arasında kötü propaganda yapıyorlar devleti sinsice kuvvetten düşürmeğe çalıçıyorlardı.
Bundan baçka ticaret mah olarak memlekete sokulup Hun ileri gelenleri arasında revaç bulan Çin ipeği lüks zevki yolu ile rehaveti arttırmakta idi. Kiok devrinde fazla hissedilmeyen bu menfî durumlar onun oğlu Künçin (Chünch'en) zamanında (M.Ö. 160-126) gerçek bir huzursuzluk kaynağı olarak kendini gösterdi. Keza Han sülalesine damad olan bu tanhu babası ve dedesi ölçüsünde dirayetli ve asker ruhlu bir hükümdar olmadığı için Hun iktidarında sarsıntılar belirdi. Çinlilerin bu devirde (împarator Chingti: 157-141) sınır boylannda ufak çaptaki akınları durdurduğu görülüyordu.
îlk defa imparator Wuti (M.Ö. 141-87) kalabalık ordular teşkil ederek Hun hakimiyetinin yıkılmasını hedef tutan planlarını tatbike girişti. Propagandayı arttırdı. Gayelerinden biri de Çin için büyük gelir kaynağı olan ipeğe batı bölgelerinde yeni pazarlar bulmak ve îç Asyaîran üzerinden Akdeniz kıyılarına ulaşan meşhur "İpekyolu"nu emniyet altına almaktı. Dolayısiyle Orta ve Batı Asya'da yabancıların kudretini kırması lazımdı. Bilindiği gibi aşağı yukarı M.S. 1. bin sonlarına kadar TürkÇin mücadelelerinin temel sebeplerinden biri bu kervan yoluna hakimiyet meselesi olmuştur .
Wuti'nin îpekyolu üzerindeki memleket ve kavimleri öğrenmek ve Hunlara karşı onlarla işbirliği sağlamak maksadı ile batıya gönderdiği yüksek rütbeli bir asker olan Çangk'ien(Changch'ien)'in gizli vazifesini yaparken Hunlar tarafından bir süre gözaltında tutulmasına rağmen buralarda geçirdiği uzun müddet içinde (M.Ö. 138126) edindiği bilgiyi temaslarını ve hükümete tavsiyelerini ihtiva eden mühim rapor imparatoru memnun etmiş ve sonraki Çin siyaseti için başlıca rehber vazifesini görmüştür96.
Bu arada Çinliler çok ehemmiyetli bir başarı daha elde etmişlerdi ki o da ordularını Türk usülüne göre yetiştirmeleri ve Hun silahlan ile teçhiz etmeleri idi. Daha Mo-tun'dan çok önceleri 318 andlaşması ile ilgili olup Hunlara karşı askerî gücünü takviyeye çalışan Chao (Şansi'de) krallığında Wuling (M.Ö. 325298) zamanında başlayıp daha sonra kuzey Çin'de feodal hükümetlerin yerini alan büyük Ch'in devletinin imparatoru Shihhuangti zamanında hızla devam eden bu askerî ıslahat hareketleri Han imparatoru Wuti'nin kumandanlarından
Weits'ing ile Hun tarzında 140 bin kişilik bir süvari kuvveti çıkaran Ho K'üping tarafından büyük başarıya ulaştırılmıştı. M.Ö. 127-117 yılları arasında Ordos'daki Hunlara karşı kazandıkları zaferler Hun ağırlık merkezinin Gobi'den kuzeye Orhun nehri bölgesine kaymasına sebep olmuştu.
Türk göçlerinin doğu yönünde devam ettiği asırlarda Çin'de kurulan Chou devletinin (M.Ö. 1050-256) Türklerle ilgisi üzerine dikkat çekilmiş hükümdar sülalesinde Gök dini Güneş ve yıldızlann kutlu sayılması gibi inançlarla askerî kuvvette harp arabalannın bulunması ve devletin daha çok Türklerle meskün bölgede (Şensi Batı Şansi Kansu)
kurulmuş olması çeşitli ilim dallarından bazı bilginleri (F. Hirth B. Karlgren Ed. Chavannes J. C. Anderson R. Wilhelm W. Eberhard vb.) bu hanedanın aslen Türk olabileceği veyahut devlette Türk unsurunun hakim bulunduğu düşüncesine sevk etmiçtir (61) Bununla beraber aslında daha ziyade Türk kültürü tesiri fazla belirli bir Çin devlet ve cemiyeti gibi görünen Chou devletine ait bu faraziye kesinlik kazanıncaya kadar Asya Türk tarihini Hunlaria başlatmak yerinde olacaktır.
Çin kaynaklarında M.Ö. 4. asırdan itibaren Türklerle birlikte Moğol Tunguz soyundan bazı gruplann başındaki "Kuzey barbarları hanedanı"nı belirlemek üzere Hiungnu (Hsiungnu) diye anılan kütlenin hangi soydan oldukları hakkında türlü görüşler ileri sürülmüştür: Bu görüşlerde eskiden Çin kaynaklannın Hiungnularla ilgili olarak verdikleri örf adet ve ekonomik faaliyetlere ait iyi incelenmemiş bilgi dikkate alınmış son zamanlarda ise hayli ilerleyen dil ve kültür araştırmaları esas teşkil etmiştir.
Bunlara göre Hiungnular Türk'tür (J. De Guignes 1757; J. Klaproth 1825; F. Hirth 1899; J. Marquart 1903; P. Pelliot 1920; 0. Franke 1930; Gy. Nemeth 1930; McGovern 1939; R. Grousset 1942; W. Eberhard 1942; B. Szasz 1943; L. Bazin 1949; F. Altheim 1953; H.V. Haussig 1954; W. Samolin 1958; 0. Pritsak 1959; G. Clauson 1960 vb.). K. Shiratori (62) önce Türk kabul etmiş sonra(63) da Moğol olduklannı söylemiştir(64). L. Ligetiye göre Hiungnuların kimliğini tesbit etmek müşküldür.
A. v. Gabain(66) Türk-Moğol karışımı oldukları fikrindedir. Her ne kadar Hiungnuların büyük imparatorluğunda Türkler yanında Moğol Tunguz vb. yabancı kavimlerin de yer almaları tabiî ise de devleti kuran ve yürüten asıl unsurun Türk olduğunda şüphe yoktur. Bu devlette aslında orman kavmi olan Moğol ve Tunguz değil Türk bozkır kültürü hakim olup(68) Gök Tanrı'ya inanılıyor (aslında totemci olan Moğollara Tanrı sözü sonra Türklerden intikal etmiştir. Aile "baba hukuku" üzerine kurulu bulunuyordu.
Nihayet Hiungnu devletınde idareci zümre ve hanedanın dili Türkçe idi Siyasî ve kültürel münasebetler vesilesi ile Çin yıllıklarında Hiungnu dilinden zapt edilen şu kelimeler: Tanrı kut börü il (el) ordu tuğ kılıç vb. Türkçe olup Türk dilinin en eski yadigarlarındandır . Ve nihayet devletin sahipleri kendilerine Türkçe'de "kavim halk" manasından olan "Hün" (Khun=/tü/ı) diyorlardı . "Hun" adı bir görüşe göre M.Ö. 1. bin başlarında Kwan Gun 5. asırdan önce Kun 43. asırlarda ise Khun telaffuz edilmişti.
Ağırlık merkezinin Orhun-Selenga ırmaklan ve Türklerce kutlu ülke sayılan Ötüken havalisiOngm ırmağı üzerindeki Karakum ile Ordos bölgesi arasında bulunduğu anlaşılan Hun siyasî birliğinin kesin tarihini M.Ö. 4. asırdan itibaren takip etmek mümkün olmaktadır. Hunlarla ilgili en eski yazılı vesika olarak M.Ö. 318 yılında yapılan bir anlaşma zikredilmiştir. O zaman Chou iktidarının zayıflaması sonucu meydana çıkan 14 kadar büyük derebeyliğin mücadele sahası olan Çin'de birbirleri ile savaş halindeki bu feodal "muharip devletler"den Ch'in (Ts'in)'in gittikçe kuvvetlenmesinden endişelenen komşu beş "krallık" (derebeylik) zikredilen yılda Hun birliği (Hiungnu) ile ittifak andlaşması yapmıştı. Hunlar daha sonra Çin topraklarında baskıyı artırdılar.
Mahallî hanedanlar uzun müdafaa savaşları sırasında korunmak maksadı ile meskün sahaları ve askerî yığınak yerlerini surlarla çeviriyorlardı. Chou'lardan iktidan M.Ö. 256'da tamamen devralan Ch'in devleti(Şensi'de)'nin ünlü hükümdan Shihhuangti (M.Ö. 247-210) kuzey taarruzlarına karşı sınırlarını büsbütün kapamak için surların iç kısımlarını yıktırarak elde ettiği malzeme ile dış surları birbirine bağlamak ve boş yerleri tamamlatmak sureti ile meşhur Çin Seddi'm (15 m. yükseklik 9 m. genişlik düz bir hat halinde uzunluk 1845 km.) meydana getirdi (M.Ö. 214)Böylece Çinlilerin en tesirli korunma tedbiri aldıklarına kanaat getirdikleri bu sırada iki mühim hadise vuküa geldi: Çin'de uzun müddet dirayetli imparatorlar yetiştiren Han sülalesi (îlk Han M.Ö. 206 M.S. 22 İkinci Han M.S. 24220)'nin kurulması ve Hun devletinin başına da Mo-tun (veya Maotun Mavdun; eski okunuşlar: Moduk Meitei Mote Mete)' un geçmesi (M.Ö. 209).
Çin kaynaklarında Hunların Tuku (=Türk?) adlı aile veya kabilesine mensup olduğu bildirilen Mo-tun (Beğtun) kendi oğlunu tahta getirmeği tasarlayan üvey anasmın teşviki ile babası T'uman tarafından tahttan mahrum bırakılması teşebbüsü karşısında emrindeki demir disiplin altında yetiştirilmiş 10 bin atlı ile katıldığı bir sürek avında Tuman'ın öldürülmesi üzerine Hun hükümdan ilan edilerek (M.Ö. 209-174) Hun dilinde "imparator" manasında "sonsüz genişlik yucelik ululuk" ifade eden ve Asya Türk devletlerinde 6 asır kadar kullanılan Tanhu (türlü okuyuşlar: Tanju Jenuye Şanu ve son olarak aynı Çince işaretin bugünkü söyleniçi ile Şanyü Şany) unvanını aldı(78). Devletini yeniden düzenledi ve kendisini iyi tanımadıkları anlaşılan Tunghu'lann (doğudaki Moğol-Tunguz kabileler birliği) ısrarla toprak talepleri karşısında savaş açarak onları perişan etti.
Böylece hakimiyetini kuzey Peçili'ye kadar genişlettikten sonra Orta Asya'da Tanrı dağlarıKansu havalisindeki Hind-Avrupa menşeli sanılan Yüeçi (Yüehch'ih)leri (79) mağlüp etti (M.Ö. 203). O sırada Hun devleti "Sol Bilge elig'i"nin Shangku'da "Sağ Bilge elig'i"nin Shangkün(Şensi)'de ikamet ettiği tahmin edildiği bu dönemde Mo-tun daha sonra Çin topraklanna yöneldi 3 yıl kadar sürdüğü anlaşılan (201-199) bu savaşlarda Mai Taiyuan bölgelerini zapt etti. Han sülalesinin kurucusu împarator Kaoti (M.Ö. 206-195)'nin 320 bin kişilik ordusunu Paiteng'de bozkır usülü sahte ric'at gösterisi ("Türan Taktiki" bk. aş. Kültür: Ordu) ile çember içine aldı.
împarator bozkır bölgelerinin Hun devletine terki yiyecek ve ipek verilmesi ve yıllıkvergi şartları ile kendini ve ordusunu kurtarmağa muvaffak oldu81. Doğu Asya tarihinde iki büyük devlet arasında akdedilmiş ilk milletlerarası mukavele olduğu belirtilen bu andlaşma82 (M.Ö. 201) gereğince Mo-tun'un bir Çin prensesi ile de evlenmesi sonucu Çin ile dostluk havası içinde împaratoriçe Lü (M.Ö. 195-179) ve împarator Wenti (M.Ö. 179-157) zamanlarında da devam etmiş olan ticarî münasebetler geliştirilirken Mo-tun Baykal gölü kıyılanndan îrtiş yatağına kadar olan bozkırları ve daha batıdaki Tingling'ler bazı Ogur (Hochieh = 0k'ue) kollan ile meskün araziyi kuzey Türkistan'ı zaptetti ve oradaki Yüeçi'lerin komşusu Wusun'lan himayesine aldı.
Bu suretle büyük Hun hükümdarı o çağda Asya kıt'asında yaçıyan Türk soyundan hemen bütün topluluklan kendi idaresinde tek bayrak altında toplamış oluyordu. împaratorluk sınırlannın doğuda Kore'ye kuzeyde Baykal gölü ve Ob îrtiş îşim nehirlerine batıda Aral gölüne güneyde Çin'de Wei ırmağı Tibet yaylası Karakurum dağları hattına ulaştığı bu tarihlerde Hunlara tabi olanlar arasında Moğollar Tibetliler Tunguzlar ve Çinliler de vardır. Mo-tun tarafından Çin hükümetine gönderilen M.Ö. 176 tarihli mektuptan anlaşıldığına göre yalnız îç Asya'da Türk devletine bağlı kavim ve şehirdevletçiklerinin sayısı 26 idi ve hepsi Tanhu'nun ifadesi ile "yay geren"lerle "tek bir aile" halinde birleşmişlerdi.
Mo-tun M.Ö. 174 yılında öldüğü zaman sivil ve askerî teşkilatı iç ve dış siyaseti dini ordusu harp tekniği ve san'atı ile yüksek vasıflı bir cemiyet halinde daha sonraki bütün Türk devletlerine örnek olan tarihi kesin ilk Türk siyasî teşekkülü; "Büyük Hun Devleti" kudretinin zirvesinde bulunuyordu. Görüldüğü üzere bu devlet idaresindeki kısıtlı tarım sahalarına karşılık daha ziyade otlağı bol besiciliğe elverişli bozkırlar bölgesinde kurulmuştu. Ekonomisinin temeli başta at olmak üzere hayvan yetiştiricilik idi.
Buna göre sosyal durumu da toprağa bağlı "köylü" kültüründeki geniş arazi sahibi Çin "gentry" tabakası ile köle sınıfından çok farklı idi. Ne malikanelere ne de toprak kölelerine rastlanmayan Hun bölgelerinde halk kan akrabalığı ile birbirine bağlı ailelerin meydana getirdiği sosyal ve siyasî birlikler olarak disiplinli ve kendilerini müdafaa için daima silahlı kabileler (boylar) halinde yaşıyor ve devlet bu kabile birliklerinin (bodunlar) kendi aralarında sıkı işbirliği yapmalanndan doğuyordu. Devlet bu kuruluşu icabı ve bilhassa ordunun Mo-tun tarafından tanziminden sonra merkezden idare edilen bir "askerî teşkilat" niteliği kazanması sebebi ile askerî karakterde idi ve gerekli şartlar (bozkırda eğitilmiş olmak at ve silah) hazır olduğu için de fütühata açıktı.
Bu yönden de "köylü" Çin devletinden ayrılıyordu. Çin'de esas rejim "feodalite" olduğu halde Hun devletinde merkeziyetçilik dikkati çekecek kadar belirli idi. Küçük memurlar ve bazı müşavirler belki Çinli idi fakat emirlerindeki silahlı kuvvetlerle aynı zamanda birer kumandan olan bütün yüksek görevliler ile birinci derecede sorumlu makam sahipleri hep Hun asıldan oldukları gibi devlet teşkilatının da (mesela sağsol veya doğubatı taksimatı vb.) Çinlilik ile hiç ilgisi yoktu ; Mo-tun tarafından gerçekleştirilen ve toplulukta kabilecilik gayretlerini kırarak adeta devlete millî topluluk havasını getiren ordudaki 10'lu tertip de Türk idi .
Esasen devletin millî karakterinin korunmasına dikkat edildiğine dair bazı davranışlar göze çarpıyordu: Mesela Paiteng'de imparator idaresindeki Çin ordusunu kuçatan Mo-tun'un Çin içlerine dalarak bozkırdan uzaklaşmasına zevcesi ve herhalde devlet meclisi tarafından engel olunmuştu. înanç yönünden de ne Moğol totemciliği ne de Çin toprak tanrıcılığı ile ilgisi bulunmayan bozkır Türk GökTanrı itikadındaki Hun devleti'nin meydana geliçinde "Çin imparatorluğu"nun model olduğuna dair yaygın görüş normal ölçülerdeki karşılıklı kültür tesirleri dışında doğru sayılmamalıdır.
Zira bu düçüncenin gerekçesinde ileri sürülen "Hiungnu hükümdarının tıpkı Çin imparatoru gibi Gök'ün (Tanrı'nın) oğlu olarak görünmek ve Çin'dekine benzer saray erkanına sahip olmak lüzümu" Hun devleti için zarürî değildi. Önce devlet Çin topraklannda değil "Hiungnu"lar sahasında kurulmuştu;dolayısiyle Çin meçrüiyet prensiplerini bu devlette aramakta isabet yoktur. Ikincisi Mo-tun'un "Gök'ün oglu" diye bir unvan takındığı çüphelidir çünkü onu tavsif eden: T'engli Koto (aynı Çince işaretin bugünkü söyleniçi ile Ch'engli kut'u) Tan/ıu91 tabirindeki çimdiye kadar "oğul" manasına geldiği sanılan ikinci kelimenin "kut" (siyasî iktidar) demek olduğu anlaçılmıçtır (bk. aş. Kültür: Kut). Üçüncüsü Çin devletinde "Gök'ün oğlu" kavramı da aslen Çin değil Türk mençelidir.
(Tafsilen bk. aş. Kültür: Hükümranlık). Bütün bunlardan dolayı Mo-tun zamanında kesin şeklini aldığı görülen Büyük Hun devleti etnik yönden ve hakimiyet anlayıçı sosyal yapısı idarî ve askerî küruluçları (sosyopolitik üniteler devlet meclisi= toy sağsol teçkilatı bilge elig'ler vb.) dini ve dünya görüçü ile Türk milletinin tarih ve kültüründe feyizli etkilerini iki bin yıl sürdüren bir ana kaynak durumundadır. Bu itibarla Türk ve dünya tarihinde çok büyük önem taşır.
Mo-tun'un oğlu tanhu Kiok (Chiyü. /Kök?/ veya Laoshang M.Ö. 174160) Hun imparatorluğunun bu büyüklüğünü muhafaza etmeğe çalıçtı. Yurtlanndan oynattığı Yüeçi'lerin Afganistan'a giderek Baktria (Belh) bölgesinde vaktiyle îskender tarafından kurulmuç olan Grek hakimiyetine son verdikleri tarihte (M.Ö. 166) kalabalık ordusu ile Çin'e girerek başkent Ch'angan yakımndaki imparator sarayını yakan Kiok bu seferdeki gayesine uygun olarak Çin ile iktisadî iliçkilerini dostane bir şekilde sürdürmek için bir Çin prensesi ile evlendi.
Şüphesiz Çin sarayı ile devam ettirilen akrabalık siyasî mahiyette bir davranıçtan ibaretti. Fakat bu suretle ileride Çin ile temas halindeki hemen bütün Türk devletleri bakımından kötü neticeler verecek olan bir çığır derinleçtirilmiç oldu. Çünkü hanedanlar arasındaki bu yakınlaçmalar her zaman Çin hile makinesinin harekete geçmesi için fırsat teçkil etmekte idi. Hun merkezinde Çinli prensesin himayesinden faydalanan Çin diplomat ve vazifelileri Hun imparatorluğu topraklarında serbestçe gezip dolaçıyorlar Türkler ve tabi kavimler arasında kötü propaganda yapıyorlar devleti sinsice kuvvetten düşürmeğe çalıçıyorlardı.
Bundan baçka ticaret mah olarak memlekete sokulup Hun ileri gelenleri arasında revaç bulan Çin ipeği lüks zevki yolu ile rehaveti arttırmakta idi. Kiok devrinde fazla hissedilmeyen bu menfî durumlar onun oğlu Künçin (Chünch'en) zamanında (M.Ö. 160-126) gerçek bir huzursuzluk kaynağı olarak kendini gösterdi. Keza Han sülalesine damad olan bu tanhu babası ve dedesi ölçüsünde dirayetli ve asker ruhlu bir hükümdar olmadığı için Hun iktidarında sarsıntılar belirdi. Çinlilerin bu devirde (împarator Chingti: 157-141) sınır boylannda ufak çaptaki akınları durdurduğu görülüyordu.
îlk defa imparator Wuti (M.Ö. 141-87) kalabalık ordular teşkil ederek Hun hakimiyetinin yıkılmasını hedef tutan planlarını tatbike girişti. Propagandayı arttırdı. Gayelerinden biri de Çin için büyük gelir kaynağı olan ipeğe batı bölgelerinde yeni pazarlar bulmak ve îç Asyaîran üzerinden Akdeniz kıyılarına ulaşan meşhur "İpekyolu"nu emniyet altına almaktı. Dolayısiyle Orta ve Batı Asya'da yabancıların kudretini kırması lazımdı. Bilindiği gibi aşağı yukarı M.S. 1. bin sonlarına kadar TürkÇin mücadelelerinin temel sebeplerinden biri bu kervan yoluna hakimiyet meselesi olmuştur .
Wuti'nin îpekyolu üzerindeki memleket ve kavimleri öğrenmek ve Hunlara karşı onlarla işbirliği sağlamak maksadı ile batıya gönderdiği yüksek rütbeli bir asker olan Çangk'ien(Changch'ien)'in gizli vazifesini yaparken Hunlar tarafından bir süre gözaltında tutulmasına rağmen buralarda geçirdiği uzun müddet içinde (M.Ö. 138126) edindiği bilgiyi temaslarını ve hükümete tavsiyelerini ihtiva eden mühim rapor imparatoru memnun etmiş ve sonraki Çin siyaseti için başlıca rehber vazifesini görmüştür96.
Bu arada Çinliler çok ehemmiyetli bir başarı daha elde etmişlerdi ki o da ordularını Türk usülüne göre yetiştirmeleri ve Hun silahlan ile teçhiz etmeleri idi. Daha Mo-tun'dan çok önceleri 318 andlaşması ile ilgili olup Hunlara karşı askerî gücünü takviyeye çalışan Chao (Şansi'de) krallığında Wuling (M.Ö. 325298) zamanında başlayıp daha sonra kuzey Çin'de feodal hükümetlerin yerini alan büyük Ch'in devletinin imparatoru Shihhuangti zamanında hızla devam eden bu askerî ıslahat hareketleri Han imparatoru Wuti'nin kumandanlarından
Weits'ing ile Hun tarzında 140 bin kişilik bir süvari kuvveti çıkaran Ho K'üping tarafından büyük başarıya ulaştırılmıştı. M.Ö. 127-117 yılları arasında Ordos'daki Hunlara karşı kazandıkları zaferler Hun ağırlık merkezinin Gobi'den kuzeye Orhun nehri bölgesine kaymasına sebep olmuştu.