Hoş geldiniz!

Forumumuza Kayıt Olarak, Açmış olduğumuz konulara erişebilir Ve Topluluğumuza Katılabilirsiniz!

Şimdi Kayıt Ol! Giriş yap

Dua Yürekten Bittim ya RABB... Diyene

  • Konbuyu başlatan alemextra 
  • Başlangıç tarihi
alemextra Çevrimdışı

alemextra 

Admin
Admin
Ayın En iyi Posteri
30 Ara 2023
9,180
2
38
konya
Usulüne uygun yazılmayan bir dilekçe dahi

yazıldığı makam ne kadar kıytırık olursa olsun kabul edilmezken şartlarına riayet edilmeyen dua nasıl tutsun?

Dua Allah’a çıkarılmış davettir.

Dua insanın acziyet itirafıdır.

Dua insanın kendi kendine yetmediğini bilmesidir.

Dua insanın iki ayaklı bir yürek olup tepeden tırnağa ‘istemek’ kesilmesidir.

Dua var gücünü

olanca çabasını harcayıp bitiren insanın Allah’a saldığı “imdat” sayhasıdır.

Yürekten “Bittim Ya Rab!” diyene

“Dayan yettim kulum!” diyecektir Allah.

Var mı biten gerçekten var gücünü harcayan

tüm çabasını ortaya koyan ve tükendiği yerde “Bittim ya Rab!” diyen?

Kim o?

Hiç kuşkunuz olmasın ki onun imdadına yetişilecek “Allah’ın yardımı ne zaman?” diyen ve yardımı hak edene “Allah’ın yardımı elbet pek yakındır” diyen bulunacaktır.

Kuldan istemenin bile bir âdâbı-erkanı bir usulü varken Allah’tan istemenin bir âdâbı bir usülü olmasın mı?

Ettiğimiz dualar Allah’a gönderdiğimiz mektupsuz zarflara benziyorlar. Zarf var fakat mazruf yok. Bu şu demektir: Ceset var fakat ruh yok kabuk var fakat öz yok maske var fakat yüz yok.

Yaşarmayan bir göz kızarmayan bir yüz hissetmeyen bir öz eyleme dönüşmeyen binbir söz ile Allah’a yazılan davetiyeler nasıl varsın yerine?

Yanmayan özlemeyen sızlamayan inlemeyen

duymayan bir yüreğin feryadı mı olur?

Taş kesilmiş aşk fukarası yürekler “dua” gibi muhteşem bir mesajı hangi enerjiyle iletirler adresine? Sesini sahibine dahi duyuramayan sahibinin sesini duymaktan aciz olan bir yürek öteleri sarsacak bir sayhayı nasıl koyverir gök kubbeye?

Oysa ki dua güftesi aşk bestesi mahrumiyet ve ıstırap olan bir özge şarkıdır.

Bu şarkıyı söyleyecek olanın mazlum olması yetmez; kendi mazlumiyeti zalimlerin zulmüne yakıt olmamış biri olmalıdır. Kendi omuzlarını zalimlerin yükselmesi için basamak kılmamış olmalıdır.

Bu şarkıyı terennüm edecek birinin olanla olması gereken arasındaki farkı iyi bilmesi şarttır.

Eğer bunu bilirse duayı bir çocuğun annesinden ısrarla isteyişi gibi isteyecek ilahi kapının eşiğine başını koyarak ısrar edecek tekrar edecektir; tıpkı her gün onlarca kez okuduğu Fatiha’da olduğu gibi…

Dua Allah’a çıkarılmış bir davetiyedir demiştik. Davet edenin bir adresi bir aidiyyeti bulunmalıdır ki icabet edecek olan onu orada bulsun. Bu adres insanın Allah karşısındaki esas duruşudur. Allah karşısında esas duruşunu bozan ya da esas duruşu olmayan davet edip de adresinde bulunmayan sorumsuz gibidir. Kim inanır onun duasında samimi olduğuna?

Diyelim ki adresinde bulundu. Bu kez de davetine tecelli ve inayetiyle icabet edecek ‘a sunacak bir yüreği olmalı. Mekansız’a yürekten özge mekan olur mu? Deniz dibine dönmüş çöplükten beter hale gelmiş eline geçen dünyalığı içine attığı bir mahzene dönmüş bir yüreğe konuk edilir mi O? Tıpkı şairin dediği gibi:

Sür çıkar ağyarı dilden ta tecelli ede Hak

Padişah konmaz saraya hane mamur olmadan

Kulun gücünün bittiği yerde Allah’ın yardımı başlar. Gücünüzün bittiği noktada olup olmadığınızı kontrol ettiniz mi? Eğer hala gücünüz varsa o bitinceye kadar koşmanızı soluğunuzun tükendiği noktada hiç ummadığınız bir yerden önünüze kapı açılacağını düşündünüz mü?

Taif dönüşü Muhammed (a.s) son tedbiri de tüketmiş bir halde kan revan içinde doğduğu toprakların varoşlarına gelip dayanmış fakat girememişti. İşte o an gücünün bittiği andı. Gidecek bir kapısı başvuracak bir dayanak sığınak tutamak ve barınağı kalmamıştı.

Aklın tedbirinin bittiği yerde aşkın kollarına bırakmıştı kendisini ve bir dua yapmıştı. Bu dua öyle bir aşkla yapılmıştı ki doğrudan hedefini bulmuş ve nübüvvet sürecinin gün dönümü olmuştu.

Ufuk İnsan’ın Mekke’ye bakan yamaçlardan birinde yaşlı gözlerle yaptığı tarihin akışını değiştiren ufuk duayı sizin için tercüme edeyim:

“Allah’ım!

Kuvvetimin tükendiğini sana arz ediyorum.

Gücümün azaldığını

insanların gözünde küçük düştüğümü sana şikayet ediyorum!

Ya Erhamerrahimin!

Sensin ezilmişlerin Rabbi!

Sensin benim Rabbim!

Beni kimlerin eline bıraktın?

Bana gaddarlık yapan yabancıların eline mi?

Yoksa davamı ipotek edecek bir düşmana mı?

Eğer sen bana gücenmedinse

kesinlikle bunlara aldırmıyorum.

Lakin iyiliğin beni rahatlatacaktır.

Senin nuruna sığınırım

karanlıkları aydınlatan nuruna…

Gelecek azabın bana ulaşacak öfkenden

kaçıp kurtulacak bir sığınak arıyorum.

Sana sığındım yeter ki razı ol.

Güç ve kuvvet sendendir

Yalnız senden.”


(İbn Hişam Sire II/29-30)

Mustafa İslamoğlu
 

Konuyu görüntüleyenler

Geri
Üst