Hoş geldiniz!

Forumumuza Kayıt Olarak, Açmış olduğumuz konulara erişebilir Ve Topluluğumuza Katılabilirsiniz!

Şimdi Kayıt Ol! Giriş yap

Milli 1500 Yıllık Ay Yıldızlı Türk Parası

  • Konbuyu başlatan alemextra 
  • Başlangıç tarihi
alemextra Çevrimdışı

alemextra 

Admin
Admin
Ayın En iyi Posteri
30 Ara 2023
9,177
2
38
konya


1500 Yıllık Ay Yıldızlı Türk Parası

Göktürk Sikkelerinde Ay Yıldız

Türkler ay-yıldız motifini İslamiyetten önce de kullanıyormuş.Orta Asya'da yapılan kazılarda Göktürkler'e ait sikkeler bulundu. Sikkelerdeki ay-yıldız motofi Türkler'in ay yıldızı İslamiyetten önce de kullandığının en somut kanıtı olarak gösteriliyor.

Arkeologlar tarafından Kırgızistan Özbekistan ve Tacikistan'da yapılan kazılarda ortaya çıkarılan toplam 104 sikke ilk olarak geçen yıl Kırgızistan'da yapılan uluslararası bir konferansta kamuoyuna duyuruldu.

Altıncı ve yedinci yüzyılda basıldığı tahmin edilen ay yıldız motifli sikkelerin Türk tarihindeki en eski paralar olduğu bildirildi.

Sikkelerdeki ay yıldız motifleri ise Türkler'in ay yıldızı İslamiyetten önce de kullandığının somut kanıtı olarak gösteriliyor.

9 Eylül Üniversitesi Öğretim Görevlisi Yardımcı Doçent Doktor Yavuz Daloğlu şunları söyledi:

"Bunlar Türk tarihi açısından ilk paralar ve bu paraların bizim tarihimiz açısından çok önemli bir özelliği olduğu gibi bizim uygarlık tarihimiz açısından çok önemli özellikleri var. Nedeni de Türkler'in gelişmiş bir uygarlıkları olduğunu Türkler'in devletlerinin her türlü gereklerini yerine getiren unsurları içerdiğini görüyoruz.

Orkun Anıtlarından Sonra En Önemli Keşif Eski Türk devletlerinde kağanlığın (sonrakilerde hükümdârlığın) sembolü “tuğ” (bayrak sancak ve davul) ve “sikke”dir. Sikke ekonomik tuğ da siyasi bağımsızlığın göstergesi olan bayrağı ve bağımsızlık marşını (millî marşı) temsil etmektedir. Gök-Türkler tuğ’u ve sikke’siyle bir başka söyleyişle bayrağı marşı ve parası ile bağımsız başı dik bir devlet kurmuş ve büyük bir uygarlık oluşturmuştur.

Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi’nce 4-6 Ekim 2004 tarihlerinde Bişkek’te düzenlenen II. Uluslararası Türk Uygarlığı Kongresi’ne Türkiye adına gittim ve kongrede bir bildiri sundum.

Bişkek’te geçirdiğim günler oldukça yoğun geçti. Bir yandan akademisyen olarak II. Türk Uygarlığı Kongresi’ni ve kongre programındaki bütün etkinlikleri hiç sektirmeden izledim “Atatürk ve Türk Uygarlığı” başlıklı bir bildiri sundum ve oturum aralarında çok değerli meslektaşlarla tanışma ve sohbet olanağı buldum. Diğer yandan da Kırgızistan ve Bişkek’teki tarihi yerleri (Balasagun Issık Göl Alato dağları) müzeleri (başta Devlet Tarih Müzesi ile Devlet Resim Galerisi) gezdim ve çok sayıda fotoğraf çektim. Ayrıca Kırgız Filarmoni Orkestrası’nın bir dinletisiyle Kırgız Devlet Opera ve Balesi’nin sahnelediği bir ulusal Kırgız operasını (Ay Çürek=Ay Yüzlü) seyrettim.

II. Uluslararası Türk Uygarlığı Kongresi’ne Kırgızistan dışından katılan bütün Türkologlar hepimiz Issık Göl Oteli’nde kaldık ve meslektaşlarımızla her gece koyu sohbetler yapıp Türk tarihini uygarlığını irdeledik tartıştık.

GÖK-TÜRK SİKKELERİ İLE TANIŞMA

Türk Uygarlığı Kongresi’nin ikinci akşamıydı. Otelde Özbek tarihçi Dr. Gaybullah Babayar ile sohbet ediyordum. Bu sırada Dr. Babayar çantasından bazı notlar ve fotoğraflar çıkarıp göstermeye başladı. O anda gözbebeklerimin büyüdüğünü hissettim. Fotoğraflarda Büyük Türk İmparatorluğu kurmuş Gök-Türklerin Gök-Türk kağanlarının darp ettirdiği sikkeler vardı karşımda. Bizans Selçuklu Osmanlı sikkelerini biliyordum ama Gök-Türk kağanlarının sikke darb ettirdiklerini o ana dek hiç duymamış ve hiçbir yerde de okumamıştım. Fotoğrafları tek tek ve hayranlıkla incelediğimde
sikkelerden birinin üstünde ortada kağan kabartması ve kenarlarda üç tane ay-yıldızı görünce o anda ne kerte önemli bir olayla karşılaştığımı bunun ne kerte önemli toplumsal tarihsel iktisadi ve siyasi bir olay olduğunu düşündüm. Bu konuyu mutlaka Türkiye’ye taşımalıydım. Çünkü bu tarihi altüst edecek önemde bir buluştu. Dr. Babayar’a o anda bütün bu fotoğraflardan bir kopya istediğimi ve konuyla ilgili bir yazı hazırlamasını rica ettim. Sağ olsun! Bu cin gibi genç kanı kaynayan Özbek Türkü değerli tarihçi de seve seve bu ricâmı yerine getirdi ve Gök-Türk sikkeleriyle ilgili yazısını bana ulaştırdı.

GÖK-TÜRKLERİN UYGARLIK BİRİKİMİ

Bir uygarlığın gelişmişlik düzeyini o uygarlığı oluşturan toplumun üretim ve paylaşım biçimi ile ona bağlı toplumsal kurumlar: dil aile gelenekler din hukuk askerlik sanat vb. belirler. Bütün bu unsurlar yüzyıllar içerisinde şekillenir ve kimlik kazanır. Ayrıca bir toplum ya da bir ulusun uygarlığa eriştiği veya uygarlığı yaşattığını belirten başlıca unsurlardan biri de onların dünya tarihinde tuttuğu yer ve çeşitli halkların kültürüne kattığı etkilerdir.

“Peki Türk toplulukları tarih boyunca bir uygarlık yaratabilmişler mi? Kesin olarak ilk Türk uygarlığı denebilecek bir uygarlık var mı? Varsa ne zaman nerede ortaya çıkmıştı ve nasıl örnekleri var ve insanlığa ne gibi etkide bulunmuş?” sorularını cevaplamak gerekir.

İKİ BÜYÜK TÜRK DEVRİMİ

Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi’nce 4-6 Ekim 2004’te yapılan “II. Türk Uygarlığı Kongresi”nde “Atatürk ve Türk Uygarlığı” başlıklı bir bildiri sunmuştum. Bildirimde dünya uygarlığı içinde Türklerin yerini belirlerken çok önemli gördüğüm iki konuyu vurgulamıştım. Özetle: birincisi Türk adı tarihte ilk kez bir devrimle; Türk kavramı Türkçe konuşan Orta Asya kavimlerinin diğer kavimleri de yönetimlerine alarak devletleşme sürecinde

dolayısıyla hukuka ve siyasal kurumlara kavuştukları aşamada ortaya çıkmıştı. Bayrağıyla hukukuyla askeri gücüyle devlet hiyerarşisiyle paranın geçerli olduğu ticaret yaşamıyla iktisadi yapısıyla maliyesiyle kısacası bugün devlet dediğimiz örgütlenmeyi başaran Gök-Türkler tarihte ilk kez Türk adı taşıyan bir devlet kurarak devrim yapmıştı.

İkinci olarak ise Türk adı tarihin gündemine gene bir devrimle geldi. Gök-Türklerle birlikte siyasal bağı ifade eden bir içerikle tarih sahnesine çıkan Türk adının bu kez Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşuyla yeniden tarihsel kökenindeki anlamını öne çıkaran bir içerik kazanması çok anlamlıdır. İşte bu iki devrim Türklerin dünya uygarlığı içindeki yerini belirler. Kırgızistan’da sunduğum bildiride XX. yüzyılın başında emperyalizme ve feodalizme karşı verilen ve kazanılan savaşta
bir başka söyleyişle ikinci büyük Türk devrimiyle kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin çağdaş uygarlık hedefini incelemiş ve yorumlamıştım. Bu yazımda da birinci büyük Türk devrimini gerçekleştiren Gök-Türklerin dünya uygarlığı içindeki yerini ve bu uygarlıkla ilgili bilimsel çalışmaları sergilemeye çalıştım.

Günümüzde hem Batı hem de Doğu’daki tarihçilerin çeşitli yöndeki araştırmaları sayesinde İran Çin Hint Yunan Bizans ve Arap Müslüman uygarlıkları ile karşılıklı etkileşim içerisinde olan ve hattâ bunların merkezinde yer alan Türk uygarlığının temel unsurlarının geniş Orta Asya topraklarında ortaya çıktığı ve şekillendiği bir gerçektir.

İLK BÜYÜK TÜRK UYGARLIĞI

Türkoloji alanında tanınmış bilginlerin vardıkları sonuca göre Türk uygarlığının ilk belirtisi zaman bakımından Orta Asya tarihi sahnesine Gök-Türk Devleti’nin çıkmasıyla meydana gelmiştir. Gerçi milâttan önceki binyılın son çeyreğinde Hun Konfederasyonu’nun vücuda gelmesinden Gök-Türk Devleti’ne dek geçen zaman içinde Avrupa Hunları Akhunlar (Eftalitler) gibi Türk konfederasyonları ortaya çıkmış olsa bile onlardan günümüze tam anlamda bir uygarlık mirâsı ulaşmamıştır.

Bugün bazılarının Gök-Türk Kağanlığı veya Gök-Türk Devleti diye adlandırdığı gerçekte bir imparatorluk kuran Gök-Türkler kuvvetli olduğu dönemlerde doğuda Kore güneyde Çin ve Tibet güney-batıda Hindistan ve İran batıda ise Bizans ve Doğu Avrupa ile sınır komşusu olmuştur. Gök-Türkler kendine özgü yönetimleri toplumsal-kültürel yaşamları yazıtları ve başka değerlere sahip olmakla beraber adını saydığımız komşu toplulukların kültür ve uygarlıklarıyla sıkı temaslar kurmuş ve onlar aracılığıyla kendi uygarlığının yükselmesine zemin hazırlamıştır. Ayrıca Gök-Türkler söz konusu bölgelerin hem iktisadi

hem de kültürel yönlerden gelişmesinde öncülük yapmıştır. Yani birbirlerinden epey uzak mesafede yar alan Batı ve Doğu ülkelerinin değerleri (kültürleri) onların komşusu olan Gök-Türkler yoluyla tanışmış ve etkileşmiştir. Bazı bilginlere göre Sasanlı Bizans Tang (Çin) gibi o dönemin en büyük dünya imparatorlukları Gök-Türk İmparatorluğu var oldukça yükselmiş onun zayıflamasıyla da çökmeye başlamıştır ki bunun nedeni de Gök-Türklerin kontrolündeki bu büyük coğrafyada güvenle yaptıkları ve yaptırdıkları ticaretin duraklaması olmuştur.

Gök-Türk Devleti’nin kurulması hemen-hemen tüm Türk ve Orta Asya bodunlarının bir araya getirilmesi yanında Türk uygarlığını oluşturan unsurların o dönemin anayasası diyebileceğimiz Türk Töresi Eski Türk-Runik yazılarına dayanan ortak edebi dil bölgesel yönetim merkezlerinin yanı sıra zanaat ve ticaretin var olduğu yerleşik tarım ve şehir kültürü bütün Türklerin ortak mânevî kültürünün temelini oluşturan ve aynı zamanda ortak dini olan Gök-Tanrıcılığın gelişiminde de önemli rol oynamıştır.

Ayrıca kağanlıkta biçimlendirilen verâset yönetim sistemi kendi döneminin en etkin askeri-siyasi yönetim sistemlerinden biriydi. İşte bu yönetim sistemi sayesinde devletin iç güvenliğinin yanı sıra yeni toprakların fethedilmesi ve ele geçirilmesi de sağlanırdı. Böylece Türk halkları kendi tarihinin gelişim zirvesinde yeni kuvvetli bir askeri-siyasi örgütün yanı sıra Çin Hint İran (Sogd Tohar Pers) ve Bizans uygarlıklarının en güzel taraflarını benimseyen örnek bir uygarlığı meydana getirmiştir. Bu uygarlık sonuçta doğuda Büyük Okyanus’tan batıda Adriyatik Denizi’ne kadar uzanan Avrasya’nın uçsuz bucaksız topraklarını yurt kılan tüm Türk boyları ve halklarının kültürel kimliğinin başlıca işareti olmuştur.

GÖK-TÜRK TARİHİ ÜZERİNE ÇALIŞMALAR

İlk Türk uygarlığını oluşturan Gök-Türk İmparatorluğu tarihimizin en parlak dönemlerinden biri olarak ortaya çıkmaktadır. Ancak yaklaşık son 150 yıldır bilim insanları tarafından araştırılmakta olan Gök-Türk İmparatorluğu tarihi şimdiye dek tüm yönleriyle aydınlatılmamıştır. Fransız Çin bilimcileri ve tarihçileri S. Julien (1864 1877) E. Chavannes (1903) R. Grousset (1949) Çinli Liu Mau*tsai (1958) Rus bilginleri A. Bernştam (1946) S. Klyaştorniy (1964) L. Gumilev (1967) Macar J. Harmatta (1996) ve daha pek çok bilim insanı Gök-Türkler üzerine araştırma yapmıştır.

Gök-Türklerin tarihiyle ilgili araştırmaların en çok sürdürüldüğü Türkiye’de de A. N. Kurat (1952) B. Ögel (1945 1957) A. Taşağıl (1995 1999 2004) S. Gömeç (1997) gibi tarihçiler çalışmalarıyla Kağanlık tarihini önemli ölçüde aydınlatmıştır.

GÖK-TÜRK TARİHİYLE İLGİLİ YAPILMASI GEREKENLER

Geçen yüzyılda Özbekistan Kırgızistan Tacikistan ve Afganistan’da sürdürülen arkeolojik kazılar sonucunda elde edilen çeşitli buluntular ve kültür eşyaları Gök-Türk tarihinin karanlık sayfalarını aydınlatmada büyük önem taşımaktadır. Bunların başında Gök-Türk kültürü ve sanatı için değerli bilgileri içeren duvar resimleri; Afrasiyab (Semerkant)

Varahşa (Buhara) Acinetepe Tavkatepe (Güney Özbekistan) Pencikent Şehristan (Tacikistan) Bamian (Afganistan) buluntuları (sarayların kalıntıları) gelmektedir. VII-VIII.yüzyıllara ait olan bu duvar resimlerinde görülen betimlemeler; prensler ve onun çevresi elçiler muhafızlar ve onlarla ilgili çeşitli törenler o dönem yaşamını canlandırmakla birlikte Gök-Türklerin kültürü hakkında önemli sonuçlar vermektedir. Daha da önemlisi söz konusu duvar resimlerindeki insan figürlerinin çoğu fiziksel olarak Türk tipinde (hafif çekik gözlü elmacık yanak gür olmayan sakal

arkaya uzatılmış örülmüş ya da omuza bırakılmış saç vb.) olup giysiler ve silâh takımlarının da eski Türklere özgü olduğu bilinmektedir. Söz konusu duvar resimlerini inceleyen araştırmacılara (L. Albaum V. Raspopova) göre o dönem Çin yıllıklarında betimlenen eski Türk giysileri ve saç şekilleri hakkındaki bilgiler ve Altaylar Moğolistan gibi Gök-Türklerin yoğun merkezlerinde yer alan taş babalar balballar yine bu bölgelerde bulunan arkeoloji buluntular arasında çok yakınlık görülmektedir. Bu gibi arkeolojik buluntular Gök-Türk dönemi sanatı mimarisi toplumsal ve kültürel yaşamı konusunda önemli bilgiler içermektedir ki bunları tüm yönleriyle araştırmak ve incelemek gerekmektedir. Ne yazık ki söz konusu duvar resimleri bir araya getirilerek derin bir çalışma yapılmamıştır. Hattâ birkaç çalışma dışında onların Gök-Türklerle ilişkili olduğu bile düşünülmemiştir.
 

Konuyu görüntüleyenler

Yasal Uyarı Görmek İçin Tıkla
Geri
Üst
Combeki Media