Hoş geldiniz!

Forumumuza Kayıt Olarak, Açmış olduğumuz konulara erişebilir Ve Topluluğumuza Katılabilirsiniz!

Şimdi Kayıt Ol! Giriş yap

islam Nübüvvete açılan kapı: Kuyu

  • Konbuyu başlatan alemextra 
  • Başlangıç tarihi
alemextra Çevrimdışı

alemextra 

Admin
Admin
Ayın En iyi Posteri
30 Ara 2023
9,180
2
38
konya

MAHMUD SAMİ RAMAZANOĞLU

Yakub (as) oğullarının kardeşleri Yusuf’u sahraya götürmekte ısrar etmeleri ve onu koruyacaklarına yemin etmeleri ve Yusuf’un da onlarla birlikte gitmek için istekli olduğunu görmesi üzerine kazaya rıza göstererek izin verdi ve Yusuf’un bedeninin bir kapta yıkanmasını emretti. Kap İbrahim a.s.’a kurbanlık koç ile beraber getirdiği kap idi. Yakup ayrıca Yusuf’un saçlarının taranmasını yine Cibril’in İsmail için cennetten getirdiği sürme ile gözlerinin sürmelenmesini ve güzel koku sürülmesini emretti.

Rivayete göre İbrahim (a.s.) ateşe atılacağı vakit elbisesini soymuşlardı da Cibril ona cennetten bir libas getirmişti. İbrahim onu İshak’a İshak da Yakub’a verdi. Yakub da onu bir muska haline getirip Yusuf’un boynuna asmıştı.

Kardeşleri Yusuf’u babalarının gözünden kayboluncaya kadar omuzlarında taşıdılar. Sonra sözlerini terk edip Yusuf’u yere attılar. “Ey yalancı rüya sahibi” diyerek onu azarladılar ve öldürmeye kastettiler. Yusuf kardeşlerinin en merhametlisi olan Yehûda’dan yardım istedi. Bunun üzerine Yehûda:

- Öldürmekten daha hayırlısını size söyleyeyim mi? Onu kuyuya atın.

- Pekiyi dediler ve onu kuyuya atmak üzere sözleştiler.

Bu kuyu Ürdün civarında olup Yakub a.s.’ın menziline üç fersah mesafede idi. Bu kuyuyu Şeddad Ürdün’ün imarı sırasında kazdırmıştı... Kuyunun ağzı dar dibi genişti.

Kardeşleri Yusuf’u bu kuyuya sarkıttılar. Ellerini bağlayıp gömleğini soydular babalarına göstermek üzere yalancı bir kan bulaştırdılar. Gömleğini soyan kardeşlerine Yusuf: - Ey kardeşlerim! Gömleğimi verin ölürsem kefen olur sağ kalırsam libas olur dediyse de vermediler ve ipi kestiler.

Bu esnada Hazret-i Mele-i Âlâ’dan Sidretül-Münteha’daki Cibril’e bir nida erişip ‘Edrik abdî’ ‘Kuluma yetiş’ buyuruldu. Cebrail Yusuf’u kuyuda bir taş üzerine oturttu. Ona cennet taamından yedirdi. Ona Halilullah İbrahim’in gömleğini giydirdi. Hasan-ı Basrî der ki: “Yusuf kuyuya atıldığında 12 yaşında idi. Babası Yakub ona 40 sene sonra kavuştu.”

Kuyu çok korkulu bir kuyu idi. İçinde yılanlar akrepler ve sair haşerat mevcut idi. Birbirlerine dediler ki “Yerlerinizden dışarı çıkmayınız! Çünkü bugün bu kuyuya enbiyadan bir nebi gelmiştir. Fakat bir yılan Yusuf’a kasdedip hışladı. Cibril ona: “Sus! diye sayha edince yılan sustu bir daha sesi çıkmaz olduğu gibi neslinden gelenlerin de sesleri çıkmaz oldu.

Yusuf kuyuya atılınca şöyle yakardı: “Yâ şâhiden gayre gâibin veya karîban gayre baîdin veya galiben gayre mağlûbin ec’al lî min emrî ferecan ve mahrecan” : Ey gaib olmayan şahit! Ey uzak olmayan yakın! Ey mağlub olmayan galib! İçinde bulunduğum sıkıntıdan beni ferahlığa çıkar bir kurtuluş kapısı aç!

Rivayete göre Yusuf kuyuda üç gün kaldı. Bir saat kaldığı rivayeti de vardır. Beden kuyusu zahirde karanlık ve korkunç görünse de ileride gönül Yusuf’unun İlahi vahye ve nübüvvete açılan kapısı olacaktır. Eğer kalb kuyunun derinliklerinde uzlette vahiyle teyid olunup inayet-i ezeliyeye nail olursa nefis ve beden mağlub olur. Bu da saidlerin hâlidir.
 

Konuyu görüntüleyenler

Geri
Üst