Toplam 1 adet sonuctan sayfa basi 1 ile 1 arasi kadar sonuc gösteriliyor
  1. #1
    alemextra - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Durum: alemextra âíå ôîğóìà
    Üyelik tarihi : 02.Ekim.2003
    Yaşı: 46
    Mesajlar : 10,452
    Tecrübe Puanı : 10
    Array

     


    Post Bir Çanakkale Şehidinin Son Mektubu

    images/yorumlarinizi.png
    Bir Çanakkale Şehidinin Son Mektubu



    Valideciğim
    Dört asker doğurmakla müftehir şanlı Türk annesi!
    Nasihat-amiz mektubunu Divrin Ovası gibi güzel yeşillik bir ovacığın ortasından geçen derenin kenarındaki armut ağacının sayesinde otururken aldım. Tabiatın yeşillikleri içinde mest olmuş ruhumu bir kat daha takviye etti. Okudum okudukça büyük dersler aldım. Tekrar okudum. Şöyle güzel ve mukaddes bir vazifenin içinde bulunduğumdan sevindim. Gözlerimi açtım uzaklara doğru baktım. Yeşil yeşil ekinlerin rüzgara mukavemet edemeyerek eğilmesi bana annemden gelen mektubu selamlıyor gibi geldi. Hepsi benden tarafa doğru eğilip kalkıyordu ve beni annemden mektup geldi diyerek tebrik ediyorlardı.

    Gözlerimi biraz sağa çevirdim güzel bir yamacın eteklerindeki muhteşem çam ağaçları kendilerine mahsus bir seda ile beni tebşir ediyorlardı. Nazarlarımı sola çevirdim cığıl cığıl akan dere bana validemden gelen mektuptan dolayı gülüyor oynuyor köpürüyordu... Başımı kaldırdım gölgesinde istirahat ettiğim ağacın yapraklarına baktım. Hepsi benim sevincime iştirak ettiğini yaptıkları rakslarla anlatmak istiyordu. Diğer bir dalına baktım güzel bir bülbül tatlı sedasile beni teşhir ediyor ve hissiyatıma iştirak ettiğini ince gagalarını açarak göstermek istiyordu.

    İşte bu geçen dakikalar anında hizmet eri:
    -Efendim çayınız buyurunuz içiniz dedi.
    -Pekala dedim. Aldım baktım sütlü çay...
    -Mustafa bu sütü nereden aldın? dedim.
    -Efendim şu derenin kenarında yayıla yayıla giden sürü yok mu?
    -Evet dedim. Evet ne kadar güzel.
    -İşte onun çobanından 10 paraya aldım.

    Valideciğim on paraya yüz dirhem süt hem de su katılmamış. Koyundan şimdi sağılmış aldım ve içtim.

    Fakat bu sırada düşünüyorum. Ben validemin sayesinde onun gönderdiği para ile böyle süt içeyim de annem içmesin olur mu? Şevket neden içmiyor?

    Fakat yukarıdaki bülbül bağırıyordu: "Validen kaderine küssün ne yapalım. O da erkek olsaydı bu çiçeklerden koklayacak bu sütten içecek bu ekinlerin secdelerini görecek ve derenin aheste akışını tetkik edecek ve çıkardığı sesleri duyacak idi."

    Şevket merak etmesin o görür belki de daha güzellerini görür.

    Fakat valideciğim sen yine müteessir olma. Ben seni evet seni mutlaka buralara getireceğim. Ve şu tabii manzarayı göstereceğim. Şevket Hilmi de senin sayende görecektir.
    O güzel çayırın koyu yeşil bir tarafında çamaşır yıkayan askerlerim saf saf dizilmişler. Gayet güzel sesli biri ezan okuyordu.

    Ey ALLAH'ım bu ovada onun sesi be kadar güzeldi. Bülbül bile sustu ekinler bile hareketten kesildi dere bile sesini çıkarmıyordu.
    Herkes her şey bütün mevcudat onu o mukaddes sesi dinliyordu. Ezan bitti. O dereden ben de bir abdest aldım. Cemaat ile namazı kıldık. O güzel yeşil çayırların üzerine diz çöktüm.

    Bütün dünyanın dağdağa ve debdebelerini unuttum.
    Ellerimi kaldırdım gözlerimi yukarı diktim ağzımı açtım ve dedim :
    -Ey Türklerin Ulu Tanrısı! Ey şu öten kuşun şu gezen ve meleyen koyunun şu secde eden yeşil ekin ve otların şu heybetli dağların Halkı! Sen bütün bunları Türklere verdin. Yine Türklerde bırak. Çünkü böyle güzel yerler seni takdis eden ve seni ulu tanıyan Türklere mahsustur.

    "Ey benim Yarabbim! Şu kahraman askerlerin bütün dilekleri; ism-i celalini İngilizlere ve Fransızlara tanıtmaktır. Sen bu şerefli dileği ihsan eyle ve huzurunda titreyerek böyle güzel ve sakin bir yerde sana dua eden biz askerlerin süngülerini keskin düşmanlarını zaten kahrettin ya bütün bütün mahveyle!"

    Diyerek bir dua ettim ve kalktım. Artık benim kadar mes'ut benim kadar mesrur bir kimse tasavvur edilemezdi.

    Dünyanın en güzel yerleri burası imiş. Yalnız bu memleketlerde düğün olmuyor. İnşALLAH düşman asker çıkarır da bizi de götürürler bir düğün yaparız olmaz mı?

    Kadir'e mektup yazdım.

    Valideciğim evdeki senet vesaireyi kimselere kat'iyyen vermeyin ve sorarlarsa biz bilmiyoruz deyin.

    Çantayı al sandığa koy. Ben sana vaktiyle anlatmış idim. bu dünya böyledir.

    Fakat sen merak etme. O parayı vermese adliyedeki adam vermezdi. Hani nasıl aldık. Yalnız zaman ister.

    Valideciğim çamaşır falan istemem paralarım duruyor ALLAH razı olsun.

    Oğlun
    Hasan Etem
    4 Nisan 1331
    (17 Nisan 1915)


    ------------------------

Konu Bilgileri

Bu Konuya Gözatan Kullanıcılar

Şu anda 1 kullanıcı bu konuyu görüntülüyor. (0 kayıtlı ve 1 misafir)

Bu Konu için Etiketler

Sosyal Bağlantılar

Sosyal Bağlantılar

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •  

 

 

 

  • | Buraya Link Alabilirsiniz | Non Stop Konya |
  •  

     

     

     

     

     

     

    1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177