Hoş geldiniz!

Forumumuza Kayıt Olarak, Açmış olduğumuz konulara erişebilir Ve Topluluğumuza Katılabilirsiniz!

Şimdi Kayıt Ol! Giriş yap

Milli Manevi Sultanlarımız Ve Hayatları

  • Konbuyu başlatan alemextra 
  • Başlangıç tarihi
alemextra Çevrimdışı

alemextra 

Admin
Admin
Ayın En iyi Posteri
30 Ara 2023
9,180
2
38
konya
Manevi Sultanlarımız Ve Hayatları

Seyh Edebali Hazretleri
Aksemsettin Hazretleri
Aziz Mahmut Hüdayi Hazretleri
Osman Bedrettin Hazretleri
Sümbül Efendi Hazretleri
Somuncu Baba Hazretleri
Derya Ali Baba Hazretleri
Seyh Vefa Hazretleri
Hz. Ali Bin Zeyd
Emir Sultan Hazretleri
Mevlâna Celâleddin-i Rumî Hazretleri
Merkez Efendi Hazretleri
Haci Bayram-i Velî Hazretleri

Seyh Edebali...

Seyh Edebâli. Osmanli Devleti'nin kurulusunda hizmeti geçen büyük Islâm âlimidir. Osman Gazi'nin kayinpederi ve hocasidir.

Karaman'da ilk egitimini alan Seyh Edebâli. egitimini ilerletmek amaciyla Sam'a gitti. Sam'da hâdis-i serif. tefsir ve fikih ilimlerinin egitimini aldi. Ancak her Allah dostunun geçtigi yollardan. o da geçti ve aldigi ilim ona yetmedi. Mevlâna Celâleddin-i Rûmi'ye tâbî oldu; gerçek Islâm'i ögrendi. Kur'ân-i Kerim'de anlatilan 28 basamagi geçerek. kendisi de mürsid oldu.

Bu sirada Selçuklu Devleti. çöküntüye dogru gidiyordu. Mogollardan kaçan Oguz Boylari. Anadolu'ya büyük gruplar halinde gelerek çesitli bölgelere yerlesiyorlardi. Bu Boylardan biri de Kayi Boyu idi. Kayi Boyu'nun basinda. Ertugrul Bey bulunuyordu. Ertugrul Bey ve oglu Osman Bey'in velilere olan saygi. hürmet ve ilgileri. büyük bir devletin müjdesini veriyordu.

Ertugrul Gazi. bir gece gittigi Kur'ân-i Kerim sohbetinde. o güne kadar isitmedigi seyleri dinledi. Dünyada bulunmasinin bir sebebi oldugunu. ilk defa düsünüyordu. Rabbine sarilmayi. Rabbine siginmayi. biricik Allah'ina ulasmayi diledi. O gece uyumak için girdigi odada. sabaha kadar Kur'ân-i Kerim'in huzurunda. hürmet ve tazimle ayakta durdu. Fakat sabaha karsi dayanamayip uykuya daldi. Bu sirada rüyasinda kendisine: "Sen Benim kelâmima hürmet ve tazimde bulundun. Ben de senin evlâdina. kiyâmet gününe kadar daim olacak bir ulu devlet ihsan eyledim." dendi.

Ertugrul Gazi. bunun üzerine yanina oglu Osman Bey'i de alarak Konya'ya. Mevlâna'ya giderek ona tâbî oldu. Mevlâna. küçük Osman'in basini oksay__ak: "Biz. kendimize bir ogul bulduk." dedi ve hayir dualar etti.

Seyh Edebâli. Eskisehir yakinlarinda halki irsad ediyor. insanlara sulh ve sukûn dagitiyordu.

Ertugrul Bey ve oglu Osman Bey. Seyh Edebâli'nin derslerine devam ediyorlardi. Osman Bey bir gece bir rüyasinda. Seyh Edebâli Hazretleri'nin koltuk altindan çikan bir nurun gelip gögsüne indigini; o nurun girmesiyle. karnindan bir agaç peydah oldugunu gördü. Rüyasinda agaç birden dallanip budaklandi. Dallari çok yükseklere ulasti. Altindaki nice daglar ve nehirleri gölgeledi. Onun gölgesindeki dag ve nehirlerden birçok insan gelip istifade etmeye basladigi sirada Osman Bey uyandi.

Rüyasini Seyh Edebâli Hazretleri'ne anlattiginda. yüce seyh söyle buyurdu:

"Ogul! Sen; Ertugrul Gazi oglu Osman. babandan sonra 'bey' olacaksin. Kizim Mal Hatun'la evleneceksin; benden çikip sana gelen nur budur. Sizin asil ve temiz soyunuzdan nice padisahlar gelecek. Onlar nice devletleri bir çati altinda toplayacaklar. Allahû Tealâ nice insanin. huzur ve saadete kavusmasina. TESLIME ULASMASINA. senin neslini vesile edecek."

Seyh Edebâli Hazretleri. Osmanli Devleti'nin temellerine duasini da katti. Anadolu'ya dervislerini yolladi. Kardeslik ile askla. îmânla. tevhidi; Osmanli çatisi altinda olusturabilmek için çalisti.

AKSEMSETTIN HAZRETLERI
Konstantiniye bir gün mutlaka feth olunacaktir. Onu feth eden asker ne büyük bir asker. onu fetheden kumandan ne büyük bir kumandandir. " buyurmustu güzeller güzeli Peygamber Efendimiz (S.A.S)

14 Asir önce müjdelenmisti Istanbul'un fethi. kiymetlilerin en kiymetlisi tarafindan. Alemde kaç kisiye nasip olurdu. Allah'in sevgilisinin övgüsüne mazhar olmak ? Allah aski için. Resulu Ekrem sevdasi ugruna ; gözü. gönlü Allah'a dönük nice Hakk dostu. nice Hakk sevdalisi dayanmisti surlarin kapisina.
Ama bir Osmanli vardi ki Onu kuranlar hamurunu imanla yogurmus. askla islemisti. Osmanli sultanlarinin herbiri bu serefe mazhar olmak için dayanmisti Bizans'in kapisina...

Haci Bayram-i Veli Hazretleri II. Murat'a söyle söylüyordu.
--- Sultanim. fetih su bizim köseyle. sizin Mehmed'e nasip olur. ben dahi o günü göremem!...
Üstâdinin bu sözlerini duyan Aksemseddin büsbütün vahdet deryasina atildi. Çünkü kendisini büyük bir vazife bekliyordu. Istikbâlin Fâtih'i onun elinde sekillenecekti...
Nitekim öyle de oldu. Zaman irmagi sonsuza dogru akti. günler haftalari. haftalar aylari. aylar yillari kovaladi ve Sultan Murad Han oglu Muhammed Osmanli tahtina çikti... Hiç vakit kaybetmeden bütün âlimleri Edirne'ye dâvet etti ve onlardan sordu. Herkes fikrini söyledi. Sira Ak Seyh'e gelince söyle dedi:
--- Allah Resûlü'nün iltifat-i seniyyesi size vâki olmustur! Gayret sizden. yardim yüce Allah'tan... Hiç tereddüt etmeden küffâr üzerine yürüyünüz!...
Her zaman keskin bir biçak gibi parlayan zekânin sahibi Ikinci Sultan Muhammed Han. ordusuna dikkat emrini verdi ve fetih ordusu nurdan bir irmak gibi Konstantiniyye üzerine akti...
1453 Nisan'inin besinci Persembe günü. günes ak tepeli daglar ardinda gülümserken. Istanbul surlari önüne geldiler... Hünkâr. o gün ögle namazini binlerce cengâverin arasinda kildi ve namazi müteakip kusatmanin basladigi ilân edildi...
Fetih ordusunda kimler yoktu ki... Velîler. âlimler. cengâverler. sirti yere gelmemis pehlivanlar. bülbül sesli hâfizlar... Ulubatli Hasan gibi ay yüzlü delikanlilar ve Zühre gibi parlak vezirler...
Ve cenk bütün siddetiyle basladi... Bir gün. iki gün. üç gün derken. günler zincir gibi uzayip duruyordu.
Isler böyle sikisinca ümit yildizi da ufuklari terk etti ve konusanlar oldu:
--- Bir seyhin sözüyle asâkir-i Islâm'i burada helâk edecegiz!...
Bu sözler genç hünkârin kulaklarina çarpti. Derhal pasasini seyhin huzuruna gönderip sordurdu:
--- Fetih ne zaman?
Cevap hiç de iç açici degildi... O kat'i bir cevap istiyordu. istiyordu ama alamiyordu...
Yine günler süren cenk ve yine müyesser olmayan fetih... Artik sabir tasi da parçalanmisti... Aslinda sabir güzel bir seydi de. bu an herkes kendisini bir sevdânin alevine kaptirmisti. Âsik ise sabir bilmezdi... Fatih haykirdi:
--- Ya ben bu sehri alirim. ya Bizans beni alir!
Ve pasalardan birini yine Ak Seyh'e gönderdi:
--- Hazret. ta'yîn-i vakt eylesün!... Fetih ne zaman vâki olacaktir?
Pasa kosar adim Ak Seyh'in çadirina gitti... O da ne? Içeriden hiçkirik sesleri geliyordu... Ak Seyh. mübârek alnini yerlere koymus agliyordu. Seccadesi gözyasi incileriyle islanmisti... Feryâd ü figâni Ars'a merdiven dayamisti ve o demde kendisine kesin isaret vâki oldu. hemen hünkâra haber uçurdu:
--- Mayisin 28. gecesi safaginda genel hücum yapilirsa Allah'in yardimiyla fetih müyesser olacaktir!...
Bu haberi alan genç hünkârin yüzünde görülmemis bir isik pirildadi ve bütün hazirliklar yapilip surlara dogru akin basladi... Genç hünkâr atinin üstünde ve dimdik. gözleri ufuklari kucaklayacak gibi keskin bakiyor... Birden Ak Seyh'in olmadigini fark etti... Onu bulmaliydi. ondan mânevî destek almaliydi...
Etrafina atesli nazarla bakti... Hayir!... Seyh yoktu... Çadirinda olsa gerekti. Atini seyhin çadirina sürdü. Kapidan içeri bakmak istedi. Nöbetçi haykirdi:
--- Dur Sultanim! Seyhin kesin emri vardir!...
Fatih. nöbetçiyi dinlemedi ve basini uzatip içeriye bir göz atti. Ak Seyh basini secdeye koymustu. Dili de hep inciler saçiyordu:

--- Yâ Rabbî. diyordu; bir bölük mücâhidi yerindirme. küffâri sevindirme. asâkir-i Islâm'i mansur ve muzaffer eyle!...

Bu hâli gören Fâtih yepyeni bir ümitle doldu ve atini saha kaldirip yildirim gibi cenk sahnesine düstü... Bir taraftan da nâra atiyordu:
--- Haydi arslanlarim; Allah için can verecek gündür!... Koman yigitlerim... Vurun hâ vurun!...
Kulaginin dibinde bir ses çinladi:
--- Yetistim padisahim!...
Bu Ulubatli Hasan'di... Surlara dogru ilerliyordu... Hünkâr. bu genç adama bir nazar atti. dudaklari tebessümlerle doldu ve dedi:

--- Allah seni nazardan saklasin!...
Ulubatli sehid olmak için kalelerin burcuna tirmaniyordu... Bir anda sanki kiyâmet kopmustu... Oklarin çekirge bulutu göklerde yüzüyordu. Binlerce. yüzlerce ok yagiyor. yagiyordu... Ne var ki. gögsü îman dolu cengâverler bir nefes olsun durmadan ileriye hamle yapiyorlardi... Bütün bu atesten âlem sürüp giderken Ak Seyh de yüzünü secdegâhin topraklarina sürüyor ve inliyordu:

--- Ilâhî! Nûrun serefine. Habîbin hürmetine bize zafer nasip et! Bir bölük mücâhidi mahzun etme!...
Secdeden basini kaldirdiginda yüzünde elmaslar oynasiyordu. Artik vakit tamamdi. Istanbul fethi gerçeklesiyordu... Gözyaslari simdi de sevinçten akiyordu...
Tekbir sesleri. ezan ve Kur'ân nagmeleri surlarda bulutlarin kanadina konup semâ semâ yükselirken beklenen an geldi ve Istanbul kapilari ebedî olarak Müslümanlara açildi... Fetih. Aksemseddin Hazretlerinin dedigi demde olmustu... Hünkâr. saâdetinden uçacak gibiydi... Mübârek yüzünden nurlar akiyordu... Beyaz ati üstünde ilerliyordu... Hemen yani basinda yüce mürsidi bulunuyordu.
Muzaffer orduyu selâmlayan maglûplar. Aksemseddin'i hünkâr sanarak ona dogru kostular ve ellerindeki çiçekleri Ak Seyh'e uzattilar:
--- Buyurunuz. ey âlem padisahi!...
Yüce seyh. eliyle hünkâri isaret ederek:
--- Sultan Muhammed Han odur. ona gidiniz!...
O zaman. genç ve muzaffer kumandan günes günes gülümsedi ve dedi:
--- Gidiniz. yine ona gidiniz!... Evet. ben padisahim. ama o benim hocamdir!
Bir hoca. bir üstâd ve bir seyh için bundan büyük saâdet hayâl edilebilir mi?...
 

Konuyu görüntüleyenler

Geri
Üst