- Katılım
- 30 Ara 2023
- Mesajlar
- 9,443
-
-
- Konu Yazar
- #1
Bağdaş kurmak ve bağdaş kurarak oturmanın hükmü nedir? Peygamber efendimizin oturuş şekilleri nasıldı?
Fahr-i Kâinât Efendimiz'in mûtad olan oturuş tarzı diz üstü oturma şeklinde idi. (Müslim Îmân 1 5; Buhârî Îmân 37) Fakat bunun haricinde de oturuş şekilleri vardı.
Bunlardan biri bağdaş kurarak oturmasıdır. Câbir bin Semure radıyallâhu anhümâ Resûlullah Efendimiz'in sabah namazını kıldıktan sonra güneş iyice yükselinceye kadar bağdaş kurarak oturduğunu haber vermektedir. (Ebû Dâvûd Edeb 26)
Bağdaş kurarak oturmak Peygamber Efendimiz'in hoşlandığı ve çokça yaptığı oturuş biçimlerinden biriydi. Çünkü bu oturuş insanı rahat ettiren avret mahallinin açılmasını engelleyen ve edep kâidelerine uygun düşen bir oturuş tarzıdır. Allâh Resûlü sâdece mescidde değil başka meclislerde de çoğu zaman böyle otururdu. Sahâbenin de Peygamberimiz'in bu oturuş tarzına uyduklarını ve onun gibi oturmayı tercih ettiklerini görmekteyiz.
Bir diğeri “kurfusâ” veya “ihtibâ” denilen oturuş şeklidir. İbn-i Ömer - radıyallâhu anhümâ-; “ Resûlullah - sallallâhu aleyhi ve sellemi Kâbe'nin avlusunda elleriyle dizlerini tutarak şöyle otururken gördüm.” demiş ve uyluklarını karnına dayayıp kolları ile dizlerini tutarak kaba etleri üzerine oturmuştur. (Buhârî İsti'zân 34)
Kayle bint-i Mahreme de ; “(Müslüman olmak için geldiğimde) Resûlullah sallallâhu aleyhi ve sellemi dizlerini karnına dayamış dizlerini elleriyle tutup kaba etleri üzerine oturmuş vaziyette gördüm. Onu böyle huşû ve huzûr içinde mütevâzi bir vaziyette oturur görünce korkudan irkildim.” demektedir.
(Ebû Dâvud Edeb 22) Bu tarz Peygamber Efendimiz'in çokça yaptığı hatta Kâdî İyâz'a göre bağdaş kurarak oturmaktan daha çok tercih ettiği bir oturuştur. Tesettürün tam sağlanması ve avret yerinin açılma ihtimali gibi bir durumun olmaması bu oturuş şeklinin tercih sebebidir. Sahâbe-i kirâm da çoğu kere böyle otururlardı. Toplumumuzda bu oturuş biçiminin yaygın oluşu her halde bu sünnetin uygulanışından kaynaklanmaktadır.
Yalnız Resûl-i Ekrem Efendimiz Cuma günü imam hutbe okurken bu şekilde oturup hutbe dinlemeyi yasaklamıştır. (Ebu Dâvûd Salât 228) Çünkü bu oturuş biçimi uyuklamaya sebep olur ve kişiyi hutbeyi dinleme vecibesinden alıkoyar. En kötüsü de abdestin bozulmasına sebep olabilir.
Allâh Resûlü sallallâhu aleyhi ve sellem çömelerek de oturmuştur. “İhtifâz” veya “ik‘a” kelimeleri ile ifade edilen bu tarzı daha çok bir şey yerken kullanmıştır. Enes bin Mâlik radıyallâhü anh: “Ben Nebiyy-i Ekrem Efendimiz'i çömelerek oturmuş olduğu hâlde hurma yerken gördüm.” demiştir. (Müslim Eşribe 148-149)
Fahr-i Kâinât Efendimiz'in müşâhede edilen bir diğer oturuş şekli de havuz veya kuyunun kenarına oturup ayaklarını aşağıya doğru sarkıtmasıdır. Ebû Mûsâ el-Eş'arî -radıyallâhu anh-'ın anlattığı bir hâdisede Allâh Resûlü bir kısım ashabıyla birlikte Erîs kuyusunun kenarına oturarak ayaklarını kuyu boşluğuna sarkıtmıştır. (Buhari Ashâbu'n-Nebi 5)
Peygamber efendimizin tasvip etmediği oturuş şekilleri
Fahr-i Cihân Efendimiz'in beğenmediği ve hoş karşılamadığı oturuş biçimleri de vardır. Meselâ tek elini arkaya uzatıp elinin ayasına yaslanarak ve vücudunu da ona göre biçimlendirerek oturmak Efendimiz tarafından makbul karşılanmamıştır. İki elini arkaya koyup ayalarına yaslanmak sûretiyle oturmak da aynı şekilde uygun görülmeyen oturuş tarzlarından biridir.
Çünkü bu oturuş insanlara karşı büyüklük taslayan ve kendilerini herkesten üstün görenlerin oturuş biçimi olarak nitelendirilmiştir. Şerîd bin Süveyd - radıyallâhu anh- şöyle anlatıyor:
“Bir gün sol elimi arkaya atmış ve elimin ayasına dayanmış otururken Resûlullah -sallallâhu aleyhi ve sellem- yanıma geldi ve:
–" Allâh'ın gazabına uğramış olanlar gibi mi oturuyorsun?" buyurdu.” (Ebû Dâvûd Edeb 24)
Burada önemli olan nokta İslâm gibi en büyük nimete sâhip olan Müslümanların nimetten mahrum bırakılmış ve Allâh'ın kızgınlığını haketmiş olan gayri müslimlere oturuşlarında bile benzememeleri gerektiğidir.
Şayet bir oturuş yürüyüş yatış ve benzeri davranışlar gayri müslimlerin şiârı ise yani bu davranışlar görüldüğünde onlar hatıra geliyor ve onların hâli zihinde canlanıyorsa bunlardan sakınmak Müslümanların görevidir.
Resûl-i Kibriyâ Efendimiz hangi tarzda olursa olsun uygun olmayan yerlere oturmayı yasaklamıştır. Bunlardan biri sokaklara ve yol kenarlarına oturmaktır. Efendimiz ashâbına:
“– Yollarda oturmaktan kaçının!” buyurmuştur. Onlar:
– Biz buna mecbûruz. Meselelerimizi orada konuşuyoruz dediklerinde ise Allâh Resûlü:
“– Oturmaktan vazgeçemeyecekseniz o hâlde yolun hakkını verin!” buyurdu.
– Yolun hakkı nedir ey Allâh'ın Resûlü? dediklerinde ise:
“– Harama bakmamak gelip geçenleri incitmemek selâm almak mârufu emredip münkerden nehyetmektir.” buyurdu. (Buhârî Mezâlim 22; Müslim Libâs 114)
Diğer bazı rivayetlerde de Peygamberimiz “yol sorana yol göstermek imdat isteyene yardım etmek” gibi birkaç hakka daha işaret etmiştir.
İnsanların gelip geçtiği yerlere lüzumsuzca oturarak sohbet etmek insanları seyretmek ve rahatça geçmelerine mâni olmak çirkin bir harekettir. Ancak zarûreten oturulduğunda Efendimiz'in işaret ettiği hususlara dikkat edilmelidir. Sokaklarda oturmanın bu mahzurunu bilen Müslümanlar öteden beri câmi avlularında oturmayı âdet edinmişlerdir
Sorularla İslamiyet