Hoş geldiniz!

Forumumuza Kayıt Olarak, Açmış olduğumuz konulara erişebilir Ve Topluluğumuza Katılabilirsiniz!

Şimdi Kayıt Ol! Giriş yap

Milli Anzaklı Ömer - Çanakkale Zaferi

  • Konbuyu başlatan alemextra 
  • Başlangıç tarihi
alemextra Çevrimdışı

alemextra 

Admin
Admin
30 Ara 2023
9,175
2
38
konya

Anzaklı Ömer - Çanakkale Zaferi
Çanakkale Zaferini kazanarak. vatanı ve bayrağı için şehit olan kahraman
MEHMETÇİK leri minnet ve şükranla anıyoruz. Aziz ruhları şad olsun.

ANZAKLI ÖMER...

1957 yılında İstanbul Tıp Fakültesi'nden mezun olup ihtisas yapmak üzere

ABD'ye giden bir Türk doktor görev yaptığı hastahanede başından geçen çok

enteresan bir hadiseyi şöyle anlatıyor:

"Amerika 'ya gittiğim ilk yıllar ( 1957) lisanım pek o kadar iyi değil.

Newyork'da Medical Center Hospital adlı bir hastahanede görev almıştım.

Fakat

vazifem kan almak. kan vermek. serum takmak. elektrokardiyoğrafi çekmek gibi

işler...

Hastaya o kadar önem veriyorlar ki yeni doktorlar hemen direk olarak hasta

muayenesine. tedavisine verilmiyor. Diğer zamanlarda da laboratuarda

çalışıyorum. Bir hastaya gittim. Yaşlıca bir adam. Tahminen yetmiş beş

yaşlarında. İngilizce konuşuyorum. Kan vereceğim kolunuzu acar mısınız?

Çünkü adamcağız kanser hastası olduğu halde üstelik kansızdı. Elimde kan

torbası da var tabii ki... pazusunu açtım. Baktım pazusunda dövme şeklinde

bir

Türk bayrağı var. Çok ilgimi çekti benim. Kendisine sormadan edemedim.

Siz Türk müsünüz? Kaşlarını yukarıya kaldırarak " Hayır " manasına işaret

yaptı.

Ama ben hala merak ediyorum: Peki bu kolunuzdaki Türk bayrağı nedir?

"Aldırma

işte öylesine bir şey dedi.

Ben yine ısrarla dedim ki: "Fakat benim için bu bayrak çok önemli.

Dikkatimi

çekti. Çünkü bu benim milletimin bayrağı. benim bayrağım... "

Bu söz üzerine gözlerini açtı. Derin derin yüzüme baktı ve mırıltı halinde

sordu: Siz Türk müsünüz? ;Evet Türk'üm....

İhtiyar gözlerime bakarak tanıdık bir göz arıyor gibiydi. Anlatmaya

başladı: Yıl 1915. Sen hatırlamazsın o yılları. Çanakkale diye bir

yer var

Türkiye'de. orada savaşmak üzere bütün Hristiyan devletlerden asker

topluyorlardı.

Ben Anzak'tım Avustralya Anzaklarından ...

İngilizler bizi toplayıp dediler ki:

- Barbar Türkler Hıristiyan dünyasını yakıp yıkacaklar. Bütün dünya o

barbarlara karşı cephe açmış durumda . Birlik olup üzerine gideceğiz.

Bu savaş çok önemlidir. Biz de inandık sözlerine vaadetlerine...

Savaşmak isteyenler arasına katıldık.Avustralyalı Anzak ihtiyar

anlatmaya

devam ediyordu:

Bizim beynimizi yıkayan ingilizler. Türklere karşı topladığı

askerlerin

tamamını Çanakkale'ye sevkediyorlarmış. Bizi gemilere doldurup Mısır'a

getirdiler o zaman . Mısır'da şöyle böyle birkaç ay talim gördük. Atış

talimi.

Ondan sonra da bizi alıp Çanakkale'ye getirdiler. Savaşın şiddetini ben ilk

orada gördüm. Öyle ki denize düşen gülleler suları metrelerce yukarı

fışkırtıyor. gökyüzünde havai fişekler. geceyi gündüze çeviriyordu zaman

zaman...

Her taaruzunda bizden de Türklerden de yüzlerce insan hayatının baharında

can

veriyordu. Fakat biz hepimiz Türklerdeki gayret ve cesareti uzaktan gördükçe

şaşırıyorduk. Teknolojik yönden çok çok üstün olduğumuz gibi sayı bakımından

da

fazlaydık. Peki onlara bu cesaret ve kuvveti veren şey neydi?

İlk başlarda zannediyordum ki İngilizlerin bize anlattığı gibi. Türkler

barbarlıktan böyle saldırıyorlar. Meğer barbarlıktan değil. kalplerinde ki

vatan sevgisinden kaynaklanıyormuş.

Bunu nereden anladığımı söyleyeyim. Biz karaya çıktık. Taarruz edemiyoruz.

Bizi

püskürtüyorlar. Tekrar taaruz ediyoruz. Bizi tekrar püskürtüyorlar. Tekrar

taarruz ediyoruz. Derken böyle bir taarruzda başımdan yediğim bir dipcik

darbesiyle kendimden geçmişim.

Meraktan ağzım açık yaşlı Avustralyalıyı dinliyorum. Savaşın dehşetli

anılarını

anlatırken hastalığına rağmen tir tir titremeye başlamıştı. Devam etti:

“Gözlerimi açtığımda kendimin yabancı insanların arasında gördüm.

Nasıl

korktuğumu anlatamam. Çünkü İngilizler bize Türkleri barbar. vahşi kimseler

olarak tanıttı ya... Ama dikkat ettim. Yaralarımı sarmışlar. Bana hiçte

öfkeli

bakmıyorlar. Kendime geldim iyice bu defa çantalarında bulunan yiyeceklerden

ikram ettiler bana. İyi biliyorum ki onların yiyecekleri çok çok azdı. Bu

haldeyken bile kendileri yemeyip bana ikram ediyorlardı. Şoke oldum doğrusu.

Dedim ki; kendi kendime: Bu adamlar isteseler şu anda beni öldürürler. Ama

öldürmüyorlar... Veyahut isteseler önceden öldürebilirlerdi. Halbuki beni

cephenin gerisine götürdüler. Biz esirlere misafir gibi davranıyorlardı.

Bu duygularla "Yazıklar olsun bana"dedim. "Böyle asil insanlarla niye ben

savaşıyorum. Niye savaşmaya gelmişim. Bu ingiliz milleti ne yalancıymış ne

kadar Türk düşmanıymış" diyerek pişman oldum. Ama bu pişmanlığım fayda

etmiyor

ki... Bu iyiliğe karşı ne yapsam düşündüm durdum günlerce...

Nihayet bizi serbest bıraktılar. Memleketime döndüm. İşte memlekette Türk

milletini ömür boyu unutmamak için koluma bu dövme Türk bayrağını yaptırdım.

Bu

bayrağın esrarı bu işte

Benim gözlerim dolu dolu ihtiyara bakarken o devam etti:“Talihin

cilvesine

bakın ki o zaman ölmek üzere iken yaralarımı iyileştirerek. sıhhate

kavuşmama

çaba sarfeden Türkler idi.

Şimdi de Amerika gibi bir yerde yıllar sonra yine iyileştirmeye çaba

sarfeden

bir Türk... Ne garip değil mi? Avustralya 'dan Amerika'ya gelirken bir

Türkle

karşılaşacağımı hiç tahmin etmezdim. Size minnettarım. Siz Türkler gerçekten

çok merhametli insanlarsınız. Bizi hep kandırmışlar... Buna bütün kalbimle

inanıyorum.

Peşinden nemli gözlerle "Bana adınızı söyler misiniz? Dedi. "Ömer" cevabını

verdim. Gayet merakla tekrar sordu: Peki niçin Ömer ismini. vermişler sana ?

Babam müslümanların ikinci halifesi isminden ilham alarak bana Ömer adını

vermiş. Yahu senin adın müslüman adı mı ? Ben "Evet. Müslüman adı" deyince

yüzüme baktı baktı. birden doğrulmak istedi. Ben mani olmak istedim. Israr

etti. Ama niye ısrar ediyordu?

İhtiyarın ısrarına dayanamayıp yatakta oturmasına yardım ettim. Gözleri dolu

doluydu. Yüzüme bakarak dedi ki: “Senin adın güzelmiş. Benim adım

şimdiye kadar

Mr. Josef Miller idi. Şimdiden sonra "Anzaklı Ömer" olsun.

Fakat günden güne eriyip tükeniyordu. Kaç gün geçti tam hatırlamıyorum .

Hastanenin genel hoparlöründen bir anons duydum.

"Doktor Ömer! Lütfen 217 numaralı odaya gelin!" Dedim ki içimden "Bizim Ömer

amca galiba yolcu?" hemen yukarı çıktım. Odasına vardığımda gördüğüm manzara

aynen şöyleydi: Sağ elinde tesbih açık duran sol kolunun pazusunda dövme

Türk

bayrağı. göğsünde imanı ile. koskoca Anzaklı Ömer son anlarını yaşıyordu.

Bir Çanakkale gazisi görmüştüm. "Ne yalan söyleyeyim. ağladım."

Alıntı
 

Konuyu görüntüleyenler

Yasal Uyarı Görmek İçin Tıkla
Geri
Üst
Combeki Media