Sayfa 2 Toplam 2 Sayfadan BirinciBirinci 12
Toplam 8 adet sonuctan sayfa basi 6 ile 8 arasi kadar sonuc gösteriliyor
  1. #1
    Serdar50 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Durum: Serdar50 âíå ôîğóìà
    Üyelik tarihi : 07.Ocak.2010
    Mesajlar : 50
    Tecrübe Puanı : 0
    Array

     


    Post Atatürk'ün Çocukluğu'na Ait Hikayeler

    images/yorumlarinizi.png


    ATATÜRK’ÜN ÇOCUKLUĞU - 1





    Mustafa annesi ve kız kardeşi ile birlikte dayısının çiftliğine gitti. Akşamüstü çiftliğe vardıklarında dayısı onları çok candan bir şekilde karşıladı. Hal-hatır sormalardan iltifatlardan sonra akşam yemeği yendi. Yemekten sonra bir saat kadar daha sohbet edildi ve ardından geceyi geçirmek üzere odalarına çekildiler.

    Ertesi sabah sabahın erken saatlerinde dayısı Mustafa’ya çiftliğin her tarafını gezdirip gösterdi. Öğle vaktine doğru bakla tarlasına gittiler. Tarlanın kenarına geldiklerinde dayısı parmağı ile tarlasındaki tohumları yemekte olan kargaları işaret ederek: “ Bak Mustafa şu kargaları görüyor musun? İşte bunlar bizim baş düşmanımız. Ben uğraşayım çalışayım onlar gelsinler tohumları yesin bitirsinler. Oh ne ala ne ala! Kimseye faydası olmaz şu karga murdarının. Yaptıkları anca zarar ziyan. Bir de şu korkuluğun omuzlarına kafasına konarlar “ gak gak “ diye öterler yüzlü yüzlü. Korkuluğun sadece adı korkuluk. Şu hale bak. Dört beş karga omuzlarına konmuş yemişler tohumları doymuşlar güneşleniyorlar. Gel Mustafa kovalım şunları “ diye söylendi.

    Mustafa ile dayısının geldiklerini gören kargalar uçup gittiler. Daha sonra dinlenmek için bir ağacın altına otururlarken Mustafa dayısına: “ Dayıcığım bu tarla hep böyle midir? “ dedi. “ Yani içinde çalışan bekleyen olmadığı zamanlar kargalar tohumları yerler mi? “

    Dayısı:

    “ Yerler Mustafa’m yerler. Bunlar sahipsiz bir tarla görmesinler. Onu yirmisi toplanır gelir. Böyle gündüzleri tarlada beklemezsen birkaç haftaya kalmaz toprakta bir tek tane bırakmazlar” dedi. Bunun üzerine Mustafa konuyu toparlama ihtiyacı hissetti: “ Peki dayıcığım o zaman kargalar tohumları yiyip bitirmesinler diye sabahtan akşama kadar bekçilik yapmak zorunda kalıyorsunuz. “

    “ Aynen dediğin gibi oluyor Mustafa. Çiftlikte yapılacak bir sürü iş varken ben buraya gelip karga peşinde koşuyorum. Ne yaparsın ki bu bakla tarlası çok önemli. Baklalar olgulaşınca hem kendimize yemeklik oluyor hem de arabaya yükleyip pazarda satıyorum; iyi de para ediyor. “

    “ Demek ki burada bekçilik yapmak işleriniz için büyük engel teşkil ediyor sevgili dayıcığım. O halde izin verirseniz yarından tezi yok kardeşim Makbule ile gelip burada bekleriz. Siz de çiftlikteki işleri yoluna koyarsınız. Kargaların tarlanızdan bir tek tohum yemelerine izin vermeyeceğimi bilmenizi isterim. “

    “ Hay sen aklınla bin yaşa Mustafa! Bak bu hiç aklıma gelmemişti. Daha önce defalarca düşünüp de içinden çıkamadığım bu büyük sorunu kolayca çözüverdin. Bugün akşama kadar burada kalırız. Tarla bekçiliği nasıl yapılır iyice öğrenirsin. Zaten zor bir tarafı yok canım. Biraz dikkatli olup kargaları kollaman yeterli. Akşama çiftliğe dönünce annene ben söylerim. Onun da rızasını almak lazım. “

    Ertesi sabah erkenden yengesinin hazırladığı börekleri bir torbaya koyan Mustafa kız kardeşi Makbule ile birlikte dayısının bakla tarlasına geldi. Gelir gelmez de tarlaya inen kargaları kovalamaya başladılar. Öğle vaktine doğru ikisi de çok yorulmuştu. Bunun sebebi: Bir defa tarla oldukça büyüktü. Bir tarafa üç beş karga tohumları yemek için gelseler Mustafa ile Makbule hemen koşuyorlar kargaları kovalıyorlardı. Aynı kargalar uçuyorlar tarlanın öteki tarafına iniyorlardı. Tarlanın bir başından bir başına koşup durmak onları yormuştu. İşin içine başka kargalar da karışınca durum iyice çekilmez hal almıştı. Öğle vakti bir köşede oturup yengesinin hazırladığı börekleri yerlerken Mustafa Makbule’ye sorunu kökünden halledecek bir yöntem bulduğunu söyledi ve şunları ekledi: “ Makbule kargaların bize oynadığı oyunun bilmem farkında mısın? Biz bu tarlaya gelir gelmez acemi olduğumuzu anladılar. Uygulamak istediğim yöntem oldukça basit. Tarlanın ortasında bulunan kulübenin içinden tarlayı enlemesine bölen bir çizgi çektiğimizi farz edelim. Bu çizgi tarlayı iki eşit parçaya böler. Yukarı tarafta kalan parça biraz meyilli burası benim olsun. Aşağı tarafta kalan parça dümdüz burası da senin olsun. Herkes kendi bölgesindeki kargaların kovalanmasından sorumlu olacak. Eğer kendi bölgenin ortalarına yakın bir yerde durmaya özen gösterirsen sabahki yorgunluğunun iki kat azaldığını fark edeceksin. Şimdi konuyla ilgili bana sormak istediğin bir şey var mı? “

    “ Ne diyebilirim ki Mustafa abi. Sen yapmamız gerekeni tam olarak anlattın. Burada bana düşen görev anlattıklarını eksiksiz olarak uygulamamdır. “

    “ Aferin sana Makbule. Senin gibi söz dinleyen kavrayışı kuvvetli bir yardımcı ile çalışmak benim için şereftir. Bu başarı sadece benim değil ikimizin başarısı olacaktır. Şimdi biraz acele edelim böreklerimizi yiyelim de işe başlayalım. Bak kargalara meydanı boş bulunca nasıl da çoğalıverdiler. Belki şu an için tarlanın üstünde uçmaktan başka bir şey yaptıkları yok ama eğer acele etmezsek birer ikişer tarlaya inmeye başlayacaklarına eminim. Dayıma kargaların tarlanızdan bir tek tohum yemelerine izin vermeyeceğim diyerek söz vermiştim. “

    Mustafa’nın kendi buluşu olan yöntem başarılı oldu. Akşamüstü hava kararmaya başladığında kargalar geceyi geçirmek için konaklama yerlerine giderlerken aç ve yorgundular. Çiftlikte yenen akşam yemeğinden sonra Makbule o gün olanları ve kargaların üzgün ve perişan bir şekilde gidişlerini anlatırken odada bulunanlar kahkahalarla gülmekten kendilerini alamıyorlardı. Annesi Zübeyde Hanım “ Benim Mustafa’m çok akıllıdır “ diyerek sarı saçlı mavi gözlü oğlunu gururla alnından öperken Mustafa vakur halini hiç bozmadan duruyor sadece gülümsemekle yetiniyordu.



    Not: Bu hikâyenin İngilizce versiyonu Atatürk's Childhood dünyanın en büyük sitelerinden İngiliz sitesi British Council'de 09-01-2007 tarihinde çıktığına dair siteden e-mail alıp siteye girdiğimde gözyaşlarımı tutamamıştım. Siteye İngilizcesini ben göndermiştim. Her gün dünyanın pek çok ülkesinden yüzlerce hikayenin geldiği ve büyük çoğunluğunun sitede yayınlanma şansı bulamadığı bir durumda Atatürk'ün Çocukluğu'na ait bu yazı tam 3 yıla yakın bir süredir orada ve en çok okunuyor. Bunu çeşitli Türk site ve forumlarındaki okurların ziyaretlerine borçluyuz. Hepinize en derin sevgi ve saygılarımı sunuyorum. Hoşça kalın.

    Ataturk's childhood - stories - central - British Council - LearnEnglish

    archive - stories - central - British Council

    ATATÜRK’ÜN ÇOCUKLUĞU - 2

    Mustafa’nın kız kardeşi Makbule rahatsızlandığı için çiftlikte kalmıştı. Bugün Mustafa tek başına bakla tarlasında bekçilik yapacaktı. Şu karga kovalama işinin pek bir zorluğu kalmamıştı. Bakla tarlasına gelmeye başladığı ilk günlerde kargalar Mustafa’nın ne derece zorlu bir rakip olduğunu anlamışlar ve onun uyguladığı yöntemi müthiş bir mücadele örneği göstermelerine karşın boşa çıkaramamışlar çekilip gitmişlerdi. Mustafa sabah erkenden bakla tarlasına gelince tarlanın tam ortasında bulunan kulübenin önüne bir sandalye çıkarıp oturdu. Aradan yarım saat geçmeden canı sıkılmaya başladı. Böyle boş oturmak O’na göre değildi. O bir şeylerle meşgul olsun bir işe yarasın faydalı olsun isterdi. Dayısının bakla tarlasında bekçilik yapmakla bir işe yarıyordu faydalı oluyordu fakat bunlar yeterli miydi? Hayır yeterli değildi. Ne yapabilirdi? Kulübede birkaç tane ders kitabı vardı. Kitap en iyi arkadaştı. Okurdun öğrenirdin fikirlerin gelişirdi. Mustafa bir kitap alıp okumaya başladı. Böylesi çok daha iyiydi hem artık canı da sıkılmıyordu.

    Aradan iki saat geçmişti. Mustafa ilerdeki tarlaların arasındaki patika yoldan yaşlı bir adamın geldiğini gördü. Yaşlı adamın yanında bir kuzu vardı. Onun gelip tarlanın kenarındaki bir ağacın altına oturmasını fırsat bilen Mustafa yerinden kalktı kitabı kulübeye bıraktı ve yaşlı adamın yanına gitti. Mustafa söze şöyle bir giriş yaptı: “ Merhaba dede nereye böyle? “

    Yaşlı adam:

    “ Yolcuyum ben evlat kasabaya oğlumun yanına gidiyorum. Bu kuzuyu toruna hediye olarak götürüyorum. Geçen ay köye gelmişlerdi bir hafta kaldılar. Torun kuzu diye tutturmuştu. Ben de şimdi çok küçükler biraz büyüsünler bir tane sana getiririm dediydim. Alsın kuzuyu besleyip büyütsün. Dünyada en önemli şey sevgidir. Sevgisiz kalmış bir insan kuru bir ağaca benzer. Zamanında onun kalbine sevgi tohumu ekilmemiştir sevmek öğretilmemiştir. Bir bilinmezlik içinde bocalar durur. Yüzyıllardır süregelen anlamsız kargaşayı sevgi yoksunu insanlar çıkardılar. Toplumları birbirine düşman ettiler. Sonuçta bunun acısını insanlık çekti. İnsanlara sevgiyle yaklaşmalı onların kalplerine sevgi tohumu ekmeliyiz. Sevmek çok güzel bir duygudur ve insanı hayata bağlar. Sevelim sevilelim hayatın tadına varalım. “

    Yaşlı adam konuşurken Mustafa oturmuş ve anlattıklarını ilgiyle dinlemişti. Şimdi söz hakkı Mustafa’nındı:

    “ Dede bazı insanlar nedense vatanlarını sevmiyorlar. Ben vatanımı çok seviyorum ve bu vatanın evladı olduğum için gurur duyuyorum. Şimdi vatanlarını sevmeyenler vatanını sevmeyi nasıl öğrenecek ve ben vatan sevgimi nasıl geliştirebilirim. Tavsiyelerin neler olacak? “

    Mustafa’ nın coşku dolu konuşması yaşlı adamı şaşırtmıştı. On yaşlarındaki bir çocuğun bu derece bilgili ve kültürlü olması düşüncesini korkusuzca söyleyebilmesi öğrendiklerini yeterli bulmaması yeni bir şeyler daha öğrenmek için soru sorması akıl alır gibi değildi. Hani bu yaşlardaki kaç çocuğun aklına gelirdi vatan sevgisi?

    Yaşlı adam düşüncelerinden sıyrılınca gülümseyerek: “ Evlat adını demedin bana neydi adın? “ deyince Mustafa: “ Dede benim adım Mustafa “ dedi. Bunun üzerine yaşlı adam: “ Sana tavsiyem Büyük Vatan Şairi Namık Kemal olacak. Namık Kemal türlü engellemelere karşın vatanını çok sevdiğini haykırmaktan çekinmedi. Bu uğurda çok acı çekti fakat hiçbir acı O’nu vatanına hizmetten alıkoyamadı. “

    Mustafa:

    “ Bundan sonra Namık Kemal’in şiirlerini daha bir önem vererek okuyacağıma söz veriyorum. Dede mutluluk nedir sence? Ben mutlu olmak insandan insana değişebilir diyorum “ dedi. Yaşlı adamın mutluluk hakkında söyledikleri şunlar oldu:

    “ Mutluluk yaşamsal bir gerçektir yani yaşamda mutluluk vardır ve her insanın mutluluğu ayrıdır. Hakkın olan mutluluğu başkalarının mutluluğuna gölge düşürmeden istemek sana kalmıştır. Mutlu olmak için büyük şeyler istemek gerekmez. İnsan isterse bir kelebeğin uçuşunu görüp mutlu olabilir. Her neyse Mustafa yavaş yavaş kalkayım. Hava kararmadan kasabaya varmalıyım. Anlattıklarımın sana bir parça faydası olduysa ne mutlu bana. İyi günler dilerim. “

    Mustafa:

    “ Ne demek dede hem de çok faydası oldu. Ben de sana iyi günler dilerim. Yolun açık olsun “ dedi. Mustafa yaşlı adam gittikten sonra kulübeye döndü ve sandalyesine oturarak konuşulanları düşünmeye başladı.


    ATATÜRK’ÜN ÇOCUKLUĞU – 3

    Bir akşam yemeği sonrasında çiftlikteki odada oturulmuş ve gündelik olaylar konuşuluyordu. Hüseyin Ağa: “ Yarın erkenden elma bahçesini çapalayıp yabani otları ayıklamaya gidecektim ama çapayı bulamadım. Hanım çapayı bir yere koymuş olmayasın? “
    Hüseyin Ağa’nın karısı: “ Efendi çapanın alet dolabında olması lazım. İki gün önce temizlik yaparken oradaydı. “
    Hüseyin Ağa: “ Öyle de bugün akşamüstü baktım dolapta yoktu. Belki dedim sağa sola bırakmışlardır. Aradım bulamadım. “
    Hüseyin Ağa’nın çocukları Zübeyde Hanım Mustafa ve Makbule çapayı almadıklarını söylediler. Bunun üzerine Hüseyin Ağa: “ Hanım son günlerde çiftliğe yabancı biri geldi mi? “ diye sordu.
    Karısı: “ Hayır Efendi kimse gelmedi. Hep biz bizeyiz. “
    Hüseyin Ağa: “ Desene çapa sır olup uçtu. “
    Mustafa fikrini söylemek ihtiyacını hissetmişti: “ Dayıcığım çiftliğe hırsız girmiş olamaz mı? “
    Mustafa’nın sorusu odada bulunanların üzerinde soğuk duş etkisi yaptı. Gözler Mustafa’dan yana döndü.
    Hüseyin Ağa: “ Ne hırsızı? “ diyebildi.
    Mustafa: “ Bir hırsız gelmiştir çiftliğe girip çapayı çalmıştır. “
    Hüseyin Ağa: “ İki gündür ben yengen annen ve çocuklar çiftliğin avlusundaydık. Ayrıca köpekler var. Onlar geceleri burada kuş uçurtmazlar. Hani dediğin olmaz diyemem ama biraz zor. Hem hırsız neden sadece çapayı alsın öteki aletleri de alıp götürebilirdi. Bırak çapayı aletleri çiftlikte daha değerli pek çok eşya var. Bunlar dururken neden yalnızca çapayı aldı? “

    “ Dayıcığım hırsızın ya çapa çok işine yarıyor ya da çapayı satmak kolayına geliyor. Sadece çapayı almasının nedeni vereceği zararın büyük olmasını istemediğinden yani hırsız insaflı biri. Gündüz gelse gören olurdu. Kimse onu görmediğine göre gece geldi. Köpekler hırsızı tanıdıkları için ses çıkarmadılar. Bu da hırsızın köyden biri olduğunu gösteriyor. “

    “ Pes be Mustafa senin zekâna diyecek yok doğrusu. Aslında ben de zeki sayılırım ama sen benden çok ilerdesin. Ortada fol yok yumurta yok alt tarafı bir çapa kayboldu. Bana kalsa yarın çapayı arar dururum. Sana inanıyorum Mustafa ve yarın çapayı aramayacağım. Artık geceleri nöbet tutacağız. İlk nöbet benim. Eee sen ne diyorsun Zübeyde şu hırsız işine? “

    “ Mustafa’nın dediklerine katılıyorum. O boşuna konuşmaz. Söyledikleri hep doğru çıkar. Daha on yaşında ama çok akıllı. Bambaşka bir çocuk. Darısı bütün çocukların başına. “

    Hüseyin Ağa gece yarısına kadar çiftliğin avlusunda nöbet tuttu. Daha sonra nöbeti Mustafa devraldı. Mustafa avluyu en iyi görebileceği yer olan çiftlik evinin birinci kat merdiveninin orta sırasına oturdu. Alet dolabının bulunduğu kulübe yan taraftaydı. Eğer hırsız gelirse önünden geçecek ve onu rahatça görecekti. Aradan bir saat geçmişti ki Mustafa karşıdaki ağaçlıktan hızlı adımlarla yürüyerek gelen bir gölgenin alet dolabının bulunduğu kulübeye girdiğini gördü. Gölge o kadar rahat hareket ediyordu ki hayret edersin. Sanki babanın çiftliği gel gir hiç korkmadan dimdik yürü kazma kürek çapa eline ne gelirse al git. Mustafa köyden olan bu adamı ay ışığı altında tanımıştı. Onun mert dürüst biri olduğunu biliyordu. Konuşmuşlukları tanışmışlıkları vardı. Bırak Hüseyin Ağa’yı bırak çifti-çubuğu benim küçük dostum sen büyümüşsün küçülmüşsün ama yine büyüyorsun ve sonsuza dek büyüyeceksin diyen birinin yani bu adamın kendisini hiçe saymasını kendisinin de bulunduğu çiftlikten bir şeyler çalmasını onuruna yediremedi.
    Mustafa kızgın bir şekilde yerinden kalktı gitti kulübenin kapısının dört-beş metre gerisinde durdu ellerini beline dayadı bekledi. Biraz sonra kulübeden çıkan adam kapıyı kapadı. İki adım attı Mustafa’yı gördü elindeki kürek yere düştü. Adamın gözleri yaşardı belli ağlıyordu. Adam elinin tersiyle gözyaşlarını sildikten sonra başını sağa-sola birkaç kere salladı ve küreği yerden alarak Mustafa’nın yanından yürüdü gitti. Mustafa o gece sabaha kadar nöbet tuttu. Aslında Mustafa’dan sonra nöbet sırası amcasının oğluna geliyordu ama Mustafa amcasının oğlunun yerine de nöbet tutmuştu. Çünkü O yarın yapacağı girişimleri bir plan dahilinde belirlemek istiyordu. Adam çapayı küreği çalmıştı ama bunun bir nedeni olmalıydı. Kimse durup dururken başkasının malını izinsiz almazdı. Bu bir suçtu fakat suçluyu suç işlemeye iten nedenler vardı. Nedenlerin sebepleri vardı.

    Mustafa ertesi gün öğle vakitleri adamın evine gitti. Kapıyı dokuz yaşındaki Ahmet açtı.
    Mustafa: “ Vay Ahmet canım kardeşim. Nasılsın iyi misin? Ben geldim. “
    Ahmet: “ Hoş geldin Mustafa abi. Sağ ol iyiyim. “
    Mustafa: “ Ayşe nerede? Neden buraya gelmiyor? “
    Ahmet: “ Mustafa abi Ayşe annemin yanında. Annem bir haftadır hasta. Babam annem ölmesin diye dün kasabaya yürüyerek gitti. Birisi çapa vermiş ödünç diye onu rehin bırakıp ilaç almış. İlacı anneme içirdik. Bu sabah babam yine kasabaya gitti. Elindeki küreği rehin bırakıp ilaç alacakmış. Daha sonra babam çapayla küreği parasını ödeyip geri alacak ve sahibine teslim edecekmiş. Babamın getireceği ilaç annemi iyileştirecekmiş. Sence annem iyileşir mi Mustafa abi? “ İnsanın taş yürekli olması lazımdı bu durum karşısında ağlamaması için. Mustafa gözyaşlarını tutamadı. Birkaç dakika sonra Mustafa ile Ahmet içeri girdiler. Ayşe yatakta yatan annesinin başucundaki sandalyede oturuyordu. Mustafa’yı görünce ayağa kalktı. Hasta kadın kollarını iki yana açarak Mustafa’nın sarılmasını bekledi. Mustafa sandalyeye oturdu ama bu davranışının sebebini açıklaması gerekti.

    “ Yengeciğim iyileşince birbirimize sarılırız. Yine eskisi gibi güzel günlerimiz olacak. Bundan sonra daha fazla evinize geleceğim. Yanlış bir hareketiniz hastalığınızın artmasına yol açabilir. Bunun için size sarılmadım. “ Hasta kadın zorlukla konuştu: “ Olur Mustafa. Dediğin gibi olsun. Ben de en kısa zamanda iyileşmeye bakarım. “ Daha sonra çiftliğe dönen Mustafa olanlardan kimseye söz etmedi. Yeni gelen ilaçları içen kadın on beş gün içinde iyileşti. Adam başkasının tarlasında çalışarak kazandığı parayla çapayı ve küreği rehinden kurtardı. Bir gece yarısı son defa çiftliğe girerek çapayla küreği yerine bıraktı. Son sözü Mustafa söyledi:

    “ Akıl ve mantık çizgisinden ayrılmayan insan olmanın bilincine varır. İnsan iradesini kullanarak gerçekleri görür. Yanlışta bile olsan doğru gözünün önündedir. Gözünün önündekini görmek için göz kapaklarını aralarsın yani okuyup öğrenirsin.

    ------------------------

  2. #6
    Serdar50 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Durum: Serdar50 âíå ôîğóìà
    Üyelik tarihi : 07.Ocak.2010
    Mesajlar : 50
    Tecrübe Puanı : 0
    Array

     

    images/yorumlarinizi.png




    YÜZBAŞI MUSTAFA KEMAL VE KURTLAR
    11 – Ocak – 1905 yılında Mustafa Kemal Harp Akademisini bitirerek Kurmay Yüzbaşı oldu. 24 yaşındaydı. Önce Selanik’e annesi ve kız kardeşinin yanına daha sonra da dayısının çiftliğine gitti. Çiftlikte iki gün kalacaktı. Mustafa Kemal o gece güzel bir uyku çekti ve sabah karla uyandı. Her taraf beyaza boyanmıştı. Kahvaltıdan sonra dayısına çevrede gezintiye çıkmak ve çocukluğunda günlerini geçirdiği bakla tarlasına uğramak istediğini söyleyerek dışarı çıktı. Hava oldukça soğuktu. Ellerini birbirine ovuşturduktan sonra paltosunun yakasını kaldırdı. Yağmış olan bir karış karda güçlü adımlarla ileri doğru yürüdü. Bakla tarlası kar altındaydı. Tarlanın ortasında bulunan kulübe üstündeki ağırlığa direniyordu. Kulübenin üstündeki karları temizledi. Yıllardır buraya gelmediği için kulübe bakımsız kalmıştı. ” Dayıma söyleyip kulübeyi onarmasını sağlamalıyım diye düşündü. Kim bilir bir daha ne zaman gelirim? Yoksa bu işi dayıma havale etmezdim. ”
    Mustafa Kemal ileriden kurt uluması duydu. Buna aldırmadı ama ikinci bir kurt uluması daha duyunca irkildi. Hem bu uluma daha yakından geliyordu. Belli kurtlar yaklaşıyordu. Artık çiftliğe dönemezdi çünkü kurtlar çiftlik yolu üstündeki ağaçlık alandaydı. Karşı dağın yamacındaki mağarayı hatırladı. Çocukken birkaç kere bu mağaraya gitmişti. Tahminine göre kurtlar sürü halindeydi. Sekiz on tane kurtla açık alanda kazanma şansının az olduğu bir uğraşa girmek anlamsız olurdu. Mağaraya doğru hızlı adımlarla yürümeye başladı. Kurt ulumaları çoğalınca yürümeyi bırakıp koşmaya başladı. Bu arada tabancasını çekmiş ve sağ eline almıştı. Bir aralık arkasına dönüp baktığında peşine takılan kurtların en az on tane olduğunu gördü. ” Kurtlar beni sabah kahvaltısı olarak görüyorlar ama böyle olmadığını anlayacaklar. Hele bir mağaraya varayım. ” dedi içinden.

    Mağaranın girişine geldiğinde kurtların nefesini ensesinde hissetti. Aniden dönerek en yakınındaki kurda ateş etti. Kurt yere yuvarlandı. Gürültüden korkan kurtlar kaçtılar. Onların yine geleceğini bildiği için tabancasını doldurdu ve sol eline aldı. Sağ eliyle kılıcını çekti. Mağaranın ortasında ayaklarını açarak heybetli bir şekilde durdu. Kurtlara karşı yapacağı savaşa hazırdı. ” Gelsinler ve ne olacağını görsünler diye düşündü. Dört bir yandan etrafımı saracak olan kurtları bu savaşta yenilgiye uğratmazsam bana da Mustafa Kemal demesinler. ”Kurtlar dönüp gelmişlerdi ama nedense mağaranın önünde bekliyor içeri girmiyorlardı. Onlar içeri girmezseler ben dışarı çıkarım diyen Mustafa Kemal aniden taarruza geçti. Bir ateş etti bir kurt yere düştü. İki kılıç salladı iki kurt yere düştü. Bozguna uğrayan kurtlar geldikleri gibi gittiler. Mustafa Kemal her ihtimale karşı etrafını kollayarak çiftliğe geri döndü. Birkaç dakika daha geç gelseymiş dayısı ve çiftlik çalışanlarıyla yolda karşılaşacakmış çünkü onlar tabanca seslerini duymuşlar ve yardıma geliyorlarmış.

    SON

    Mustafa Kemal Atatürk - Ezgi Yayınları - Yayın Yılı: Aralık 1994

    ----------------------------------------------------------
    MUSTAFA KEMAL ATATÜRK: BİR KILIÇ USTASI
    Harp Akademisi'nde derslerden arta kalan zamanlarda sporla uğraşırdık. Jimnastik koşu ve eskrim favori sporlardı. Eskrimde ilk yıl hariç epe flöre ve kılıç müsabakalarında birinciliği kimseye kaptırmadım. Okulda her ay eskrim müsabakaları düzenlenirdi. Bu müsabakalarda birinci olmak için yoğun çaba sarf ederdik. Devletimiz savaşlardan fırsat bulup da uluslararası yarışmalara katılamıyordu. Almanların flörede Dünya Şampiyonu olmuş sporcusu Hans'a benim adımı söylemişler. İstanbul Harp Akademisi'nde Mustafa Kemal Bey var. Acar bir eskrimciymiş. Üç dalda şampiyonmuş. Sen onu yenemezsin demişler. Geldi beni buldu. Flörede karşılaştık. Alman çok hızlıydı. Karşımdayken bir anda içeri giriyor bana kılıcıyla dokunmaya çalışıyor fakat ben ani bir refleksle hamlesini karşıladığımda benim hamle yapmama fırsat bırakmadan geri çekiliyordu. Bir an için bile olsa gözümü kırpmama izin vermiyordu. Alman'ın bileğinin hakkıyla Dünya Şampiyonu olduğuna kaniydim. Ama ben de şu son Dünya Şampiyonası'na katılabilseydim belki bu Alman'la finalde karşılaşırdım. Kendi kendime final maçı bu dedim. Haydi Mustafa Kemal sen onu yenersin.
    Alman'ın rakiplerini müsabaka başlar başlamaz ilk dakikada sürklase ettiğini biliyordum ama benim de dirençli ve yenilgi kabul etmez bir yapım vardır. Devamlı olarak Almanca bir şeyler söylüyordu. Anladığım kadarıyla söyledikleri beni tehdit eden bir boyuta ulaşmıştı. Ben de çok iyi bildiğim Fransızca ile tehditvari konuşunca Alman'ın hareketlerinin yavaşladığını fark ettim. Belli ki yorulmaya başlamıştı. Yine Fransızca olarak bak ben Türküm ama önümde diz çökeceksin dedim. Bu cümle Alman'ı bitiren son konuşma oldu. Peş peşe sayı alarak Alman'ı perişan ettim. Ben Dünya Şampiyonuyum bu gezegende kimse karşımda duramaz diyen Alman yenilmişti. Benimle tokalaşmadan başı önde sahadan yenik ayrıldı. Sonradan ilk gemiyle memleketine döndüğünü öğrendim. İntihar teşebbüsünde bulunmuş ama kurtarmışlar.

    SON

    Mustafa Kemal Atatürk - Ezgi Yayınları - Yayın Yılı: Aralık 1994

  3. #7
    Serdar50 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Durum: Serdar50 âíå ôîğóìà
    Üyelik tarihi : 07.Ocak.2010
    Mesajlar : 50
    Tecrübe Puanı : 0
    Array

     

    images/yorumlarinizi.png
    EŞSİZ ASKER ATATÜRK
    O bir millete baştı.
    Yel oldu dağlar aştı.
    Sel oldu düşman kaçtı
    Tüm dünya buna şaştı
    Eşsiz asker Atatürk.

    --------------------------------
    ATATÜRK VE CUMHURİYET
    O'nsuz tarih olmazdı.
    O doğmasaydı.
    Tarih kitaplarını yırtardım
    Cumhuriyet kurulmasaydı.

    ---------------------------------
    CUMHURİYET
    Haykır durma Cumhuriyet 96 yaşında.
    Dört mevsim yaşanıyor toprağında taşında.
    * * * *
    Birbiriyle kaynaşmış Türk Halkı'nın sesi var.
    Asrımızın ileri güçlü Türkiye'si var.
    * * * *
    O güçlü Türkiye'nin önderi lideri var.
    Elinde meşalesi Yüce Atatürk'ü var.
    * * * *
    Sarsılmaz irademiz bükülmez bileğimiz.
    Işığıyla aydınlanır uygarlık yolumuz.
    * * * *
    Cumhuriyet sonsuza sonsuza ulaşacak.
    Bütün diğer devletler ondan geri kalacak.

    ----------------------------------
    BAŞKOMUTANLIK MEYDAN MUHAREBESİ
    - Dumlupınar Meydan Muharebesi -
    Kütahya'ya bağlı Dumlupınar yakınındaydı.
    Tarih 30-Ağustos-1922
    Beşinci günüydü Büyük Taarruz'un.
    Yunan işgal kuvvetlerine karşı
    Kesin bir Türk zaferiyle sonuçlandı.
    Şahsen yönetilmişti
    Mustafa Kemal Paşa tarafından.

    Yazan: Serdar Yıldırım

    -----------------------------------
    DEVRİMCİ MUSTAFA KEMAL
    Ağaçlara taşlara yapraklara kuşlara
    Denizlere göllere ırmaklara çaylara
    Gelip geçen yıllara mevsimlere aylara
    Duygularım coşar sel olur seni sorarım.
    * * * *
    Selanikim Samsunum Ankaram İstanbulum
    Karadenizim Marmaram Egem Akdenizim
    Başka izmleri boş ver yeterli Kemalizm
    Hedef zirve çünkü ben gerçek bir Türk genciyim.
    * * * *
    Bir volkan gibi kabardım kabıma sığamam.
    İlkelerinden başkasına gidip sığınmam.
    Sen varken uzakta yol gösterici aramam.
    Ben bu yurdu emanet ettiğin Türk genciyim.

    --------------------------------------
    MUSTAFA KEMAL ATATÜRK CUMHURİYET DEMEKTİR
    Bu topraklarda Cumhuriyet özgürlük demektir.
    Özgürlük Anadolu'da Cumhuriyet demektir.
    Özgür olmak isteyen yeni nesillere
    Altın tepsi içinde Cumhuriyeti sunduk biz.
    * * * *
    Çilesini biz çektik acısını biz yaşadık.
    Yıllarca Kurtuluş Savaşı için ömür törpüledik.
    Pek çoğumuz evine geri dönemedi.
    Bebeklerimiz bize bir kez baba diyemedi.
    * * * *
    Vatanımızı savunduk düşmana karşı.
    Gündüz ve gece bekledik siperlerde.
    Bağrımıza hançer saplandı istemesek de.
    Hançeri bağrımızdan çıkarıp düşmana sapladık.

    -----------------------------------------
    BİR GÜNEŞ GİBİ DOĞDUN
    Şan şeref ve onurla taşıdın Türk Bayrağı'nı.
    Olmaz dediler bu vatan kurtulmaz dediler.
    Bitti dediler her şey bitti dediler.
    Anadolu yandı yıkıldı tükendi dediler.
    Sonra sen bir güneş gibi doğdun
    Anadolu'nun bağrında karanlığı boğdun.
    * * * *
    Yenilmeyiz biz yeneriz diyenleri tükettin.
    Topun tüfeğin az olsa bile onları alt ettin.
    Şanlısın sen Türklük sana şükran borçlu.
    Türklüğü zirveye taşıdın sürünsün onlar yer altında.

    -------------------------------------------
    VATANI KURTARMAK YETMEZDİ
    Devrim gerekliydi.
    Devrim; değişim çağdaşlaşma demekti.
    Fikirde düşüncede devrim
    Kılık kıyafet devrimi
    Şapka devrimi
    Kadınlara özgürlük
    Harf devrimi
    Gelin tamamlayalım devrimi dedim.
    Geldiler tamamladık.
    Çağdaşlaştık medenileştik.
    İlkellikten kurtulduk modernize olduk.
    Modern olduk.
    Çağın gereklerine uyduk.

    Yazan: Serdar Yıldırım

    -----------------------------------------------------------
    SONSUZA KADAR KALBİMDESİN
    Ey tarihin kaydettiği büyük komutan!
    Bu vatanı kurtardın diye sana şükran borçluyum.
    Temelleri çok sağlam Türkiye Cumhuriyeti'ni kurdun.
    Gösterdiğin olağanüstü kahramanlığa minnettarım.
    * * * *
    Ey tarihin kaydettiği eşsiz devlet adamı!
    On beş yıl onurlu ve şerefli bir yönetim gösterdin.
    Başarılarından dolayı seni alkışlıyorum.
    Gönlümden derlediğim bir demet çiçeği armağan ediyorum.

    -------------------------------------------
    ATATÜRK 135 YAŞINDA
    135 Yaşında bir güçlü dev Türk.
    O'nun adı Mustafa Kemal Atatürk.
    * * * *
    1881 yılında doğdu.
    Tam 24 yaşında yüzbaşı oldu.
    * * * *
    31 Mart Ayaklanması'nda vardı.
    Hareket Ordusu Kurmay Başkanı oldu.
    * * * *
    Osmanlı İmparatorluğu çökmüştü.
    Fethedilen ülkeler elden gitmişti.
    * * * *
    Sonunda Anadolu'ya düşman dolmuştu.
    İnsanlar çaresiz ümit yok olmuştu.
    * * * *
    Karanlıkta ışık belirdi uzakta.
    Vapurla geldi ayak bastı Samsun'da.
    * * * *
    Cumhuriyetin sınırlarını çizdi.
    Düşmanları şöyle bir hizaya dizdi.
    * * * *
    Savaş dedi düşmanlar savaş isteriz.
    Dedi Mustafa Kemal savaştan kaçmam.
    * * * *
    Ordu yoktu ordu kurdu silah buldu.
    Cephede ön safta kendine yer buldu.
    * * * *
    Kana kan dişe diş düşmanla savaştı.
    Aman vermedi düşmana onu yendi.
    * * * *
    Düşman üzgündü Kemal geçilmez dedi.
    Umutsuz postu Çanakkale'ye serdi.
    * * * *
    Sonra Yunan İzmir'e çıkartma yaptı.
    İlerledi ortalığı yakıp yıktı.
    * * * *
    Mustafa Kemal orduyu geri çekti.
    Sakarya Irmağı bağlantıyı kesti.
    * * * *
    Bir buçuk yıl askere savaş öğretti.
    Her asker bir Mustafa Kemal olmuştu.
    * * * *
    Mustafa Kemallerle dolu bir ordu.
    Düşmana kaç paralıksın diye sordu.
    * * * *
    Tuttu aldı vurdu yerden yere vurdu.
    Zaman saatini Cumhuriyet kurdu.
    * * * *
    Ey güzel Cumhuriyet sen ne güzelsin.
    Özgürlük denizinde mutlu yüzersin.

    Yazan: Serdar Yıldırım - Türkiye 2017

    ---------------------------------------------
    ÇANAKKALE'DE BEN VARDIM
    İster miydim Anadolu işgal edilsin?
    İster miydim ordular dağıtılsın?
    İster miydim padişah teslim olsun?
    İstemezdim böyle olsun istemezdim.
    * * * *
    Anadolu harap bitap bir haldeydi.
    Türlü katliamlar yaşanmaktaydı.
    İnsanımın koruyanı kollayanı yoktu.
    Sonunda İngiliz gemileri Çanakkale'ye geldi.
    * * * *
    Alman komutan Liman Von Sanders Türk birliklerinin başındaydı.
    Tabyalar savunmasızdı ateş hattındaydı.
    Düşman çok güçlüydü kayıplar artmıştı.
    Siperler gerilere daha gerilere çekilmişti.
    * * * *
    Ben geldim Çanakkale'ye insanlar beni tanıyorlardı.
    Liman Von Sanders bir cephe sana yeter mi dediydi?
    Ben hayır dedim bütün cephelerin komutanlığını bana vermelisiniz.
    Dediğim aynen oldu Çanakkale'de ben vardım.
    * * * *
    Geceleri uyku tutmazdı beni.
    Atıma bindiğim gibi dörtnal uzaklaşırdım.
    Düşman sabaha karşı nereden çıkartma yapar.
    Bunun planını yapar önlemini alırdım.
    * * * *
    Çanakkale'de dört - beş gün uyumadığım olurdu.
    Bir gece saat iki sularıydı.
    Birliğime geri döndüm ve emrimi verdim:
    Conkbayırı'na beş yüz asker çıkarın mevzilensinler.
    * * * *
    Aman komutanım dedi diğer subaylar.
    Orası kuş uçmaz kervan geçmez bir yerdir.
    Ne gereği vardır orada beş yüz askerin.
    Bir asker bile gitmese daha doğrudur.
    * * * *
    Siz dedim beş yüz askeri gönderin.
    Evet dediler gönderdiler.
    Sabaha karşı Anzaklar Conkbayırı'ndaydı.
    Ama ben de Türk Askeri'nin yanındaydım.
    * * * *
    Kılıcım sağ elimdeydi tabancam sol elimde.
    Bütün bir gün savaştık can siperhane.
    Yıkılmadık yenilmedik galip gelen biz olduk.
    Kazanan biz yenilen İngiliz oldu.

    Yazan: Serdar Yıldırım

    -----------------------------------------------
    KARANLIK BENDEN KORKTU
    Ben aydınlığım çağdaşım medeniyetim.
    Geleceğe yönelik güzel duygular içindeyim.
    Yeni yıllar yüzyıllar bin yıllar
    Benim için yarınki gün gibidir.
    * * * *
    Evrenseldir duygular sonsuza dek geçerli.
    Bir bütündür fikirler beyinlerde gizemli.
    Ben isteseydim bir çağ açıp bir çağ kapatmaz
    Gücüm vardı yüz çağ açıp yüz çağ kapatırdım.
    * * * *
    Anadolu boğazına kadar karanlığa batmıştı.
    Sevr Antlaşması Türk insanı için idam fermanıydı.
    Ben bir kükredim yer gök inledi.
    Dünya benim eşsiz haykırışımı dinledi:
    * * * *
    Siz kim oluyorsunuz vatanımı nasıl işgal edersiniz?
    Yüz binlerce askerle geldiniz topunuzla tüfeğinizle.
    Bakın benim askerim yok topum tüfeğim yok.
    Yokluktan çıktım ben gerekirse yoktan var ederim.
    * * * *
    Padişahın idam fermanı
    Demokles'in kılıcı gibi sırtımdaydı.
    Anadolu halkı içerden vuran
    Bu gücün farkındaydı.
    * * * *
    Rütbelerim sökülmüştü bir er durumundaydım.
    Doğu Orduları Komutanı Karabekir Paşa
    Emrinizdeyim efendim dedi.
    Sonra bütün komutanlar bağlılığını bildirdi.
    * * * *
    Osmanlı diye bir millet yoktur.
    Osmanlı bir hanedanın adıdır.
    Büyük Selçuklu Devleti parçalanmış
    Buradan Anadolu Selçuklu Devleti oluşmuş.
    Yıllarla o da parçalanıp beyliklere dönüşmüş.
    Osman Gazi'nin kurduğu Osmanlı Beyliği ortaya çıkmış.
    * * * *
    Osman Gazi ben Türküm diye öğünürdü.
    Orhan Gazi babam ve ben Türk'üz derdi.
    Onların oğulları da Türk'tü.
    Akınlar yaptılar Avrupalı ürktü.
    * * * *
    Fatih Sultan Mehmet Türklük adına İstanbul'u fethetti.
    Yavuz Sultan Selim ilk Türk halifesiydi.
    Avrupalı barbar Türkler geliyor deyip korkardı.
    Sonra Kanuni Viyana'yı kuşattı.
    * * * *
    Erzurum ve Sivas Kongrelerini topladım.
    Yurdun kurtuluşu yolunda önemli bir adım attım.
    Karanlık benden korktu aydınlığı istemedi.
    Aydınlığı istemeyen karanlığı paramparça ettim.

    ------------------------------------------
    BEN MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ÜM
    Ben bu vatanı kurdum.
    Savaştım zafer kazanmadan
    Barış antlaşması imzalamadım.
    Zaten tarih hep benden yana oldu.
    * * * *
    Ben bir Osmanlı subayıydım.
    Padişahın iradesine asla karşı gelmedim.
    Ama o benim tacıma tahtıma dokunmayın
    Anadolu'da ne isterseniz yapın dedi.
    * * * *
    Padişah Vahdettin böyle demese bunlar olmazdı.
    Anadolu'da böylesine kıyımlar yaşanmazdı.
    Ordular dağıtılmıştı silahlar toplanmıştı.
    Asker evine köyüne gönderilmişti.
    * * * *
    Güneyde İngilizlere karşı zafer kazandım.
    Hareket Ordusu'nda Kurmay Başkan olarak görev aldım.
    Halk arasında adım saygıyla anılıyordu
    Çanakkale'ye geldiğimde dünya beni tanıyordu.
    * * * *
    Benim adım Mustafa Kemal Atatürk.
    Damarlarında Türk kanı akan herkesin Mustafa'sıyım.
    Ödün vermez yüreğim bükülmez bileğim.
    Ben Türküm diyen herkesin Kemaliyim.

    ----------------------------------------
    ATATÜRK'ÜN ARAMIZDAN AYRILDIĞI YAŞTAYIM
    Gökyüzünde şimşek çaktı.
    Yeryüzüne yıldırım düştü.
    On yıl boyunca araştırdım.
    Gerçekleştirdikleri olağanüstüydü.
    Dünya tarihinde tekti.
    * * * *
    Ey sen büyük komutan!
    Ey sen büyük devlet adamı!
    Seni saygıyla anıyorum.
    İnsan olmanın bilincinde olan
    Herkesten bu saygıyı bekliyorum.
    * * * *
    Yıllar geldi yıllar geçti.
    Aradan 78 yıl geçti.
    Yaşadığı yıldan bunca yıl sonra
    Adı saygıyla anılan bir başka komutan
    Devlet adamı var mı?
    * * * *
    Sen ki sekiz yıl annen Zübeyde Hanım ve kardeşin Makbule Hanım'dan ayrı kaldın.
    Varını yoğunu bu vatan için ve gelecekte kuracağın Türkiye Cumhuriyeti için feda ettin.
    Nasıl Çanakkale'de üçüncüye sıtmaya yakalanmıştın ve doktor vücuduna aşırı kinin enjekte etmişti.
    Yakınında bulunan subaylara ya gider ya gelir demişti.
    Sen gitmedin geldin benim refah ve mutluluğum için direndin.
    Kurduğun Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde yaşayan ve seni tanımayanlar var.
    Bunlara tavsiyem yaşadığı için Mustafa Kemal Atatürk'e şükretmeleridir.
    * * * *
    Bir cami yaptıranın adını hayır dua ile anarsın da
    Cumhuriyet kurulduktan sonra yüzlerce cami yaptıran ve
    Yaptırılmasına ön ayak olan
    Atatürk'ü neden sevmezsin?

    Yazan: Serdar Yıldırım - 2016

  4. #8
    Serdar50 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Durum: Serdar50 âíå ôîğóìà
    Üyelik tarihi : 07.Ocak.2010
    Mesajlar : 50
    Tecrübe Puanı : 0
    Array

     

    images/yorumlarinizi.png
    ATATÜRK YOK GİTTİ DİYORLAR
    Atatürk'ü soruyorum nerede diyorum?
    Atatürk yok gitti diyorlar.
    Nereye gitti diyorum?
    Bilmiyoruz diyorlar.
    * * * *
    Olmaz Atatürk gitmez diyorum.
    Bizi bırakıp nereye gidecek?
    Sınırda nöbet bekliyordur.
    Türkiye Cumhuriyeti'ni koruyordur.


    -------------------------------------------
    SELANİK YİĞİDİ
    Selanik'te bir yiğit doğar.
    24 yaşında yüzbaşı olur.
    Yurduna saldıran düşmanlara karşı koyar.
    Genç yaşında dünyaya nam salar.
    * * * *
    Sağ elinde kılıcı siperden fırlar.
    Hücum diye bağırır ileri atılır.
    Türk askeri komutanın peşinden gider.
    Önce Mustafa Kemal düşmana çarpar.
    * * * *
    Bir insan bu kadar mı büyük doğar?
    Yaşamı boyunca bu kadar mı büyük işler başarır?
    İnsanlık tarihini bu kadar mı değiştirip yeniden yazar?
    Zirvedeki yerinde bu kadar mı yalnız kalır?


    -------------------------------------------------------
    TÜRK BAYRAĞI
    Dalgalan ey şanlı Türk Bayrağı
    Türk'ün adını haykırarak dalgalan
    Sen bilirim tarihe sığmazsın
    Mustafa Kemal Atatürk diye dalgalan.
    * * * *
    Rüzgar esmese de yaprak kımıldamasa da
    Sen Trablusgarp Bingazi diye dalgalan
    Anadolu nefes alamaz duruma gelse de
    Sen Anafartalar Conkbayırı diye dalgalan.
    * * * *
    Ben yıkarım sistemleri alt üst ederim
    Fırtınaları boranları beynimde eritirim.
    Ben yıkılmam yıkarım siler de geçerim.
    Kasırgaları tayfunları çizer de geçerim.
    * * * *
    Bu vatan kurtulmalı dedi kurtardı
    Türkiye Cumhuriyeti kurulmalı dedi kurdu.
    Pek çok zorluğu aştı engelleri geçti
    Türkiye Cumhuriyeti sonsuza dek muzaffer olacaktır.


    -------------------------------------------------------
    TARİH 25-03-2017
    Ey 1.000 yıl sonra yaşayan insan
    Sen Atatürk'ü biliyor musun?
    Atatürk dünyada barış istiyordu.
    Bunun farkında mısın?
    * * * *
    Barışı korudun mu?
    Savaştan kaçındın mı?
    Komşu devletlere saldırıp
    Savaş çıkardın mı?
    * * * *
    Fetih işi çözüm değil
    Dünyaya hakim olunmaz.
    Hakim olmak isteyenin
    Son nefesinde hekim bulunmaz.
    * * * *
    Birkaç yüzyıldır savaş olmadı
    Barış var diyorsan
    Bravo diyorum sana
    Seni alkışlıyorum.
    * * * *
    Atatürk ilkelerinden vazgeçme
    Dünyada barışı koru
    Başka dünya yok diyorsan
    Sonsuza dek mutlusun.


    -------------------------------------------------------
    NEDEN ATATÜRK'Ü SEVİYORUM
    Yurdu düşmanlardan kurtardığı için
    Türkiye Cumhuriyeti'ni kurduğu için
    İnsanca yaşamanın yolunu gösterdiği için
    Düşünceye özgürlük sunduğu için.
    * * * *
    Beni tanıyanlar soruyorlar:
    Neden Atatürk'ü bu kadar çok seviyorsun?
    Ben de diyorum Atatürk sevilmeyecek biri değil
    Yüreğinde sevgi olan herkes Atatürk'ü sever.
    * * * *
    Atatürk sevgidir Atatürk ilgidir Atatürk saygıdır.
    Atatürk özgürlüktür Atatürk çağdaşlıktır Atatürk ilerlemedir.
    Atatürk geri kalmamaktır Atatürk medeniyettir.
    Atatürk dünyada ön sırada yer almaktır.


    -------------------------------------------------------
    BEN BİR ZAMAN GEZGİNİYİM
    Ben bir zaman gezginiyim
    Zamanda gezer dururum
    Geçmiş zamanlarda yaşamış insanların
    Önderleri kimmiş merak eder dururum.
    * * * *
    Yüzyılları bin yılları araştırdım
    Büyük önderler kimmiş belirledim.
    İnsanlık tarihinin en büyük önderini seçtim
    Adı Mustafa Kemal Atatürk.
    * * * *
    Atatürk ülkesini kurtarmak için
    Kıyasıya bir mücadele içine girmiş.
    Yaptığı savaşlarda hiç yenilmemiş.
    Böylelikle yurdunu düşmanlardan kurtarmış.
    * * * *
    Türkiye Cumhuriyeti'ni kurmuş.
    Türk Halkının beynindeki prangaları söküp atmış.
    On beş yıl iktidarda kalmış.
    Bu süre içinde yurt dışı geziye çıkmamış.


    -------------------------------------------------------
    CUMHURİYET VE BARIŞ
    Padişahmış kralmış sözü kanun sayılırmış.
    Kimseye hesap vermek zorunda değilmiş.
    Olmaz ki böyle yönetim olmaz ki?
    Bir ülke böyle yönetilmez ki.
    Yönetim şekillerinden
    En güzelini seçtim.
    Cumhuriyet dedim.
    * * * *
    Bir sınır olayını bahane edip
    Komşu ülkeye saldırıp savaş çıkaran devletler var
    Siz nasıl padişah nasıl kralsınız?
    Anlaşma yolunu denesenize
    Bir buluşun konuşun.
    Barışı fark edin
    Barış deseniz savaşmazsınız.
    Devletler arası ilişkilerden
    Zor olanı seçtim
    Barış dedim.
    * * * *
    Cengiz Han dünya imparatorluğu sevdasındaydı.
    Büyük İskender dünyaya hakim olmak için yola çıkmıştı.
    Napolyon Fransa'yı küçük dünya olarak kabul ederdi.
    Hitler dünya benim emrimde olmalı derdi.
    Barış deyip ülkelerini kalkındırmak yerine
    Savaş deyip ülkelerini felakete sürüklediler.


    -------------------------------------------------------
    MUSTAFA KEMAL ATATÜRK
    Tarih her yüzyılda bir kahraman üretir
    19. yüzyılda da bir kahraman üretti.
    Bu kahraman öylesine büyük yüce ve güçlüydü ki
    Dünyanın gelmiş geçmiş en büyük kahramanı unvanını hak etti.
    * * * *
    Ben ne kadar bir tarih kitabı yazmaya çalışsam da
    Kahraman diye anılanlar bir iki sayfada eridi gitti.
    Yüz sayfa bin sayfa ayırdım ama yetmedi.
    Sen ne büyüksün Mustafa Kemal Atatürk tarihe sığmazsın.
    * * * *
    Yokluk vardı darlık vardı yalnızlık vardı.
    Düşman vardı hain vardı güven yoktu.
    İnsan vardı millet vardı ulus vardı.
    Hepsinden önemlisi yenilmez armada vardı.
    * * * *
    Çıktı çaktı çökertti silindir gibi ezdi.
    Anadolu'ya saldıran düşmanları perişan etti.
    Biz milli sınırlarımız içinde özgür ve bağımsız
    Yaşamaktan başka bir şey istemiyoruz dedi.
    * * * *
    Yabancı kültürlerin benimsenmesi milli varlığımızı tehlikeye düşürür çağdaş uygarlık düzenini yakalamamızı engeller.
    * * * *
    Atatürk batının ve doğunun tekniğinden ve bi*liminden yararlanırken milli kültürümüzü koru*mamız gerektiğini belirtmiştir.


    Yazan: Serdar Yıldırım




    -----------------------------------------------
    -----------------------------------------------


    SAVAŞTIK
    Barış istedim.
    Savaş dediler.
    Evet dedim.
    Savaştık.
    Yenildiler.
    Ben dedim.
    Sensin dediler.
    Çekip gittiler.


    -------------------------------------------------------
    KURTULUŞ SAVAŞI'NI BEN BAŞLATTIM
    Sıfırdan zirveye çıktım
    Vatanı kurtardım
    Bin yıl geçse bile
    Dünya beni unutmaz.
    * * * *
    Osmanlı çökmüş bitmişti.
    Külü bile kalmamıştı.
    Anadolu'da özgürlük ateşini yaktım
    Kurtuluş Savaşı'nı ben başlattım.
    * * * *
    Anadolu halkı gururla
    Benim yanımda oldu
    Düşman siperleri kurşunla
    Bombayla doldu.
    * * * *
    Ey genç yeni nesiller!
    Türkiye Cumhuriyeti'nin fedaisi olun.
    Hiçbir şeye boyun eğmeyin
    Özgür ve bağımsız kalın.


    -------------------------------------------------------
    KİMSE BENİ SEVMESE DE BU VATANI KURTARIRDIM
    Kimse beni sevmese de
    Cumhuriyeti kurardım
    * * * *
    Kimse beni sevmese de
    Şapka devrimini yapardım
    * * * *
    Kimse beni sevmese de
    Harf devrimini yapardım
    * * * *
    Kimse beni sevmese de
    Kadınlara özgürlük sunardım
    * * * *
    Savaştım sonuna kadar savaştım
    Beni sevmeyenler olacağını bile bile
    * * * *
    Sevmeyecekler için de savaştım
    Onların mutluluğu ve refahı için de savaştım
    * * * *
    Siz ey şanslı yeni nesiller sevenler ve sevmeyenler
    Sıcak yataklarınızda rahat uyuyun ben sınırda nöbetteyim.


    -------------------------------------------------------
    ÇANAKKALE'DE TARİH YAZDIM
    Ben tarih yazmasam tarih beni yazmazdı.
    Çanakkale'de Anzak mezarını kazmazdı.
    Savunmada bekleyip taarruz etmesem
    Emrimdeki ordu zafere ulaşmazdı.
    * * * *
    Bu ordu başka ordu Kahraman Türk Ordusu
    Mustafa Kemal'e güvenir yoktur düşman korkusu
    En önde ben oldum hücum dedim ileri atıldım
    Asker peşimden geldi kahrettik düşman olan herkesi.


    -------------------------------------------------------
    YURT DIŞI GEZİLERİNDE ATATÜRK
    On beş yıl iktidarda kaldı
    Yurt dışı geziye çıkmadı
    Çünkü halkıyla barışıktı
    Yurt dışında ne işi olacaktı?
    * * * *
    Samsun'a gitti Erzurum'a Sivas'a gitti.
    Kırşehir'e Nevşehir'e Bursa'ya gitti.
    Türkiye'de gitmediği yer kalmadı.
    İnsanlar O'nu sevgiyle bağrına bastı.
    * * * *
    Demokrasiyle yönetilen bir ülkede
    Üst düzey yöneticiler
    Yurt dışı gezilere sık sık çıkıyorsa
    İç politikada işler iyi gitmiyor demektir.


    -------------------------------------------------------
    İKİ TABUR ASKER HİNDİSTAN VE BEN
    24 Yaşında yüzbaşı oldum
    Harp Akademisi mezunuydum
    Osmanlı Ordusu'nun gözde
    Genç subayları arasındaydım.
    * * * *
    Padişah Vahdettin şehzadeyken
    Saraya gider görüşürdüm.
    Devlet erkanı beni tanıyordu
    Vahdettin padişah olunca
    Daha fazla görüşmeye başladık.
    * * * *
    Bir defasında padişah Vahdettin
    Yanıma iki tabur asker alıp
    Müslümanlık adına
    Hindistan'ı fethetmemi istedi.
    * * * *
    Aman dedim nasıl olur?
    Olur Mustafa Kemal olur.
    Sen yeter ki iste başarırsın
    Hindistan'ı İngilizlerden kurtarırsın.
    * * * *
    Padişahın bence kabul görmeyen
    Bilmem kaçıncı girişimiydi.
    Cezayir diyordu Fransızlar diyordu.
    Yemen diyordu Arabistan diyordu.
    Sen çölde bile devlet kurarsın diyordu.
    * * * *
    Doğru ben isteseydim Hindistan'ı fethederdim
    İngilizleri Asya'dan söküp atardım
    Elden çıkmış Arabistan'ı yeniden fetheder
    Çölde bile yeni bir devlet kurardım.
    * * * *
    Ben sömürgeciliğin karşısındayım
    Benim ne işim var Hindistan'da
    Ne işim var Arabistan çöllerinde
    Sonunda yine emperyalizm özlemleri
    Dünya milletlerini bir bayrak altında toplama hayali.
    * * * *
    Ben her milletin kendi bayrağı altında
    Özgür ve bağımsız yaşaması taraftarıyım
    Osmanlı bir beylikti devlet oldu
    Sonradan pek çok devleti sınırları içine aldığından
    Osmanlı İmparatorluğu dendi.
    * * * *
    Osmanlının adaleti bin yerden patlak verdi.
    Güçsüz kalınca baskı altındaki milletler ayaklandı.
    Sevr Antlaşması Osmanlının idam fermanıydı.
    Osmanlı son buldu Türklüğü ben kurtardım.


    Yazan: Serdar Yıldırım




    ATATÜRK 135 YAŞINDA
    Yazan Ve Okuyan: Serdar Yıldırım
    https://youtu.be/IYXJHC1Jtqs

Konu Bilgileri

Bu Konuya Gözatan Kullanıcılar

Şu anda 1 kullanıcı bu konuyu görüntülüyor. (0 kayıtlı ve 1 misafir)

Bu Konu için Etiketler

Sosyal Bağlantılar

Sosyal Bağlantılar

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •  

 

 

 

  • | tweetyy | Non Stop Konya |
  •  

     

     

     

     

     

     

    1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178